Birçok basın kuruluşu
belgenin sahte olup olmadığını sorgularken
Radikal Gazetesi 'kötü niyet kokan' 3
senaryoyla okuyucusunun karşısına çıktı.
Senaryolara göre belge ya gerçekti ve Genel
kurmay'da hazırlanmıştı ya da sahteydi. Sahte ise ya
Gülen'e bağlı cemaat tarafından kaleme alınmıştı veyahut askerle AK Parti'ye kızan ulusalcıların işi idi. Böylece Radikal, elinde hiçbir bilgi ve belge olmadan
Ergenekon sanığında yakalanan ve altında
Genelkurmay Harekat Başkanlığı'ndan Deniz Kurmay
Albay Dursun Çiçek'in imzası bulunan bir belgeyle ilgili Gülen hareketini ilişkilendirdi. Gazete yönetimi bununla da yetinmeyerek haberlerinde 2. senaryo olarak duyurduğu Gülen hareketine yönelik suçlamaları,
manşetine birinci senaryo olarak taşıdı. Senaryo içerisinde birçok hezeyan muhtemel gerçeklik olarak sunuldu.
Radikal bu haberiyle
gazetecilik reflekslerini de bir kenara bırakmış oldu. Demokratik ülkelerde içerik itibariyle bu kadar önem taşıyan bir belgenin elbette gerçek olup olmadığı araştırılır. Eğer gerçek ise bunun sorumlularının ortaya çıkarılması istenir. Ancak yapılan soruşturmada belgenin sahte olduğu ve birileri tarafından uydurulduğu anlaşılırsa bu kez yapılması gereken yakalatan şahsın sorgulanması olmalıdır. Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınan sanıklarda bugüne kadar yüzlerce askeri belge bulundu.
Genelkurmay Başkanlığı, soruşturmayı yürüten savcılara bunların bir kısmının doğru olduğunu hatta
devlet sırrı sayılması gerektiğini resmi yazıyla iletti. Bir kısmının ise sahte olduğu ve uydurulmuş olabileceği belirtildi. Bu nedenle bazı sanıkların ismi iddianameye 'Fabrikatör' olarak geçti. Bu sanıkların asker adına belge uydurduğu ve bunu doğru gibi yayınlamaktan çekinmediği belirtildi. Bütün bunlar ortada iken ve ortalama bir gazetecinin bunları bilmemesi mümkün değilken bugüne kadar demokrat tavrı ve sorgulayıcı refleksi ile tanınan Radikal Gazetesi ve Genel Yayın Yönetmeni'ne bu manşet yakışmadı.
Salih Boztaş / Zaman
Online