CİHANER DAVASINDAN 3 GÜN SONRA NE OLDU ?
Ergenekon sanığı eski
Erzincan Başsavcısı
İlhan Cihaner'i, özel yetkili ağır ceza
mahkemesinden kurtarmak için
Yargıtay'ın nasıl bir operasyona giriştiğini herkes ibretle izledi.
Hizbullah sanıklarının dosyasını aylarca bekleten
Yargıtay, bir günde, üstelik elinde orijinal
belge yokken fotokopi üzerinden
dava birleştirip karar vermişti.
Tarih 18 Haziran 2010.
Türkiye'nin gözü Yargıtay 11.
Ceza Dairesinden çıkacak kararda.
Üstelik bu davanın görüşülmesinden günler önce kamuoyuna düşen ses kayıtlarında, fotokopi üzerinden davanın birleştirilip
tahliyenin basılacağı ifade ediliyordu.
Bu davayı fotokopi üzerinden birleştirip tahliyeyi basan mahkeme başkanına ise Yargıtay Başkanlığı
vaat ediliyordu.
Türkiye bunları çok iyi hatırlıyor.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi; 18 Haziran 2010'da toplanıp ellerinde hiçbir orijinal belge olmaksızın fotokopi üzerinden
İlhan Cihaner hakkında tahliye kararı vermişti.
Üstelik sadece Cihaner'e değil, bu davadaki bütün sanıklara.
Adeta mahkemeden adam
kaçırma hamlesini andıran bu tahliye; Cihaner davasında hangi mahkemenin yetkili olduğu tartışmasını başlattı.
Erzurum'daki Cihaner davasıyla ilgili;
İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin verdiği birleştirme kararları, hangi mahkemenin davaya bakmaya yetkili olduğuna hükmetmesi için Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na iletildi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da birleştirme yetkisinin Yargıtay 11. Ceza Dairesinde olduğuna hükmetti.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun; Cihaner davasının Yargıtay'da birleştirilmesi hakkındaki
gerekçeli kararı yazıldı.
Gerekçeli karar; Cihaner'in tahliye edilebilmesi için deyim yerindeyse olmazsa olmazın başarıldığını gösteriyor.
Gerekçeli kararda önce bir dava hakkında karar verilebilmesi için, mahkemeye sunulan belgenin “orijinalinin ya da yetkili makamlarca onaylanmış kopyasının” olması gerektiği ifade ediliyor.
Elde bunlar olmayınca; Cihaner konusunda karar verilebilmesini meşru göstermek için, bu davanın “temyiz davası olmadığı” sadece birleştirmeye bakılacağı gerekçesi ortaya sürülüyor.
Dolayısıyla sadece Cihaner için bir içtihat üretilerek, birleştirmenin, belgenin aslı olmadan da yapılabileceğine hükmediliyor.
Ve Ceza Genel Kurulu, bu şekilde fotokopi üzerinden birleştirmenin uygun olduğuna karar veriyor.
Peki iş sadece birleştirmeyle kalıyor mu ?
Tabii ki hayır.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi; birleştirmenin üzerine bir de tahliye kararı veriyor. Üstelik sanıkların tamamına.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu; hukukun değişmez kaidesi olan ve gerekçenin başında ortaya koyduğu; “belgenin aslı olmadan karar verilemeyeceğine” dair kendi hükmünün çiğnenmesinde bir sakınca görmüyor.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi davayı kendi uhdesine aldığı gibi birleştirmenin bir sonraki aşamasında fotokopi üzerinden karar veriyor ve sanıkları tahliye ediyor.
Peki sanığı tahliye etmek bir karar değil midir ?
Dolayısıyla fotokopi üzerinden sadece dava birleştirilmekle kalınmayıp, aynı zamanda 150 yıllık içtihadın aksine, orijinal olmayan belgeyle bir karar verilmiş olmuyor mu ?
Ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu da; yargı tarihinde görülmemiş bu durumu onaylıyor.
İlhan Cihaner için açıkca yargının olmazsa olmaz “belge
arama kuralı” yok sayılıyor.
Şimdi sıkı durun.
Cihaner için fotokopiden davayı birleştiren ve sonra fotokopi üzerinden bugüne kadar yargı tarihinde emsali olmayan bir karar veren Yargıtay 11. Ceza dairesi, bu davadan sadece 3 gün sonra ne yaptı
dersiniz ?
18 Haziran 2010'daki İlhan Cihaner davasının sadece 3 gün sonrasında, 21 Haziran 2010'da yine aynı 11. Ceza Dairesi, kendisiyle tamamen çelişen bir karar verdi.
Cihaner davasında fotokopi üzerinden karar veren mahkeme, 3 gün sonra önüne gelen bir davayı, belgenin aslı olmadığı için ve fotokopi üzerinden karar verilemeyeceği gerekçesiyle bozdu.
Üstelik sadece bu da değil; Cihaner davasından 20 gün sonra başka bir davayı da; fotokopi üzerinden karar verilemeyeceği gerekçesiyle aynı 11. Ceza dairesi yine bozdu.
Söz konusu Cihaner olunca; fotokopi üzerinden tahliye kararı veren mahkeme, başka davalarda fotokopinin belge sayılmayacağına hükmediyor.
Şaka gibi değil mi ?
Peki mahkeme bunları niçin yaptı ?
Yani niçin 3 gün ve 20 gün sonraki davaları “fotokopiden karar verilemez” diyerek bozdu ?
Çünkü doğrusu bu da; ondan.
Çünkü İlhan Cihaner davası gibi, fotokopi üzerinden karar vermenin yolu açılırsa yargı sistemi allak bullak olur da ondan.
Çünkü yeryüzünde fotokopiyle karar verme diye bir yargı işleyişi yok da ondan.
Dolayısıyla Yargıtay 11. Ceza Dairesi; Cihaner için bir kere deldiği hukuku 3 gün sonra yamamak zorunda kaldı.
Cihaner davasından önce de böyle bir içtihat yoktu.
Yargıtay'ın; belgenin aslı olmadığı gerekçesiyle reddettiği binlerce dava örneği var arşivlerde.
Cihaner davasının gerekçesinde; karara
itiraz eden Yargıtay Ceza Genel Kurulu üyelerinin ortaya koydukları şerhlerde, bu davanın fotokopi üzerinden birleştirilemeyeceği gibi, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin bu davaya bakmaya yetkili olmadığı da madde madde örnekleriyle anlatılıyor.
Bu gerekçeli karar; Cihaner davasında verilen kararın adeta ibret için hukuk fakültelerinde ders olarak okutulması gerekliliğini gösteriyor.
Davanın gerekçesindeki itiraz şerhlerinde, bu kararla nasıl çifte standart uygulandığı, nasıl kişiye özel bir içtihat üretildiği bütün açıklığıyla ortaya çıkıyor.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]
twitter.com/aabdulkadiroglu