Reytingler ve gerçekler
Konuya fazlaca aşina olduğum halde tartışmaları uzun süredir
izlemekle yetiniyorum. Gerçeğin en yalın haliyle ortaya çıkıp kastî yanıltmaların ve bilgisizlikten kaynaklanan yanılgıların son bulmasını bekliyorum.
Ama artık dilimin döndüğü, aklımın erdiğince yaşanan sürece katkı yapmak zorunda olduğumu hissettim. Aslında bu kararımda
Vatan Gazetesi yazarı Mehmet Tezkan'ın gerek grubumuzu gerekse yayınlarımızı izleyen milyonlarca kişiyi rencide eden çıkışının önemli payı var. Sayın Tezkan'ın
TİAK, AGB,
reyting, sharing, reaching, GRP, CPP gibi kavramlar hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunu bilmiyorum. Gerçi yanlış hatırlamıyorsam kendileri çok kısa bir süre için de olsa ATV'de genel müdürlük koltuğuna oturmuşlardı. Bu dönemden aklında bir şeyler kalmış olması gerekiyor. Tezkan, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'in AGB hakkındaki çıkışlarını ve
Star Gazetesi'nin son bir haftadır üst üste yaptığı sistemin güvenilirliğini sorgulayan haberleri "
yandaş kanallara para akıtma operasyonu" olarak nitelemiş. Ve gazetesi de bu mantık yoksunu
komplo teorisini manşetine taşımış. Tezkan'a göre AGB; sadece reklamverenler için
ölçüm yapıyor, bu ölçümlerin televizyon izleyenlerle hiçbir ilgisi bulunmuyor, ortaya çıkan tablonun izleyiciye yararı veya zararı dokunmuyor.
Evet, kurulum itibarıyla ölçüm şirketleri reklamverenlere -genelde dolaylı olarak- izleme ölçümü hizmeti vermek için yapılandırılıyor. Lâkin bunun TV izleyenlerle hiçbir ilgisinin olmadığını, izleyicilere yararı veya zararı bulunmadığını söylemek, kasıt taşımıyorsa düpedüz bilgisizlik olur. Çünkü "data" sadece hangi yapımın ne kadar izlendiğini ortaya koyup, reklamvereni yönlendirmekle kalmıyor. Aynı zamanda; kanallara hangi türde programlar yayınlamaları, yapımcı şirketlere ne tür prodüksiyonlar yapmaları, hatta senaristlere senaryonun içine nasıl sahneler koymaları gerektiğini de söylüyor.
Yani data "en çok dizi izleniyor" diyorsa; TV'ler diziden geçilmez hale geliyor.
Dizilerde
cinayet ve
tecavüz sahnelerinin olduğu dakikaların yüksek reyting aldığını gösteriyorsa; cinayetli, tecavüzlü sahneler çoğalıyor. Bunların
topluma yansımalarını ise hemen her gün, başta yazarın çalıştığı gazetenin sayfalarında olmak üzere boyalı basında, en renkli fotoğraflar ve en büyük puntolu haberlerle görmek mümkün. Hal böyleyken, Sayın Tezkan'ın "AGB ölçümlerinin televizyon izleyenlere yararı da zararı da yok" şeklinde bir ifade kullanması bana dramatik düzeyde "
komik" geliyor.
Reyting eşittir reklam mı?
Gelelim bir başka yanlış bilgiye. Sayın Tezkan, yazısının ilerleyen satırlarında, "bu operasyonun(!), AGB'nin hakçıl bir biçimde dağıtılmasını sağladığı reklam pastasını 'dinci' olarak nitelediği kanallara yönlendirmek için" yapıldığını savunuyor ve devamında kendi soruyor, kendi cevaplıyor. "Peki bu dev pastadan kim, ne kadar pay alıyor? Herkes reytingi kadar! " (
Vatan Gazetesi - 22
Kasım 2008) Aslında bu soru-cevaptan bile Sayın Tezkan'ın meselelerden, hatta kendi grubunun gerçeklerinden bile ne denli uzak olduğu anlaşılıyor.
Hayır herkes kendi reytingi/sharingi kadar reklam almıyor. Burada devreye bir sürü ekstra faktör giriyor. Dilerseniz bağlı bulunduğunuz grubun TV kanallarının reklamlarını pazarlayan üst düzey yöneticilere sorabilirsiniz. Mesela reytingleri her geçen gün daha da düşen Star TV'nin AGB datasına karşılık gelen değerlerinin ne kadar üstünde reklam aldığını bizzat öğrenebilirsiniz. Ya da tematik yayın yapan bazı kanalların ölçümlenip, raporlanmadıkları halde, sharingleri kendilerinden 5-10 kat fazla olan kanallardan nasıl daha fazla reklam alabildiğini araştırabilirsiniz. Her saniyelerini grubunuza para kazandırmakla geçiren bu yetenekli kişiler, boşa
vakit harcamak olarak görmezlerse, size gerçekleri anlatacaklardır.
Bir başka konu ise TV izleme ölçümü araştırmalarının
RTÜK tarafından yapılması. Ne mevcut RTÜK yasası ne de bu hükümet döneminde hazırlanan ve hâlâ Meclis'te çıkarılmayı bekleyen yeni
düzenleme böyle bir hüküm içeriyor. Ama iş niyet okuyarak, komplo teorileri üretme noktasına gelince, tabii frenler de tutmaz oluyor. Ne "toplum mühendisliği projeleri" kalıyor, ne "dinci kanalları palazlandırma girişimleri" ne de "toplumu daha da muhafazakârlaştırma çabaları". Ve bu noktada Sayın Tezkan denizi bulandıran bir de öngörüde bulunarak, diyor ki; "RTÜK kendi eliyle veya
lisans vereceği kuruluş aracılığıyla people-meter denen aletleri kendi dünya görüşlerine yakın ailelerin evine koyacak veya koyduracak.. Sonra diyecekler ki gördünüz mü en çok
Kanal 7,
Samanyolu TV izleniyormuş.. Bizi bugüne kadar aldatmışlar." (Vatan Gazetesi - 22 Kasım 2008)
Eğer bu hassas süreç böyle komplocu yaklaşımlarla mecrası dışına taşınırsa farklı noktada duran bir kişinin de çıkıp; "AGB eliyle Türkiye'de ölçüm yapanlar/yaptıranlar yayın tipolojileri ve içerikler üzerinde etkili olarak,
ülke insanını kendi öz değerlerinden uzak, aklı fikri uçkurunda, doğru bilginin çok ama çok uzağında, uyurgezer bir topluluk haline getirmeye çalışıyorlar" şeklinde savlar üretmesinin önünde hiçbir engel kalmıyor.
Ben RTÜK'ün TV izleme ölçümlerini kullanarak toplumu yeniden dizayn etmeye soyunduğu kanaatinde değilim. Ancak birilerinin Türkiye'nin çağıyla bütünleşme yolunda özgürleşerek evrimleşmesine engel olmak için her yolu denediğinden hiçbir şüphem yok.
AHMET BÖKEN - SAMANYOLU HABER TV GENEL YAYIN YÖNETMENİ