Bulaşıcı olan siğillerin, sıklıkla
deriye kesik, çizik ve çatlaklardan giren virüsün üremesiyle oluştuğunu kaydeden uzmanlar, viral kökenli olduklarından herhangi bir
tedavi yapılmadığı sürece büyüyebileceklerine ve artabileceklerine dikkat çekti. Uzmanlar, en çok 10-20 yaşlar arası kişilerde olmak üzere her yaşta sıkça rastlanan siğillerin inatçı bir yapıda olduğunu, tedavinin uzayabileceğini vurguluyor.
AYNI HAVULUYU KULLANMAK DA VİRÜSÜ YAYIYOR
Deri ve Zührevi Hastalıklar uzmanı Dr. Sait Çal, el sıkışma, öpüşme, dokunma, aynı havluyu kullanma ile de bu virüsü başkalarına aktarabildiğini söyledi.
Virüsün deriye yerleşmesiyle siğillerin oluşması arasında geçen sürenin genellikle birkaç ay olduğunu anlatan Uzm. Dr. Çal, "Siğiller cildimizin farklı yerlerinde yerleşip farklı
görünüm ve yayılma özelliklerine sahip olabilirler. Klasik siğiller, ayak tabanı ve cinsel bölgelere yerleşen siğiller bunlardan bazılarıdır. Özellikle el tırnakları çevresindeki, avuç içleri ve ayak tabanlarındaki siğiller uzun süreli ve inatçıdır. Traş bölgelerinde ortaya çıkan siğiller kötü görünümü ve traşın etkisiyle çoğalma riski nedeniyle önemsenmektedir. Ayak tabanındaki siğiller ise
terleme dolayısıyla oluşan pişik ve
vücut ağırlığının oluşturduğu basınç nedeniyle yayılıp yürümeyi engelleyecek kadar ağrı oluşturabilirler. Erişkinlerde cinsel bölgelere yerleşen siğiller karşılıklı ve sürekli olarak bulaşma döngüsünden dolayı
aile hayatını olumsuz yönde etkilemekte ve kişisel hijyenin yeterince yapılamaması nedeniyle kötü kokular ve mikropların yerleşimi için ideal ortam oluşturmaktadır." dedi.
Bugüne kadar siğillere 'can sıkıcı ama zararsız bir sorun' olarak bakıldığını belirten Dr. Çal, ancak son zamanlarda yapılan çalışmaların cinsel bölgelerde yerleşen siğillerin kadınlarda daha sonraki dönemlerde rahim ağzı kanserinin gelişmesine yol açabileceğini gösterdiğini kaydetti.
Siğillerin tedavisinin mümkün olmakla beraber yine de her zaman tatminkâr sonuç vermeyebileceğini dile getiren Uzm. Dr. Sait Çal, tedavi seçiminde siğilin büyüklüğü, yerleşim yeri ve
hasta uyumunun önemli olduğunu vurguladı.
En çok
tercih edilen yöntemin uygun büyüklükteki siğillere uygulanan ve en az iz bırakma riski olan
dondurma işlemi olduğuna dikkat çeken Dr. Çal, "Seyrek olarak siğiller kendiliğinden de kaybolabilir. Tedavi seçeneğine göre tedavi sonrası yeniden ortaya çıkma olasılığı yüzde 30-60 arasında değişmektedir. En çok uygulanan yöntemlerden biri olan dondurma işlemi sıvı nitrojenin dondurucu etkisinden faydalanılarak hastalıklı dokunun kontrollü olarak harap edilmesi işlemidir. Dondurma işlemi 2-3 haftalık aralarla ortalama 2-4 seans uygulanmakla sonuç alınabilen ve diğer tedavi seçeneklerine göre daha avantajlı bir tedavi seçeneğidir." diye konuştu.
(CİHAN)