ŞOK SUİKAST PLANLANMASI

''Ergenekon'' soruşturması kapsamında hazırlanan ikinci iddianamenin ayrıntıları belli olmaya başladı

ŞOK SUİKAST PLANLANMASI

''Ergenekon'' soruşturması kapsamında hazırlanan ikinci iddianamede, ''Örgütün siyasi partileri yönlendirme çalışmaları'' başlığı altında, örgütün bazı siyasi partilere yön verilebilmesi için siyasilere suikast planlanması ya da dezenformasyon yapılması konusuna değinildiği bildirildi. İddianamede, ''Ergenekon'' dokümanının da ''3/c Politikalar'' başlığı altında, 21. yüzyılda dünya politikacılarını ve siyasetçilerini istihbarat örgütlerinin biçimlendireceği, dünyada var olan tüm sistemlerin, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere ait siyasileri engellediği, bunun ise ''suikast ve dezenformasyon yöntemleri'' ile yapıldığının yer aldığı ifade edilerek, bunun devamında ''Türk insanının okumadığı, kültürel anlamda dünya görüşünün gelişmediği, bu nedenle kolayca kandırılabildiğinin'' belirtildiği kaydedildi. Dolayısıyla dezenformasyonun olumsuz olduğu, ''kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mubah sayabilen siyasilerin engellenebilmesi için geriye kalan tek yolun suikast olduğu, suikast operasyonlarına gerek duyulmaması için siyasi portrelerin çok ciddi biçimde analiz edilmesine yer verildiği'' anlatıldı. İddianamede, ''Ergenekon Terör Örgütü''nün, kendisi gibi düşünmeyen ya da örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda çalışmayan siyasilerin ortadan kaldırılması, bunun için de ''suikast ve dezenformasyon'' yöntemlerinin kullanılması, suikast operasyonlarına gerek duyulmaması için de örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda çalışacak siyasilere her türlü desteği vererek parlamentoya girmelerinin sağlanması gerektiğini benimsediği ifade edildi. SİYASİ LİDERLERE YÖNELİK GERÇEKLEŞTİRİLEN SUİKAST ÖRNEKLERİ Türkiye'nin yakın tarihine bakıldığında, siyasilere suikastlar düzenlendiği ya da bazı siyasilere yönelik yıpratma ve karalama kampanyalarının hazırlandığının görüldüğü anlatılan iddianamede, düzenlenen suikastların bir kısmı trafik kazası gibi lanse edilirken bir kısmının da silahlı ya da bıçaklı saldırı şeklinde olduğu hatırlatıldı. Bu olayların bir kısmı engellenirken bir kısmının önüne geçmenin mümkün olmadığı vurgulanan iddianamede, bu olaylarla ilgili şu örneklere yer verildi: ''29 Mayıs 1977'de dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'e Çiğli'de yaptığı seçim gezisinde, kimliği belirsiz kişilerce suikast girişiminde bulunulmuş, fakat Bülent Ecevit bu olaydan yara almadan kurtulmuştur. 19 Temmuz 1980'de eski başbakanlardan Nihat Erim İstanbul'da uğradığı saldırı sonucu öldürülmüştür. 18 Haziran 1988'de dönemin Başbakanı Turgut Özal, partisinin olağan genel kongresinde silahlı saldırıya uğramış ve hafif bir şekilde yaralanarak kurtulmuştur. Ergenekon Terör Örgütü soruşturması sırasında, örgütün siyasilere yönelik gerçekleştirdiği bir suikast ya da suikast girişimi olayı aydınlatılmış değildir, fakat Ergenekon dokümanındaki ifadelerden ülkemizde bu güne kadar meydana gelen bu olayların arkasında örgütün olduğu yönünde tereddütler oluşmuştur.'' İddianamede, soruşturma kapsamında elde edilen delillerden, ''Ergenekon Terör Örgütü''nün siyaset dünyasına yön vermek için bir taraftan örgütün ideallerine aykırı hareket eden siyasi partileri bölmeye, parçalamaya, liderlerini devirmeye ve diğer taraftan da örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket edecek kişileri siyasi parti başkanlıklarına getirmeye yönelik çalışma yaptıklarının tespit edildiği savunularak, şu ifadelere yer verildi: ''Ergenekon Terör Örgütünün TBMM'de grubu bulunan, MHP, CHP ve AKP'ye yönelik faaliyetlerinin olduğu, bu çerçevede MHP ve CHP liderlerini devirip yerlerine istedikleri kişileri getirmeye çalıştıkları, öte yandan Adalet ve Kalkınma Partisini de bölüp parçalamayı ve böylelikle hükümeti düşürmeyi hedefledikleri, sonrasında da örgütün idealin doğrultusunda hareket edecek siyasilerden TBMM de grup oluşturmayı ve hükümette söz sahibi olmayı hedefledikleri görülmüştür.'' BAHÇELİ'Yİ DEVİRME PLANI İddianamede, soruşturma kapsamında elde edilen delillerden ''Ergenekon Terör Örgütü''nün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi devirip yerine Ümit Özdağ'ı getirmeye çalıştıklarının tespit edildiği kaydedilerek, 2004 yılında Sedat Peker liderliğindeki suç örgütüne yönelik yapılan teknik takip çalışmaları sırasında, Ümit Özdağ'ın MHP Genel Başkanlığına getirilmesi için 19 Kasım 2006'da yapılan olağan genel kongreden iki yıl önce bizzat Veli Küçük tarafından gerekli çalışmaların başlatıldığı ve bu amaca ulaşmak için defalarca toplantılar yapıldığının belirlendiği savunuldu. Ümit Özdağ'ın partiden ihraç edildiği ve genel başkan adayı olamayacağı halde, ''kongre salonuna gideceğini ve orada olacağını, kurultay salonuna gitmekten korkmadığı'' şeklindeki ifadelerine yer verilen iddianamede, Özdağ'ın bu davranışının nedeninin Mehmet Zekeriya Öztürk'ten ele geçirilen belgeden anlaşıldığı kaydedildi. Buna göre ''Ergenekon Terör Örgütünün MHP'ye genel başkan yapamadığı Ümit Özdağ'ı bu kezde MHP'yi karıştırmak ve toplumda infial uyandıracak eylemler yapmak için kullanmayı planladığı'' ileri sürülen iddianamede, ancak alınan yoğun güvenlik önlemleri sayesinde istenmeyen olayların engellendiği bildirildi. İddianamede, elde edilen delillerden tüm bu faaliyetlerin bizzat Veli Küçük tarafından yönlendirildiğinin açıkça anlaşıldığı ifade edildi. İddianamede, bugün gelinen noktada, ''Ergenekon Terör Örgütü''nün MHP'nin yönetimini ele geçirmekten vazgeçmediği, kendileri gibi düşünmeyen ve amaçları doğrultusunda yönlendiremedikleri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yönelik her türlü faaliyetlerini sürdürdüğünün anlaşıldığı belirtilerek, Veli Küçük'e ait olduğu iddia edilen 2007 yılına ait telefon görüşmesindeki ''Bu Devlet Bahçeli'nin bu işten ayrılması lazım... Bu kaldığı sürece parti bitecek yani... Bu adamı pencereden aşağı atmadan bu parti kurtulamayacak bundan'' şeklindeki ifadelerine yer verildi. Mehmet Zekeriya Öztürk'ten ele geçirilen dijital belgelerden ''Ergenekon Terör Örgütü''nün Ümit Özdağ'ı MHP'nin başına geçmeyi başaramayınca partinin tabanını oluşturan gençleri sokağa çekerek, ülkede kaos ve kargaşa ortamı oluşturmayı amaçladıklarının görüldüğü ileri sürüldü. CHP'YE YÖNELİK YÜRÜTÜLEN FAALİYETLER İddianamede, sanıklardan ele geçirilen örgüt dokümanlarının, örgütün amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek için hazırlanan dokümanlar olduğu ileri sürülerek, bu dokümanların genel olarak 1999 ve 2000 yılları içerisinde hazırlandığı bildirildi. Dokümanlarda, CHP ile ilgili yazılan değerlendirme ve yaklaşımlara bakıldığında, örgütün 2000 yılından beri CHP ile ilgilendiğine yer verilen iddianamede, hatta aynı yıllarda hem ADD, hem de USİAD üyesi olan sanık Birol Başaran'ın 2001 yılında CHP Genel Başkanlığına aday olduğunun anlaşıldığı kaydedildi. İddianamede, soruşturma kapsamında şüphelilerden ele geçirilen dijital veriler, dokümanlar ve şüphelilerin telefon konuşmalarına bakıldığında, örgütün CHP ile ilgilenmekten vazgeçmediği, bir taraftan CHP'yi kontrol altına alıp yönlendirmek için faaliyetlerde bulunurken diğer taraftan da CHP yönetimini ele geçirmeye çalıştığı savunuldu. Bu kapsamda da örgütün, Ahmet Tuncay Özkan'ı CHP Genel Başkanlığına getirmek için girişimlerde bulunduğu ileri sürülerek, bunların yanı sıra CHP içerisindeki milletvekillerine yönelik istihbari çalışmaların yapıldığı ve elde ettikleri kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydedip arşivlediklerinin tespit edildiği bildirildi. AK PARTİ'YE YÖNELİK YÜRÜTÜLEN FAALİYETLER İddianamede, soruşturma kapsamında elde edilen delillerden ''Ergenekon Terör Örgütü''nün 2002 yılı genel seçimlerinden sonra AK Parti'ye yönelik kapsamlı bir çalışma başlattığı ve öncelikli olarak ''darbe planları'' çerçevesinde AK Parti'yi bölüp parçalamayı ve böylelikle hükümetten düşürmeyi hedefledikleri iddia edilerek, ''yaptıkları çalışmalarla bunu tamamen başaramamış olsalar da bir kısım AK Partili milletvekillerini koparmayı başardıklarının anlaşıldığı'' ifade edildi. AK Parti'yi bölme ve parçalama hedeflerini tam olarak gerçekleştiremeyince bu kez AK Parti'nin kapatılması amacıyla ''kapatma davası''nı etkilemek için davanın görüldüğü Anayasa Mahkemesi ile ilgili çalışmalar yaptıkları savunulan iddianamede, bu çerçevede mahkeme üyelerine yönelik karalama ve yıpratma amaçlı faaliyet yürüttükleri, bu faaliyetlerini yürütürken tüm AK Partili milletvekilleri ile ilgili kapsamlı çalışmalar yaptıkları anlatıldı. İddianamede, AK Parti milletvekillerini, dini, siyasi görüşlerine ve kökenlerine göre ayrıştırarak kişisel verileri kaydettikleri, bazı AK Partili milletvekilleri ve belediye başkanlarını partiden koparmak için birebir görüşmeler ve yönlendirmeler yaptıklarının anlaşıldığı kaydedilerek, kapatma davası devam ederken AK Parti'nin kapatılacağını göz önünde bulundurarak partiyi bölme ve parçalama faaliyetlerini sürdürdükleri, bu kapsamda bir kısım partilileri AK Parti'den kopararak yeni bir siyasi parti kurdurmayı hedefledikleri ve örgütün yönetici kadrosunun yönlendirmeleri ile birçok şüphelinin siyasi çalışmalara başladığının görüldüğü ileri sürüldü. Yapılan aramalarda sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet Şener Eruygur ve Hasan Atilla Uğur'dan ele geçirilen dijital verilerde yer alan ''Cumhuriyet Çalışma Grubu'' isimli slaytlar incelendiğinde, Eruygur'un Jandarma Genel Komutanı olduğu dönemde komutanlık bünyesinde illegal olarak ''Cumhuriyet Çalışma Grubu'' adı altında bir oluşum kurduğu ve bu çalışma grubu kapsamında birçok legal ve illegal faaliyetler planladığının anlaşıldığı ifade edildi. İddianamede ''Cumhuriyet Çalışma Grubunun geleceğe dönük perspektifleri'' başlığı altında, ''Mahalli İdareler Genel Seçimleri''nde yurt genelinde AK Parti'nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ise DEHAP'ın muhtemel başarılarını engellemek maksadıyla merkez sağda alternatif bir partinin güçlendirilmesi, AK Parti ve DEHAP'a karşı seçim ittifakı yapılması projeleri üzerinde çalışmalar planlandığı kaydedildi. ''Cumhuriyet Çalışma Grubunun'' devre raporlarına bakıldığında, bu planların uygulamaya konulduğu ve gerekli çalışmaların yapıldığının tespit edildiği ileri sürülen iddianamede, ayrıca partilerin son 10 yılda yapılan seçimlerde aldıkları sonuçların ayrıntıları ile incelendiği, DYP, ANAP ve MHP'nin parti yönetiminde görev alan kadroları ve il başkanı seviyesine kadar tespit edildiği ve partide söz sahibi kişilerin biyografik istihbaratlarının da yapıldığı bildirildi. İddianamede, soruşturma kapsamında ele geçirilen diğer delillerden ''Cumhuriyet Çalışma Grubunun'' planladığı faaliyetlerin aynen gerçekleştiği ve bu kapsamda bazı şüphelilerin zaman zaman toplantılar yaparak kararlar aldığı anlatılarak, AK Parti ve milletvekilleri ve belediye başkanları ile ilgili istihbari çalışmalar yaparak kişisel verileri hukuka aykırı bir şekilde kaydettikleri, bunların yanı sıra dini, siyasi görüşlerine ve ırki kökenlerine göre ayrıştırarak fişleme yaptıkları, diğer taraftan elde ettikleri bir takım bilgileri şantaj ve yıpratma amaçlı kullanmayı planladıklarının belirlendiği kaydedildi. Tutuksuz sanıklardan emekli Orgeneral Mehmet Şener Eruygur'dan ele geçirilen dijital verilerde, şüpheliler Levent Ersöz ve Hasan Atilla Ugur'un Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat dairesinde görevli oldukları dönemde, ayrı ayrı ve değişik tarihlerde şüpheliler İsmail Yıldız, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'la toplantı yaptıkları vurgulanarak, bu toplantılarda, AK Parti'nin bölünmesi ve parçalanması için planlar yaptıkları öne sürüldü. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ İddianamede, şüphelilerin Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine müdahale etmeye çalıştıkları da savunularak, bu kapsamda Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerini takip ettirip gazeteciler vasıtasıyla fotoğraflarını çektirdikleri ve bu fotoğrafları yıpratmak amaçlı kullanmayı planladıkları ifade edildi. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün eşi Ferda Paksüt'ün Anayasa Mahkemesi üyelerinin özel hayatları ile ilgili bir gazeteciye bilgiler vererek yönlendirici haberler yaptırmaya çalıştığı ve böylelikle Anayasa Mahkemesi üyelerini yargı sürecinde etkilemeyi amaçladıkları ileri sürülen iddianamede, kapatma davasının görüldüğü günlerde de Paksüt ile Turan Çömez'in sık sık görüşerek toplantılar yaparken, diğer taraftan da sanık Sinan Aygün ve Hurşit Tolon ile birlikte AK Parti'nin kapatılması durumunda ortaya koyacakları yeni bir siyasi oluşum kurmaya çalıştıklarının anlaşıldığı bildirildi. İddianamede, kapatma davasında karar aşamasına gelindiği gün Anayasa Mahkemesi'nde gizli bir şekilde yapılan duruşma ile ilgili sanık Ferda Paksüt'ün gizlice aldığı bilgileri bir gazeteci ile paylaştığı ve değerlendirmeler yaptığı savunuldu. Paksüt'ün değerlendirme yaparken Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri hakkında gerçek dışı ve karalayıcı sözler sarf ettiği, gazetecinin ise konu ile ilgili somut bilgiler elde edemediklerini ifade ederek, Paksüt'ün söylediklerinin asılsız olduğunu söylemeye çalıştığının anlaşıldığı kaydedildi.
<< Önceki Haber ŞOK SUİKAST PLANLANMASI Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER