25 Ocak 2014 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nden Fırat Alkaç, 17 Aralık soruşturmasının en önemli aktörlerinden olan Reza Zarrab’ın Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Adil el-Cubeyr’i 2011’de Washington’da bir restoranda öldürmeyi planlayan İran asıllı ABD vatandaşı Mansour Arbabsiar’a 1.5 milyon dolar para transferi gerçekleştirdiğini ve söz konusu işlemin FBI tarafından tespit edildiğini yazdı. (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27216571.asp)
Söz konusu iddia aynı tarihte üstelik bir MİT belgesi kaynak gösterilerek ve de yayınlanarak Radikal Gazetesi’nde yer aldı.
(http://www.radikal.com.tr/turkiye/suikast_takibi_sarrafa_uzanmis-1172514)
Hürriyet ve Radikal Gazeteleri’nin haberlerine göre, paranın Türkiye’deki iki şirket üzerinden gönderildiğini tespit eden FBI, MİT’ten yardım istemiş, MİT’in hazırladığı raporda ise söz konusu şirketlerin Reza Zarrab’la bağlantılı olduğu tespit edildiği belirtilmişti.
Haberlere göre, parayı gönderen 2 firma Zarrab’ın kullandığı Rococo İş Merkezi’ndeki Azra İthalat İhracat Ltd. ile Hacer Kuyumculuk’tu.
İran asıllı Amerikan vatandaşı Arbabsiar söz konusu suikast girişiminden ötürü FBI tarafından tutuklandı ve mahkeme tarafından 2011 Ekim ayında suçlu bulundu. Söz konusu haberlere göre, Arbabsiar’ın bağlantılarına ilişkin çalışmalarını derinleştiren FBI, İstanbul’da faaliyet gösteren Azra İthalat İhracat Ticaret Limited Şirketi ile Hacer Mücevherat ve Kuyumculuk Turizm Otomotiv isimli firmalardan Arbabsiar’a suikastın hemen öncesinde yüklü miktarda para transferleri gerçekleştirildiğini belirlemişti. Hacer Mücevherat’ın kurucu ortakları arasında ise Zarrab ile birlikte tutuklanan ve malvarlığına el konulan Abdullah Happani’nin akrabası Abdülkadir Happani de bulunuyordu.
Şirketlerin kapatıldığı tarihler de son derece ilginçti. Azra İthalat İhracat Ticaret Limited Şirketi, suikast girişiminden ötürü mahkum edilen İran asıllı Amerikalı Arbabsair’in tutuklandığı 20 Eylül 2011 tarihinden tam 7 gün önce, 13 Eylül 2011 tarihinde kapatılmıştı.
Hacer Mücevherat ve Kuyumculuk Turizm Otomotiv Şirketi ise, kurucusu Abdulkadir Happani’den Tolga Ş. ve Ferhat Ç.’ye devredilmiş ve 15.04.2013 tarihinde, yani Reza Zarrab’ın patronu Babek Zencani ve bağlantılı şirketlerinin Amerikan Hazine Bakanlığı tarafından İran rejiminin milyarlarca dolarını ve İran Devrim Muhafızları’nın milyonlarca dolarını yönlendirdiği gerekçesiyle bir Malezya Bankasıyla birlikte kara listeye alındıdığı tarihten tam 14 gün sonra kapatılmıştı.
(http://www.treasury.gov/press-center/press-releases/Pages/jl1893.aspx)
Dün Tolga Tanış’ın Hürriyet Gazetesi’nde ‘Ziraat Cendere’de’ başlığıyla yayınladığı kapsamlı haberinde FED’in Ziraat Bankası’na yönelik incelemesinin özellikle İran asıllı iş adamı Reza Zarrab’ın Türkiye’de cari açığı kapattığını iddia ettiği 2012 yılının ikinci yarısını mercek altına aldığını yazdı.
‘Müfettişlerin denetim için seçtikleri 2012’nin ikinci yarısını kapsayan tarih aralığı ise Türkiye’nin 17 Aralık soruşturmasını öğrendiği İran’la ilişkili yolsuzluk iddialarını akla getiriyor. Çünkü seçilen dönem, aynı zamanda İran kökenli işadamı Rıza Sarraf’ın Amerikan yaptırımlarını aşmak için bulduğu, Türkiye-İran-Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki altın ticaretinin de zirveye ulaştığı zaman. ABD’nin 21 Kasım 2011’de İran’ın petrol endüstrisini de yaptırım kapsamına almasının ardından Sarraf gibi işadamları İran’ın gaz ve petrol satışlarının karşılığını altınla ödeme yönetimi geliştirmişti. Bu nedenle 2011’de Türkiye’nin İran ve BAE’ye altın ihracatı 0.3 milyar dolar gerçekleşmişken, 2012’de bu rakam 11.1 milyar dolara fırlamıştı. Bunun 6.6 milyar dolarlık kısmı ise şimdi FED’in Ziraat’te incelediği ikinci yarıyılda yapılmıştı.’
Ancak Tolga Tanış Amerikalı bir finans uzmanından da şu alıntıyı yapmış:
‘Ziraat ve FED arasında imzalanan anlaşmayı yorumlayan Amerikalı bir finans uzmanı da Hürriyet’e yaptığı değerlendirmede şöyle dedi: “Bu anlaşmanın nasıl sonuçlanacağı Türkiye’nin Amerikalılarla hangi seviyede işbirliği sergileyeceğine bağlı. Örneğin terörist bağlantı şüphesiyle, geçmişte yapılmış bir para transferinin detayları istenirse, Ziraat Bankası’nın bu para transferini gerçekleştiren hesapla ilgili ne kadar detaylı ve geriye dönük bilgi vereceği önemli. Ancak Ziraat Bankası’nın yapılan uyarıdan sonra şubeyi kapatıp gitmek yerine bu uyumu sağlama çabası içine girmesi olumlu bir işaret.”
Yani Hürriyet ve Radikal Gazeteleri’nin bir MİT belgesine dayandırarak yayınladıkları, 25 Ocak 2014 tarihli, Reza Zarrab’ın FBI tarafından tespit edilen suikastle ilgili para transferi haberlerini doğru kabul edersek, FED’in söz konusu incelemesinin bu suikast ile ilgili para transferinin gerçekleştiği iddia edilen süreci de kapsayabileceği düşünülebilir.
Ya da FED sadece Tolga Tanış’ın verdiği zaman aralığını mercek altına alıyorsa, bu Amerikan makamlarının Zarrab’ın söz konusu para transferinden haber olduklarını ancak söz konusu para transferinin bir başka banka üzerinden gerçekleşmiş olabileceğini, bununla birlikte Amerikan makamlarınca terör şüphelisi olarak algılanan birinin New York’ta faaliyet gösteren bir Türk bankasında gerçekleşmiş olması muhtemel hareketlerin de incelemeye alınmış olabileceğini akla getiriyor.
Burada ilginç olan, FBI’ın Hürriyet ve Radikal Gazeteleri’nde Zarrab’ın söz konusu suikaste para transferi ile ilgili çıkan haberlerle ilgili hiç bir yalanlama ya da açıklama yapmamış olması. Amerikan makamları Zarrab’ın patronu Zencani’yi 11 Nisan 2013’te kara listeye alırken, neden Zarrab’la ilgili hiç bir adım atmadığı önemli bir sorudur. FBI, neden Zarrab ile ilgili hiç bir yasal süreci başlatmamıştır bu süreç boyunca?
Bu konuda siyasi bir perspektif devreye girmiş olabileceği gibi, FBI’ın Zarrab’ı ve faaliyetlerini 2011’den itibaren asıl daha büyük balıkları yakalamaya matuf olarak incelemeye aldığı da düşünülebilir. Nitekim 17 Aralık soruşturması ile ilgili fezlekenin 283. sayfasında yer verilen Reza Zarrab’ın patronu Babek Zencani ile ilgili yaptığı bir telefon konuşmasının tarihi 10 Nisan 2013’tir. 11 Nisan 2013 tarihi ise Babek Zencani’nin ABD makamlarınca kara listeye alındığı tarihtir. Buradan söz konusu telefon konuşmasını Amerikan makamlarının da dinlediği sonucuna varılabilir.
Amerikan resmi makamları Mayıs ayı sonunda, Radikal ve Hürriyet Gazetelerinin söz konusu haberleri ile ve özellikle de Reza Zarrab ile ilgili her hangi bir yasal soruşturma olup olmadığı konusuyla ilgili sorularıma sessiz kalmayı tercih etmişlerdir.