Rekabet hukuku alanında sayılı isimlerden biri olan Prof. Dr. Erdal Türkkan, hükümetin ekonomide sahip olduğu hâkim gücü, ‘karşı cephede yer aldığını düşündüğü girişimcilere karşı’ kötüye kullandığına dair örneklerin giderek arttığını ifade etti.
Zaman gazetesinin haberine göre, eski Rekabet Kurulu danışmanı ve Rekabet Derneği’nin kurucu başkanı Prof. Dr. Türkkan, bu alandaki ihlallere şunları örnek gösterdi: Sindirme amaçlı vergi denetimleri, okulları, yurtları, gazeteleri boykot çağrıları, RTÜK’ün muhalif TV kanallarını ‘idari para cezası sopasıyla’ cezalandırması, TÜSİAD ve TUSKON gibi işveren kuruluşlarının dışlanması, dershanelerin kapatılması, Koza Altın gibi kuruluşlara uygulanan ruhsat iptalleri… Boykot çağrısının, rekabeti bozucu etkilerinin tartışmaya değmeyecek kadar açık olduğunu belirten Türkkan, bu tavırların girişimci güvenliğini ciddi anlamda tehdit ettiğini vurguladı. “Çözüm gerek siyasî gerekse ekonomik alanda rekabetin adil bir biçimde işletilmesinde aranmalı. Bunun için de hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesi gerekiyor.” dedi.
Rekabet hukuku üzerinde yaptığı çalışmalarla tanınan Rekabet Derneği’nin Kurucu Başkanı Prof. Dr. Erdal Türkkan, geçtiğimiz günlerde yayınlanan Rekabet Forumu’nun 82. sayısında ‘Siyasi kutuplaşmanın girişimci güvenliğine ve rekabet ortamına yansımaları’ başlıklı bir makale kaleme aldı. Türkkan, Türkiye’nin 30 Mart yerel seçimleri öncesinde tarihinde görülmemiş bir siyasi kutuplaşmaya ve cepheleşmeye sahne olduğuna işaret etti. Bu durumun siyasi rekabeti ve sosyal huzuru bozucu etkilerinin yanında, iktisadi rekabet ortamını ve girişimci güvenliğini sarsma potansiyelinin bulunduğunu vurguladı. Siyasi kutuplaşma ortamında hükümetin kendi saflarında yer almadığını düşündüğü girişimcileri cezalandırmak amacıyla kullanabileceği çok sayıda önemli araç veya sopa bulunduğunu belirten Türkkan, makalesinde, bunları günümüzdeki örnekleriyle anlattı.
BOYKOT ÇAĞRISI VE İTİBARSIZLAŞTIRMA SOPASI
Geniş bir taraftar grubuna sahip hükümetlerin karşı cephede yer aldığını düşündüğü teşebbüslere karşı kullanabileceği önemli araçlardan birisinin boykot çağrısı ve itibarsızlaştırma sopası olduğuna dikkat çeken Türkkan, “Geçmişte de kullanılan bu sopayı hükümet açıkça bazı gazetelere, bazı çok mağazalı büyük teşebbüslere, okul, dershane ve öğrenci yurtlarına karşı kullandı. Boykot çağrısı hedef alınan teşebbüslerin pazar kaybına yol açmasına, itibar kaybına uğramasına sebep olabilir. Boykot çağrısının rekabeti bozucu etkileri tartışmaya değmeyecek kadar açıktır.” ifadelerini kullandı.
Hükümetin karşı cephede yer aldığı için cezalandırmak istediği girişimcilere karşı kullanabileceği en önemli araçlardan birisinin vergi denetimleri yoluyla cezalandırma olduğunu belirten Türkkan, “Vergi denetimiyle ilgili bir ayrımcılık yapıldığı konusunda gazetelere yansımış çok sayıda iddia bulunuyor. Vergi denetimi sopasının birkaç kez kullanılması bile karşı cephedekileri sindirme için yeterli olabilmekte. Kötü niyetli bir vergi denetimi, teşebbüsleri çok zor durumda bırakarak rekabette geri bırakabilir.” dedi.
Türkkan, hükümetin TÜSİAD ve TUSKON gibi işveren kuruluşlarını dışlamasının da rekabet ortamı açısından vahim bir tablo oluşturduğunu belirtti. Mevcut boşluklar ve imkânlardan yararlanılıp yargıyı etkilemeye çalışarak yandaş olmayan girişimcilerin cezalandırılmasının da söz konusu olduğunu vurguladı. Türkkan, “Yargı bağımsızlığının kısıtlı olduğu bir ortamda bu araç, gerek girişimci güvenliği gerekse rekabet ortamı açısından endişe verici bir husus. Son zamanlarda maalesef bu yönde de bazı girişimlerin olduğu anlaşılıyor.” dedi. Hükümetin kullandığı devlet gücü ve yetkisini pozitif ayrımcılık yaparak kendi yandaşları lehine kullanmasının da hem girişimci güvenliğini hem de rekabet ortamını bozucu nitelikte olduğuna vurgu yaptı.
Prof. Dr. Erdal Türkkan, dershanelerin yasaklanmasıyla da girişimci özgürlüğünün yasalar yoluyla ortadan kaldırıldığına dikkati çekti. Dershane düzenlemesinin hükümetin belli bir muhalif grubu cezalandırmak amacıyla yaptığı inancının yaygın olmasının durumu daha da vahim hale getirdiğini belirten Türkkan, “Girişimci özgürlüğünün siyasi mülahazalarla sınırlandırılması ve mevcut teşebbüslerin kanun değişikliğiyle piyasadan çıkarılmaya zorlanması söz konusu.” ifadesini kullandı.
"GİRİŞİMCİ GÜVENİNDEKİ SARSILMANIN TELAFİSİ YOK"
Prof. Dr. Erdal Türkkan, girişimci güvenliğindeki sarsılmanın etkisinin yıllarca devam edebileceği uyarısı yaptı. Bir ülkenin sahip olduğu en önemli zenginliğin güven ortamının varlığı olduğuna dikkat çeken Türkkan, “Çözüm gerek siyasi gerekse ekonomik alanda rekabetin adil bir biçimde işletilmesinde aranmalı. Bunun için de hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesi gerekiyor. Bir ülkede bir siyasi partinin tek başına çoğunluğa sahip olması güven verme açısından yeterli değil. Güvenin en önemli koşulu muhalefetin eleştirilerine açık olma ve muhalefete saygı gösterme, hatta gerektiğinde muhaliflerin haklarını da korumadır. Bu konuda en fazla hassasiyet göstermesi gereken hükümettir.” dedi.