EMASYA Protokolü kaldırıldı.
Bu adım, en az MGK Gizli Yönetmeliği'nin ilgası kadar önemlidir, belki daha önemlidir.
Bu
protokole dayanan, meşruiyetini bu protokolden alan bir yapılanma, 1997'den bu yana, Türkiye'de
asayiş alanını askerileştirmiş, askeri iç güvenlik alanına sokmuş ve bu durumu sürekli ve denetimsiz hale getirmişti.
28
Şubat günlerinde, askeri
vesayet sistemini pekiştiren, askerin devlet alanı içindeki özerk alanını genişleten bu
uygulama Türkiye'de militarist yapının hem fiili hem sembolik en önemli unsuruydu.
Elbet tam
sivil bir
demokrasi için,
askeri vesayet düzeninin tümüyle ortadan kalkması için atılması gereken daha pekçok adım var.
İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesi başta olmak üzere çeşitli maddeleri, Milli
Güvenlik Kanunu'ndaki
milli güvenlik tanımı, MSGB varlığı bunlar arasında yer alıyor. İki başlı yargı sistemini, yani devlet düzenini ifade eden Yüksek Askeri İdare Mahkemesi'nin varlığı, jandarmanın statüsü, daha doğrusu sicil bakımından hâlâ mülki amirlerle bağlı olmaması da bunlar arasında yer alıyor.
Ancak tekrar altını çizelim EMASYA Protokolü'nün kaldırılması özel bir yer ve önem arzediyor.
Hükümet sonunda görünmez ve belirleyici olana ulaşmış, Doğu ve Güney
doğu'da kaynak dağılımına dahi etki yapan bir yapılanmaya el atmıştır.
Bu adımla sivilleşme süreci, yasalardan sonra uygulamalar katmanına inmiş, yürütmenin tek taraflı bir idari işlemiyle sivil irade açık bir şekilde kendisini ortaya koymuştur.
Ancak dikkat...
Hükümetin attığı bu önemli adımın dikkatle izlenmesi gerekiyor.
EMASYA Protokolü'nün kaldırılması bir yapılanmanın yasal zeminini ortadan kaldırıyor. Ancak şimdi bu yapılanmanın temizlenmesini dikkatle denetlemek gerekiyor.
EMASYA Protokolü TSK'nın iç güvenlik yapılanmasını oluşturduğu oranda
Genelkurmay Başkanlığı çeşitli kereler" EMASYA Direktifleri" yayınlamıştı.
Sonuncu direktif 2005 tarihlidir.
Direktif ana karargâhta İç Güvenlik Harekât Merkezi kurmakta, Türkiye'yi 17 EMASYA Bölgesi'ne ayırmakta, iç güvenlik birlikleri oluşturmakta, EMASYA Komutanlıkları'nı ve birlik ilişkilerini tanımlamaktadır.
Protokolün kaldırılmasından sonra kadük olmakla birlikte, bu direktifin ve işaret ettiği yapılanmanın takip edilmesi kaçınılmazdır.
Bu açıdan EMASYA Komutanlıkları'nda prokotole göre kurulmuş "Asayiş Hareket Merkezleri" ve "Müşterek
İstihbarat Merkezleri"nin ellerindeki bilgiler, fişler ve planlar derhal
imha edilmelidir.
Sözünü ettiğimiz sadece ilkesel ve şekli bir gerek değildir.
Aynı zamanda politik bir gerekliliktir.
12. Ağır
Ceza Mahkemesi'nin kabul ettiği
Poyrazköy iddianamesinde yer alan şu cümleleri tekrar hatırlayalım:
"28 Şubat döneminde
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde '
Batı Çalışma Grubu' adıyla faaliyet yürüten ve oluşumu herhangi bir yasal kaynağa dayanmayan illegal yapılanmanın, faaliyetlerine halen son vermediği ve günümüzde '
İrticayla Mücadele
Eylem Planı' ardından da '
Kafes Eylem Planı' çerçevesi altında yasadışı
eylem ve faaliyetlerine devam ettikleri ortaya çıkmış bulunmaktadır."
Batı Çalışma Grubu'nun fişleri bugün muhtemelen EMASYA merkezlerindedir ve yanlarına yenileri eklenmiştir.
EMASYA Planları iç tehdide göre yapılandırılmıştır.
Ve bunlar hem
Balyoz, hem Kafes'le karşımıza çıkmıştır...
Tortuları kazımak gerek...
ALİ BAYRAMOĞLU-YENİ ŞAFAK