İNEGÖL KALKIŞMASI: BUNLARIN GÖZÜNÜ 'HAYIR' BÜRÜMÜŞ!
Ergenekon şebekesi, 12
Eylül günü yapılacak
referanduma "hayat memat meselesi" olarak bakıyor.
Aslında
halk oylamasına sunulacak olan paketin içeriği umurlarında değil.
Paketteki maddeler, "ak yerine kara", "yazı yerine tura", "su yerine ateş" olsaydı da onlar yine "
Hayır" kampanyası yapacaklardı.
Nedeni basit: Referandumu, güven oylamasına çevirmeye çalışıyorlar.
"Hayır" onlar için çok önemli:
Çünkü 2002'den beri AKP karşısında kaybediyorlar...
Ne var ki sekiz yıllık
iktidar yıpranmasına rağmen AKP hâlâ birinci parti.
Eğer engellenmezse 2011 genel seçiminden de hükümeti kuracak parti olarak çıkacak.
Dolayısıyla AKP'ye bir yenilgi aldırmaları vazgeçilmez şart oldu. Becerebilirlerse, başarıyı genel seçimlere taşıyacaklar.
***
Ergenekon dostlarının stratejilerindeki temel noktalar şöyle:
1) Gündelik
siyaset düzeyinde
CHP ve MHP yaygara koparacak. BDP referandumu
protesto ediyormuş gibi gözükerek hayır kampanyası yapacak. (Apoletlerin himayesindeki
küçük sol grupları, sendikaları saymıyorum.)
2)
PKK saldırılarını şiddetlendirecek; şehitler üzerinden
Hükümet suçlanacak.
3) Gerginlik sokağa taşınacak.
***
Yukarıdaki ilk iki maddeyi zaten biliyorsunuz.
Bunları defalarca konuştuk.
Üçüncü madde ise
Bursa İnegöl'de devreye sokuldu: Yapılan, eski bir taktiğin güncelleştirilmesiydi.
Hatırlarsanız, Açılım başladıktan, özellikle de
Habur karşılamasının ardından, özellikle Batı Anadolu'daki yerleşimlerde bir
Kürt alerjisi baş göstermişti.
Küçücük, sıradan, başka zaman olsa kimsenin ilgilenmeyeceği bir dalaşma, bir itiş kakış alabildiğine büyütülüyordu.
O kadar ki iş, olayları engellemeye çalışan
emniyet güçlerine karşı saldırıya dek varıyordu.
Dikkat ettiyseniz Açılım süreci hız kesince, o kalkışmalar da durdu.
Eğer bunlar halkın; "gerçek, samimi, anlık, kendiliğinden tepkileri" olsaydı, genişleyerek devam ederleri.
Halbuki bir uyarı, bir tehdit, bir kaş çatış gibi görünüp kayboldular.
***
Evet, referanduma doğru yol alırken aynı taktik İnegöl'de tekrarlandı.
Önce basit bir olay hızla büyütüldü...
Sonra kitle emniyet güçlerine yönlendirildi.
Bu nasıl mümkün oldu?
Bir ara çok konuştuk. Ancak
gündem değişince unutmaya başladık. Hatırlayalım: Özel harp organizasyonu!
Yani resmi açıklamaya göre, düşman işgaline karşı yapılandırılmış, her ilde, her kasabada bulunan, derin devlete bağlı
sivil güçler.
(Yapılanmanın asli görevi ise devletin
hedef gösterdiği kesimleri -mesela solcular
kontrol altında tutmak ve emir geldiğinde hedefe saldırmaktır.)
Örnek mi istiyorsunuz? İşte bir tanesi:
6-7 Eylül 1955'te İstanbul'da meydana gelen, öncelikle Rumlara yönelik
taciz ve yağlama olayları için konuyu bilen bir orgeneral, "Özel
Harp Dairesi'nin işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi" demişti.
***
Peki, olay sadece referandumla mı ilgili?
Hiç kuşku yok ki
Türkiye sancılı bir kabuk değiştirme sürecini yaşamakta...
"Referandum" bunun bir parçasıysa, "darbecilerin yargılanması" öteki parçası...
Her 10 generalden biri hakkında tutuklama kararının çıkması, Ergenekon dostlarını çılgına çevirecek olaydır ve bir "karşı hamlenin" gelmesi beklenir.
Çünkü bizim "vesayetçilerin cezalandırılması" olarak gördüğümüz süreci, Ergenekon dostları, "orduya karşı
operasyon" diye sunuyor.
Özetle: Sivil siyaset ve
demokratikleşme süreci şu anda saldırı altında.
Aman dikkat: Simge kişi ve kuruluşlara da saldırı olabilir...
EMRE AKÖZ - SABAH