Sanki bu ülkede
Maraş katliamı yaşanmadı,
Çorum katliamı hiç olmadı, üniversite önüne
bomba atılıp onca
genç katledilmedi, bir evde onca genç boğulmadı, 1
Mayıs 77'de Taksim'dan Kazancı'ya onca
ceset çiğnenmedi,
Sivas bir yangındı, söndü gitti.
İpekçi hiç öldürülmedi,
Mumcu zaten havaya uçurulmadı, Emeç,
Üçok, Aksoy,
Kışlalı aramızda!
Hablemitoğlu yine yazıyor, Anter işte şurada, Dink Şişli'de esnafla sohbet ediyor.
Sazak'tan Darendelioğlu'na, Tütüngil'den Doğanay'a, Türkler'den Kaftancıoğlu'na hiç suikast olmadı; Emniyetçi Yurdakul ile
Savcı Öz kahpece susturulmadı.
Yani bunlar sanki hiç olmamış gibi...
Bu ülkede Gladio, kontrgerilla,
Susurluk kiri ve kanı hiç dolaşmamış gibi...
Sanki sadece “teröristin terörü” can almış gibi...
Kaosun, iç savaşın, baskının, sindirmenin, nefretin, yaygın şiddetin, onca cesedin, şunca darbenin yolu böyle “yarı resmi” pusularla hiç döşenmemiş gibi...
Olan biten ille de “sürrerealist” bir şeymiş gibi yapıyorlar.
Asla mümkün değil...
Asla olamaz...
Kim uydurdu...
Hahaha, kahkahkah, kakarakikiri.
***********
Bunları hatırlamak, mümkün olabileceğini düşünmek elbette tek tek insanları, zanlı iken,
sanık iken kafadan
infaz etmeyi, masum insanları da kuşku dehlizlerinde zincirlemeyi gerektirmez.
Elbet,
iktidarın oyununu, Karaman'ın koyununu, hocanın adamını, düzmece
ustalarını, sürek avcılarını görmezden gelmek şart değildir.
Bunlar zaten, “
demokrasi adına” daimi yatılı, leyli meccani tek taraflı demokratlık bileyen kimi sürek avcısının günahı!
***********
Lakin “Hiç olmamış, hiç olamazmış” gibi davranmanın iki türü olabilir:
Birincisi, hafızasız,
akıl erdiremeyen, yakıştıramayan ve her şeyi düzmece,iktidar tezgâhı gören, hafife alan bir bakış.
İkincisi, olmasını mümkün ama bir o kadar da hak, gereklilik, zorunluluk,
meşru görenler; zaten bu işlerin kitlesel altyapısı için medyasını, kafasını,kasasını, masasını, tasasını seferber edenler.
Adını anabildiğim birkaç insan ile katliamın, şu kadarcık yazıda anmadığım binlerce kaybın, yıllarca her türlü kaybın arasında, “sol”dan süzülüp de;
muhalif olmak, iktidar karşıtı olmak, düzen karşıtı olmak gibi yolculuklarda gele gele “faşizan” istasyonlarda kalanlar nasıl hafızasız olabilir!
Böyle bir “raşitik”, böyle bir “faşistik” muhaliflik türü, önce mümkün “Sol,sosyal demokrat, sosyalist” zihinlerin vicdanını katledip durur zaten.
“
Öğrenci,
işçi sürüleri” diyebilen, hükümetin şekli açılımlarının dahi zihnen gerisinde bir “iktidar yanaşmalığı”nın fikri ve maddi tahakkümüne karşı, “muhalif” olmanın şapkadan çıkarabileceği tek şey, bombalı, lavlı, suikastlı,şoven, faşizan,
darbeci, toplumun ciddi kısmına düşman bir kurt mudur?
Bunlar bu ülkede sanki hiç olmamış, hiç vuku bulmamış gibi yapmak...
Daha beteri, bunların silahlı veya kışkırtıcı aktörleri yanında saf tutmak mıdır?
En azından hafızanızda, hiç değilse vicdanınızda mühürleri açın bir bakın:
“Kara kutular”da tarih boyunca kimlerin ahı kaldı, kimlerin ruhu hâlâ
adalet ve hakikat arıyor!
UMUR TALU-HABERTÜRK