AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''demokratik
açılım''ın içinde başta
terör sorunu olmak üzere bütün sorun alanlarının yer aldığını, tüm etnik unsurların sorunlarının bulunduğunu belirterek, ''Eğer sadece bir etnik unsuru çeker çıkarırsanız bu ayrımcılık olur. Biz bu ayrımcılığa müsaade etmeyiz'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel
Merkezi'nde, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (
MKYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında,
Türkiye'yi kalıcı bir istikrar ve
refah zeminine kavuşturacak yeni bir açılım ve milli birlik sürecinin içerisinden geçildiğini belirtti. Erdoğan, şunları söyledi:
''Açılım diye ifade ettiğimiz bunun bir milli birlik projesini ifade ettiğimizi söyledik. Fakat bunu farklı yerlere çekmek, farklı başlıklar koymak gibi bir gayret içinde olanlar var. Bu bir demokratik açılımdır dedik. Bu açılım sürecinin içerisinde neler var?
Başta terör sorunu olmak üzere bütün sorun alanları bunun içerisinde yer alıyor. Bunun içerisinde tüm etnik unsurların sorunları var. Burada benim
Kürt kökenli vatandaşımın sorunu var, Türk kökenli vatandaşımın sorunu var. Lazın, Boşnağın, Arnavutun, Romanın aklınıza ne gelirse... Bütün etnik unsurların sorunları ve bu sorunların burada çözümüne yönelik atılacak adımlar var. Eğer sadece bir etnik unsuru buradan çeker çıkarırsanız bu ayrımcılık olur. İşte biz bu ayrımcılığa müsaade etmeyiz.
Diğer yandan dini grupların,
inanç gruplarının ülkemde sorunları var. Azınlıkların sorunları var. Ekonomik alanda bir işsizlik sorunu var. Neyse bu sorun alanları, bütün bu sorun alanlarının üzerine çok daha farklı bir şekilde gidecek ve bunları asgariye indirmenin mücadelesini vereceğiz.''
-''TÜRKİYE İLELEBET BU SORUNLARLA YAŞAYAMAZ''-
Bugüne kadar birçok alanda atılan adımlarla mesafe kaydedildiğini ifade eden Erdoğan, çözülen sorunların yeterli olmadığını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Hiçbir zaman sorunlar bitmez. İnsanın var olduğu toplumda sorunlar vardır. Ama bunları asgariye indirmek biz siyasilerin en önemli görevidir. Buranın bir
psikolojik mücadele boyutu olacak, bir sosyolojik mücadele boyutu olacak. Bunun askeri, siyasi, diplomatik mücadele boyutu olacak.
Güvenlik,
ekonomik boyutu olacak. Bütün bu mücadeleyi vereceğiz hep beraber. Asla bunu kimse herhangi bir kurum veya kuruluşun projesi olarak göremez. Bu devletin bir projesidir, muhatabı da sadece millettir. Kimse bunu farklı yere çekmesin.
Bizim en başından itibaren söylediğimiz şudur; Türkiye ilelebet bu sorunlarla yaşayamaz. Türkiye ilelebet bu sorunları görmezden gelemez. Türkiye kardeş kavgasına, aramıza sokulmak istenen fesada, akan kana, gözyaşına asla müsaade edemez, etmemelidir. Türkiye çözümsüzlükleri bir çözüm olarak gören siyasi anlayışa teslim olamaz. Çözümsüzlüklerle ilelebet yoluna devam edemez. On yıllarca süren inkar ve
ihmal politikalarının Türkiye'yi getirdiği yer ortadadır. Bir başbakan olarak bu konuda kararlıyım, azimliyim ve arkadaşlarımla beraber buna inandık ve yola bu şekilde çıktık. İnkar ederek, ihmal ederek, öteleyerek, erteleyerek bir yere varamayacağımız gibi sorunları daha da derinleştirip, gelecek nesilleri çok daha karmaşık bir sorunlar yumağı haline getirmiş oluruz. Zaten geç kalınmıştır, daha fazla gecikmeye artık tahammülümüzün olmadığı da bir gerçektir. Birileri çıkar şunu diyebilir, 'Niye bu kadar acele ediyorsunuz?'. Acele etmiyoruz aslında geç kaldık. Bugünün sorunu değil, on yılların sorunu. Terör diyorsan 30 yıl, diğer sorunlar diyorsan çok daha eskilere dayanıyor.
Ama bunlara el atılmadı. Bunlarla beraber mi yaşayacağız? Bu sorunlarla beraber nereye kadar gideceğiz? Eğer yolda giderken bir vatandaş karşınıza geliyor da size sorunlarını anlatıyor siz ise bunu duymazdan, görmezden geliyorsanız sorumluluk mevkinde bulunabilir misiniz? Veya bir grup size gelip sorunlarını anlatıyor, siz bunları duymazdan, görmezden gelirseniz bu makamlarda oturabilir misiniz?
Hayır. Onun için gereği neyse o yapılmalıdır.
Zorlu bir süreç olacak bunu biliyoruz ama
sabır, soğukkanlılık, sağduyu ve suhulet gerektiren bir süreçten geçtiğimizin de farkındayız.
İnanıyoruz ki Türkiye her türlü sorunu tartışacak, müzakere edecek, hal yoluna koyacak birikime, donanıma, demokratik olgunluğa sahiptir. Türk
demokrasisi geçmişle kıyaslanmayacak derece gelişmiş, güçlenmiştir.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile
Ermenistan arasında
imzalanan
protokollerle ilgili olarak, ''Bu imza ve
tören önemli bir adımdır. Bu adımdan bizler memnuniyet duyuyoruz'' dedi.
''Şimdi
diyalog kapsamında
bölgemizdeki sorunların barışçı yollarla çözümlenmesi konusunda örnek bir gelişme sergilenmiştir'' diyen Erdoğan, ''Bizim siyasi irademiz, samimi isteğimiz
Ermenistan ile sorunlarımızın müzakere yoluyla hallolmasıdır. Bunlar hallolduğu takdirde Türk milleti ile Ermeni milleti arasında her alanda çok geniş iş birliği imkanları doğacaktır. Biz hükümet olarak böyle bir yolun aslında önünü açtık'' ifadesini kullandı.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesiyle ilgili 2 protokol imzalandığını hatırlattı.
''Bu imza ve tören önemli bir adımdır. Bu adımdan bizler memnuniyet duyuyoruz'' diyen Erdoğan şunları kaydetti:
''Hatırlayın, 2005 yılında ben Sayın Koçeryan'a bir
mektup yazmıştım. O mektupla bu sorunu çözelim ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde bir adım atalım, bir tarih komisyonu oluşturalım vs. gibi tekliflerimiz olmuştu ama
cevap dahi alamamıştık. Şimdi ise diyalog kapsamında bölgemizdeki sorunların barışçı yollarla çözümlenmesi konusunda örnek bir gelişme sergilenmiştir.
Hükümet olduğumuzdan beri biliyorsunuz komşularımızla 'sıfır sorun' dedik.
Bizim siyasi irademiz, samimi isteğimiz Ermenistan ile sorunlarımızın müzakere yoluyla hallolmasıdır. Bunlar hallolduğu takdirde Türkiye ile Ermenistan arasında, Türk milleti ile Ermeni milleti arasında her alanda çok geniş iş birliği imkanları doğacaktır. 2
halk da bölgede bundan istifade edecektir. Biz hükümet olarak böyle bir yolun aslında önünü açtık. Ama tabii son söz TBMM'ye ait. Şimdi temennimiz odur ki,
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Yukarı Karabağ ve işgal altındaki Azeri toprakları sorunu aynı şekilde çözüm yoluna girsin. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunlar çözüm yoluna girerse kamuoyumuz Türkiye Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini daha çok benimseyecek. TBMM'nin protokolleri onaylaması da kolaylaşacaktır. Ben daha önce de söyledim, biz
Dışişleri Bakanımızın dün imzaladığı protokolleri TBMM'ye sevk ederiz ama parlamentomuz bunları onaylamak için Azerbaycan Ermenistan sorunununda ne oluyor, ona muhakkak bakacaktır. Kamuoyumuz da yakından izlemektedir.''
Türkiye'nin 2003 yılından beri Ermenistan'a bazı jestler yaptığını, Erivan'dan kalkan uçakların Türkiye'ye
seyahat edebildiğini kaydeden Erdoğan, Ermenistan vatandaşlarına
vize kolaylığı sağlandığını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ülkemizde şu anda çok sayıda Ermenistan Cumhuriyeti vatandaşı aslında kaçak olarak yaşıyor. 2005'de ben dönemin Ermenistan Cumhurbaşkanı'na az önce söylediğim mektupla; 'Gelin suçlamalardan, iddialardan vazgeçin. Şu tarih meselesini, 1915 olaylarını tarihçilerden ve uzmanlardan oluşturacağımız ortak tarih komisyonu ele alsın. Ne varsa bilimsel yöntemlerle araştırsınlar, arşivlere baksınlar, tarihi gerçekleri ortaya koysunlar. Elde edilecek sonucu, kararı biz değerlendirelim, ona göre kararımızı verelim'.
Parlamentomuzda oy birliğiyle bunu destekledik. İmzalanan protokollerde böyle bir mekanizma nihayet öngörüldü. Biz Ermenistan ile gerçek anlamda iyi komşuluk ilişkileri kurmak istiyoruz. Komşuyuz, Türk ve Ermeni milletleri yüzyıllarca birlikte yaşadılar. Diyoruz ki 'Niye refahı paylaşmayalım? Niye geçmişteki dostluğa değil de acı dönemlere takılı kalalım? Niye yeni nesillere dostluk değil de husumet bırakalım'. Aslında bunların hepsi başarılabilir. Bizim beklentimiz Ermenistan'ın uluslararası hukukun ilkelerine ve gereklerine uyması,
Güney Kafkasya'nın kalıcı barışın, dostluğun, istikrarın ve refahın hüküm sürdüğü bir bölge haline gelmesi. İhtilafların çözülmesini istiyoruz. Tüm sınırların birlikte açılmasını istiyoruz.
Ancak Azerbaycan Parlamentosunda ifade ettiğim gibi yine söylüyorum; eğer işgal altındaki Azeri topraklarından Ermenistan çekilmediği sürece Türkiye de bu konuda olumlu bir tavır içerisinde olamaz. Minsk Üçlüsü'ne biz bunu söylüyoruz. Ben bu konuyu Sayın Obama'ya da açtım, Sayın Medvedev'e de açtım ve bu süreci hızlandırması noktasında kendilerinden ricada bulundum. Minsk Üçlüsü'nün görevi çünkü bu. Bu süreci onlar hızlandıracak olurlarsa inanıyorum ki Türkiye Ermenistan arasındaki bu iki protokol de süratle yol alacaktır, süratle neticeye kavuşacaktır.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin belirlenerek, görev dağılımının yapıldığını bildirdi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, ''önümüzdeki dönemin Türkiye'nin her yönden şahlanışa geçeceği, tarihi başarılara imza atacağı, devlet-millet kaynaşmasının güçleneceği, milli birlik ve bütünlüğün pekişeceği bir dönem olacağını'' belirterek, ''AK Parti'nin Türkiye'nin aydınlık geleceğine inandığını'' ifade etti.
Türkiye'nin daha güzel günlere doğru yol aldığını düşündüklerini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''AK Parti
iktidarı ve AK Parti kadroları, Türkiye'nin çağdaş, muasır
medeniyet seviyesinin üzerine çıkma hedefi doğrultusunda kararlı yürüyüşünü devam ettirmektedir. Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuzu yeniden şekillendirdik. Oluşumda buna özellikle dikkat ettik. Biraz önce yaptığımız ilk toplantımızda Merkez Yürütme Kurulumuzu da belirleyerek, görev dağılımlarını yaptık. Ekibimizi tazeleyerek,
bayrak değişimi yaparak, yolumuza devam ediyoruz. Ne Merkez Karar Yönetim Kurulunda ne de Merkez Yürütme Kurulunda yaptığımız değişiklikler, görevi devreden arkadaşlarımız açısından asla ve asla bir başarısızlık olarak, uzaklaştırma olarak algılanmamalıdır. Eğer böyle bir düşünce olursa, bu arkadaşlarıma çok ciddi bir haksızlık olur. Bu sadece bir görev değişimidir. Bu bayrak yarışında bayrağın bir başka arkadaşımıza devredilmesidir. Bu bir yenilenme, bir heyecan tazelemedir. Bugünden itibaren tüm
teşkilatımızla, tüm kurullarımızla, tüm arkadaşlarımızla, görevdaşlarımızla Türkiye için her zamankinden daha fazla bir azimle çalışmayı sürdüreceğiz.''
Başbakan Erdoğan, her günü yeni bir gün, her sabahı taze bir başlangıç olarak gördüklerini, her gün tazelenerek, yenilenerek Türkiye'yi büyüteceklerini, ülkeyi ve milleti yücelteceklerini ifade etti.
Erdoğan'ın açıklamasına göre, Merkez Yürütme Kurulu şöyle oluştu:
''Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Abdülkadir Aksu, Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ekrem
Erdem, Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Haluk İpek, Tanıtım ve
Medya Başkanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kürşad
Tüzmen, Sosyal İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Nükhet Hotar, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Tanrıverdi, Ekonomik İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Bülent Gedikli, Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Salih Kapusuz,
Mali ve İdari İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Edip Uğurlu, Ar-Ge'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Reha Denemeç ve Genel Sekreter İdris Naim
Şahin.''
Bu arada, Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Ekrem Erdem, Tanıtım ve Medya Başkanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Kürşad Tüzmen ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Salih Kapusuz ilk kez MYK'ya girdi.
Öte yandan, daha önce Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten
Haluk İpek Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu. Tanıtım ve Medya Başkanlığını yürüten Edibe Sözen'in yerine Hüseyin Çelik görevlendirildi. Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Ayalan'ın yerine ise Salih Kapusuz getirildi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin geçen hafta sonu yapılan 3. olağan kongresinin tam bir demokrasi atmosferinde gerçekleştirildiğini belirterek, ''
Kongre sırasında bir rekabetin, bir çekişmenin yaşanmamış olması, kimi yorumcuların zorlama ifadelerinin aksine parti içinde oluşmuş uyumun, koordinasyonun, güvenin bir tezahürüdür'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, 14
Ağustos 2001'de kurulan AK Parti'nin çok kısa bir süre sonra tek başına iktidar olduğunu hatırlattı.
AK Parti'nin kuruluşunun üzerinden 8 yıl, hükümeti devralışlarının üzerinden 7 yıl geçtiğini söyleyen Erdoğan, geçen hafta sonu gerçekleştirilen büyük kongrenin, partinin kuruluşunda var olan heyecan ve coşkunun bütün teşkilatta nasıl dipdiri ayakta olduğunu göstermesi bakımından önemli olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'nin demokrasi tarihi boyunca iktidardaki partilerin 2-3 yıl gibi kısa sürelerde heyecan ve coşkularını, sorun çözme azimlerini kaybettiklerini ifade eden Erdoğan, AK Parti'nin 7 yıllık iktidarı döneminde bu özelliklerini, hassasiyetlerini çoğaltarak yoluna devam ettiğini belirtti.
''Nitekim 3
Kasım seçimlerinin ardından gerçekleşen üç ayrı seçimde de AK Parti'ye yönelik millet teveccühünün büyüdüğünü, 3 Kasım'a nazaran artarak devam ettiğini görüyoruz'' diyen Erdoğan, üçüncü büyük kongrenin AK Parti'nin ''milletin umudu olma'' vasfını tüm sıcaklığıyla sürdürdüğünün somut bir zemini olduğunu söyledi.
İl ve ilçe kongrelerinde en büyük salonların dolduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''AK Parti'nin 3. Olağan Kongresi tam bir demokrasi atmosferinde cereyan etmiştir. Kongre sırasında bir rekabetin, bir çekişmenin yaşanmamış olması, kimi yorumcuların zorlama ifadelerinin aksine parti içinde oluşmuş uyumun, koordinasyonun, güvenin bir tezahürüdür.
AK Parti siyasi tarihimiz boyunca parti içi demokrasiyi en yaygın ve standartları en yüksek şekilde işleten bir parti olmuştur. Tabii, bu standartları nasıl belirliyor ya da bunu nasıl işletiyoruz noktasına gelince defaatle de açıklamamıza rağmen, zorlama yorumlar her zaman oluyor ve olacaktır. AK Parti kadar parti içi
organ ve kurulları düzenli olarak işleten, ortak aklı harekete geçiren, istişareyi, görüş alış verişini periyodik toplantılarla gerçekleştiren bir başka parti yoktur. Ve bunu kademeli olarak sürekli yapan bir parti sadece AK Parti'dir. Geride kalan dört seçimde milletvekilliği ve belediye başkanlığı
aday belirleme süreçlerimiz bunun bariz bir tezahürüdür. Aynı şekilde ilçe ve il kongrelerimizde parti içi demokrasinin en ideal düzeyde işletildiğini, bunu yaşayan arkadaşlarımla beraber görüyoruz. Tartışmaların yaşandığı, adayların salona alınmadığı, konuşturulmadığı, havada sandalyelerin uçuştuğu, itişmenin, kakışmanın, yumruklaşmanın sahnelendiği kongrelere alışanlar elbette ki AK Parti'nin kongrelerini alışılmışların dışında bulacaklardır. Tabii bizde bunları görmek pek mümkün değil.''
-''AK PARTİ DEMOKRATİK OLGUNLAŞMA SÜRECİNDE ÖNCÜ ROL ÜSTLENDİ''-
AK Parti'nin Türkiye'de pek çok ilke imza attığı gibi demokratik olgunlaşma sürecinde de ezberleri bozan bir parti olarak öncü rol üstlendiğini söyleyen Erdoğan, bu rolün sürdüğünü vurguladı. Erdoğan, tüm parti teşkilatına, kadın ve
gençlik kollarına, parti
yönetimine ve çalışanlarına, kongrede emeği geçenlere teşekkür etti.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, geçen hafta sonu gerçekleşen olağan büyük kongreden yenilenerek çıktıklarını, umutları tazelediklerini belirterek, bundan sonraki sürecin çok daha farklı, heyecan ve coşku dolu olacağını ifade etti. ''Bu arada kendi muhasebemizi yaptık. Varsa hatalarımızı konuştuk, gelecek için hedeflerimizi gözden geçirdik'' diyen Erdoğan, bugün Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısını gerçekleştirdiklerini hatırlattı.
AK Parti'nin 7 yıllık iktidar sürecinde Türkiye'ye ilkleri yaşattığını, her alanda milleti büyük sevinçlerle buluşturduğunu, ulaşılamaz gibi görünen hedeflere ulaştığını, Türkiye'nin itibarını yücelttiğini ve yükselttiğini anlatan Erdoğan, 7 yılda iç ve dış politikada, ekonomide, sosyal alanda çok önemli açılımlar gerçekleştirdiklerine, kronik sorunların çözüm yoluna konduğuna işaret etti. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Şu noktanın altını çizmek durumundayım; önümüzdeki dönemde Türkiye'yi büyütmeye, ülkemizi ve milletimizi yüceltmeye devam edeceğiz. Yola çıkarken koyduğumuz hedeflere ulaşmak, çıtayı yükselterek belirlediğimiz yeni hedefleri yakalamak için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da canla başla çalışacağız.
Ancak yeni hedeflere koşarken 7 yılda elde ettiğimiz kazanımları muhafaza etmeyi yeterli görmüyoruz. Bunları hem muhafaza edeceğiz hem de kökleştirmek gibi ağır bir emaneti de omuzlarımızda taşıdığımızı özellikle hatırlatmak istiyorum. İktidarımız süresince bir çok badireyle karşı karşıya kaldık, bir çok engeli aştık. Türkiye'nin kutlu yürüyüşünü sekteye uğratmak isteyenlere karşı kararlı bir duruş sergiledik. Geri adım atsaydık kaybeden Türkiye, kaybeden aziz milletimiz olacaktı. Geri adım atmadık. Azimle, kararlılıkla, cesaretle yolumuza devam ettik. Bu azmi, bu kararlılığı, bu cesareti muhafaza etmek, Türkiye'nin kazanımlarını geri dönülemez, sağlam bir istikrar sürecine kavuşturmak zorundayız.
Demokratikleşme alanında attığımız adımlar, özellikle demokrasi ve hukuk dışı örgütlenmelere karşı verdiğimiz mücadele, Türkiye'nin kazanımlarını korumasını, atılımlarını daha bir kararlılıkla yapmasını sağlayacak girişimlerimiz oldu. Ben bu sağlam duruşumuz, bu kararlı duruşumuz sayesinde gelecek nesillerin çok farlı bir Türkiye'de özellikle de o demokrasiyi yaşayarak kendisine olan öz güvenini artıracağına inanıyorum ve demokrasinin standartlarının yüksek seviyede olacağını şimdiden görüyorum.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ermenistan Cumhurbaşkanı
Serj Sarkisyan'ın Türkiye-Ermenistan maçına geleceğini umduğunu belirterek, ''Kuvvetle de buna inanıyorum'' dedi.
Başbakan Erdoğan, AK PArti MKYK toplantısında basın mensuplarının sorularını da cevaplandırdı.
''Ermenistan ile imzalanan protokolün
Meclis'te ne zaman görüşüleceğinin'' sorulması üzerine Erdoğan, ''Tabii şu anda bir takvim önümüzde var ve bu takvimi, özellikle de grup başkan vekillerimizle de bir değerlendirmesini yapacağız. Grup başkan vekillerimizle değerlendirmeyi yaptıktan sonra Meclis takvimine göre, bunu Meclisimize sevk edeceğiz. Meclisimize sevk ettikten sonra da artık o Meclis'teki süreç, tamamen Meclis'in inisiyatifi dairesinde yürüyecektir.''
Başbakan Erdoğan, ''Bu ayın 14'ünde, Türkiye ile Ermenistan arasında milli maç var. Bu konuda Sarkisyan'dan maça gelme konusunda bir
yanıt geldi mi? Yine bu tarihten önce protokol Meclis'e gelebilir mi? Demokratik açılım konusunda gönderdiğiniz mektup ile ilgili Baykal'dan yanıt geldi mi?'' sorularına karşılık şunları kaydetti:
''Ben Sarkisyan'ın maça geleceğini umuyorum, kuvvetle de buna inanıyorum. Fakat, tabii çarşamba gününe kadar burada bir süreç var. Kendileri belki kararını son anda verebilir. Tabii onlar böyle bir şeyi ne zaman açıklarlar bilemem. Temennimiz de odur ki, bu maça gelsinler, Türkiye olarak, tabii bizim de artık maalesef iddiamız kalmadı. Bu, anlaşmaların imzalanmasından sonra bir anlam da kazanır. Tam bir dostluk maçına dönüşür diye inanıyorum. Artık onların vereceği karara bağlı. Ama ben geleceğini umuyorum.
Diğer soruya gelince, Sayın Baykal'dan henüz bana gelmiş bir yazılı cevap yok. Herhalde kendilerinden bugün yarın bir yazılı cevap gelecektir. Bu yazılı cevaba göre de bizler açılım sürecine yönelik olarak takvimimizi çalıştırmaya başlayacağız.''
Erdoğan, ''Ermenistan ile gerçek anlamda iyi komşuluk ilişkileri kurmak istediklerini'' belirterek, diğer komşu ülkelerle kurulan iyi ilişkileri örnek verdi.
-''PLATONİK AŞK''-
Açılım süreciyle ilgili
yurt gezilerini çıkıp çıkmayacağının sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, ''İllerin şu anda planlamasını yapmış değiliz, ama 81 vilayetin 81'ine tüm arkadaşlarımızla beraber dağılacağız. Tabii 81 ilin 81'ine de ben gidecek değilim'' dedi.
Başbakan Erdoğan, gerek şahsı, gerekse arkadaşlarının süreçle ilgili olarak yurt geneline dağılacaklarını ifade etti.
Meclis sürecinin geçileceğini, bu süreçten sonra da bütün çalışmaların ortalamasını, bir söylem birliği içinde örgütlerine sunacaklarını ifade eden Erdoğan, bu noktada takvimi uygulayacaklarını dile getirdi.
Erdoğan, ''CHP'ye yazdığınız mektupla ilgili, 'diğer muhalefetten'' tepkiler geldi. Örneğin DP Genel Başkanı
Cindoruk, 'Platonik aşk' dedi. Ne diyeceksiniz?'' sorusuna karşılık, ''Ben pek platonik aşktan anlamam. Benim aşkım gerçek aşktır ve bugüne kadar da hayatım benim hep böyle yaşanmıştır, böyle geçmiştir. Bundan daha da öte ifadeleri kullanmayı doğru bulmam. Yoluma aynen arkadaşlarımla beraber biz devam ederiz. Platonik aşkı yaşayanlar zaten ülkeyi bu hale getirdiler'' diye konuştu.
-YENİ ANAYASA KONUSU-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Yeni ana
yasa olmadan demokratik açılım sürecinin yarım kalacağı şeklinde yorumlar var. Sayın Arınç'ın da
referanduma gidilebileceği şeklinde bir telaffuzu olmuştu. Yeni anayasa konusundaki
son durum nedir?'' sorusu üzerine de, şunları söyledi:
''Hatırlarsanız hep bir ifadeyi kullandım, bu sürecin, kısa, orta ve uzun vadeli yaptırımları var. Tabii kısa vadede yapılacak olanlar, mevzuat,
genelge çerçevesinde yapılabilir, gerekirse bazı yasal değişiklikler. Orta vadede, ağırlıklı olarak yasa değişiklikleri ile bu işi çözebiliriz. Ama uzun vadeli yapacağımız değişiklikler, anayasal değişikliği gerektirebilir. Dolayısıyla bunları bizimle paylaşacak siyasi partilerle, değişiklikler üzerinde adımlarımızı atarız.
Bir defa referanduma gitme olayı, çok farklı bir konu. Yani referanduma gitmenin de bir zemini oluşacak, şartları oluşacak. Kaldı ki her konu referanduma götürülmez. Öyle konular vardır ki bunlar referanduma götürdüğünüz zaman, halka da saygısızlık yaparsınız, o konu ne ise diyelim ki özgürlükler, haklar konusu, şimdi bu konularda hemen aklınıza referandum gelirse, bu bir defa bu kavramı, kavramamış olmanın bir ifadesi olur, çok ciddi bir yanlışlıktır, bu halka saygısızlık olur. Çünkü bu onun yaradılıştan gelen hakkıdır. Siz yaradılıştan gelen bir hakkı kalkıp da referanduma sunamazsınız ki... Yani bir insanın
yaşam özgürlüğünü kalkıp da referanduma sunabilir misiniz, bir inanç özgürlüğünü referanduma sunabilir misiniz, bir düşünce özgürlüğünü sunabilir misiniz? Bunlar gibi... Bunlar çok çok yanlış şeylerdir, bunların üzerinde referandumu konuşmak çok yanlış olur.''
Başbakan Erdoğan, ''Protokol imzası öncesinde bir sancılı süreç yaşandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Geleceğe dönük bir sıkıntı görüyor musunuz?'' sorusunu da, ''Değerli arkadaşlar, bu tür şeylerde, bu tür sıkıntılar hep olur. Bunlar ilk defa olan şeyler değildir. Mesele onu aşma iradesini gösterebilmektir. Nitekim, dün Minsk üçlüsünün içinde yer alan sayın bakanların da gayretleri ile oradaki o sıkıntı aşıldı. Bizler de, Dışişleri Bakanımızla sürekli
telefon görüşmesi içinde olduk, nerede, ne yapalım, nasıl bir tavır takınalım... Bu gelişmelere göre de kararı verdik ve hayırlısı ile imzalar atılmış oldu'' şeklendi cevaplandırdı.