Türkiye'nin utanılanacak bir hale düşürüldüğünü savunan Perinçek, "
Ahmet Necdet Sezer, 2007 seçimleri öncesinde bu hükümeti istifaya zorlasaydı dün Davos'ta Türkiye utandırılacak hallere düşmeyecekti." dedi.
Ergenekon davasının 45. duruşmasında da
tutuklu sanıklardan
emekli Yüzbaşı Mehmet
Zekeriya Öztürk ile
İşçi Partisi Genel Başkanı
Doğu Perinçek arasında
tartışma yaşandı. Öztürk, Perinçek'in 1990'lı yıllarda
Kürt sorunu konusundaki bazı düşünceleri ile ilgili özeleştiri yaptığına yönelik sözlerini hatırlatarak şu yorumda bulundu: "O dönemde
Kürt sorunu açılım yapılmalı dediniz. Sonra özeleştiri yaptınız. Bu fitili yakıp sonra karşıya geçip 'Dikkat
bomba patlıyor.' demeye benziyor." Öztürk, Perinçek'in yaptığı yayınlarla 1990'lı yıllarda güvenlik güçlerini zor durumda bıraktığını da öne sürüp 2000'e Doğru dergisinin ilgili sayılarının getirtilerek dava dosyasına konmasını talep etti. Öztürk, ayrıca
Aydınlık grubunun septik düşünce içerisinde olduğunu ileri sürdü.
Perinçek'in çapraz
sorgusu sırasında söz alan emekli Yüzbaşı Zekeriya Öztürk, yazılarına uluma yapılarak şahsının Sami Demirkıran, 9 No'lu Gizli Tanık ve
Tuncay Güney ile ilişkilendirilerek
psikolojik etki yapılmak istendiğini öne sürdü. Öztürk, Sami Demirkıran'ın
terör örgütü üyesi olduğunu ve kendisinin karşısında bulunduğunu, 9 No'lu Gizli Tanık'ın bir toplantıya bomba atılmasına ilişkin kendisinin ikna edilmeye çalışıldığını, 'Bu toplantıda da Zekeriya Öztürk vardı' dediğini söyledi. Öztürk,
Tuncay Güney ile tanışıklığının olmadığını aksine Doğu Perinçek ve arkadaşlarının Güney ile ilişki içinde olduklarının
mülakat kasetlerinde görüldüğünü belirtti.
Perinçek tarafından sürekli olarak MİT ile ilişkilendirilmek istendiğini belirten Öztürk, "Benim MİT ile bir problemim yok. Bir siyasi parti liderinin Türk Silahlı
Kuvvetleri, MİT ve
emniyet teşkilatına neden bu kadar saldırdığına anlam veremiyorum. Aydınlık dergisi beni
Mehmet Eymür ile ilişkilendirmeye çalışıyordu. Ben de 2007 Temmuz ve
Ağustos aylarında
Danıştay saldırısı ile ilgili neden kendisi ile ilişkilendirmek istedikleri konusunu Eymür ile görüştüm."
AYDINLIK GRUBUNDA SEPTİK DÜŞÜNCE HAKİM
Perinçek'in, iki e-
mail ile ilgili iddialarına
cevap veren Öztürk, şunları söyledi: "Bu yazılardan birisi bir haber konusunda araştırma yapan muhabire
yardım etmek amacıyla yazılmıştır. Burada kendimi istihbaratçı olarak tanıtmam ne kadar doğru olurdu? Bu e-mail ile ilgili benim devlet ötesi faaliyetlerde bulunan ABD çalışanı korkunç bir güç olduğum iddia ediliyor. Eğer MİT böyle bir faaliyetim olsa fark ederdi. İkinci yazı da bilgisayarımda A4 formatında yazılmış, programımda konuk ettiğim bir Kurmay Albay'a hitaben yazılmış bir yazıydı. Ben
Ulusal Kanal'da program yapıyordum.
Afganistan, Orta
doğu ve terör konularını işleyen bir programdı. Bir Denizci Kurmay Albayı bu programıma konuk aldım. Bu albayın konuşması
Ulusal Kanal'da hoş karşılanmadı. Benim 'Sayın Hocam' diye hitap ettiğim söz konusu metin bir e-mail değildir. Doğu Perinçek'in kurumlarında septik anlayış hakim. Ulusal Kanal ve Aydınlık gibi kurumlara gelen asker, polis gibi güvenlik görevlililerinin mutlaka ajanlık yapacağına dair bir anlayış hakim. Mutlaka dikkat edilmesi gereken kişi gözüyle b
akılıyor. Ağ sistemime bağlanarak bilgisayarımı kurcaladılar. Olmadık notlar bıraktılar. Serhan Bolluk bunları çok iyi biliyor. Bilgisayarın olduğu masam kırıldı. Bilgisayarımın çöp kutusuna baktığım zaman o metni gördüm. Ben böyle bir yazı yazmadığım ve çöpe atmadığım tedbiren diskete kaydettim. "
Perinçek'in
savunmasında ağlamasına gönderme yapan Öztürk, "Birileri gözyaşları içinde sunumlar yaparak Türk bayraklarını nasıl Güneydoğu'da dalgalandırdıklarını anlatıyor. Zamanında Kürt sorununda açılımdan bahsedenler bugün TRT'nin
Kürtçe yayın yapmasını eleştiriyor. Bu şuna benziyor. Perinçek'in özeleştirileri şuna benziyor. Fitili ateşlediler. Sonra uzağa geçip bomba patlıyor diye uyarıyorlar."
Öztürk, daha sonra Perinçek'e "Cem Ersever'in
arşivleri acaba kendisinde mi?" diye sordu. Perinçek de Ersever ile görüşen kişilerin Hikmet Çiçek ve
Soner Yalçın olduğunu belirterek, Çiçek'in bilgi vereceğini söyledi. Çiçek ise konuyla ilgili şunları söyledi: "Ben Ersever ile ilk görüşen kişiyim. Soner Yalçın ile sonra görüşmeye devam ettik. Soner daha sonra bu görüşmeleri kitap yaptı. Bu soru psikolojik harptir. Cem Ersever'in arşivi Abdullah Çatlı'nın kaybolan çantası gibi hurafeden ibarettir. Ne böyle arşiv ne de böyle bir çanta vardır. Ancak medya iki ayda bir bu konuyu devamlı gündeme getirir."
Daha sonra Öztürk, Perinçek'in geçmişte yayın organları aracılığıyla bölücü
terör örgütü PKK ile mücadele eden güvenlik güçlerini zor durumda bıraktığını ileri sürdü. Perinçek'in başında bulunduğu 2000'e Doğru dergisinin geçmişteki sayılarının bazı manşetlerini okuyan Öztürk, bu sayılarının getirtilerek dava dosyasına eklenmesini de talep etti.
HALK İHTİLALİNİ SAVUNUYORUM
Perinçek bugünkü çapraz sorgusunda
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta yaptığı konuşmaya da gönderme yaptı. Serhan Bolluk ile yaptığı
telefon görüşmesinde
AK Parti iktidarının bir
halk ihtilali ile devrileceğine yönelik sözlerinin sorulması üzerine Perinçek, "Ne söylediysem doğrudur. Ancak ihtilal derken silahlı bir ayaklanmadan bahsetmiyordum. Zira ben darbelere karşıyım. Bu demokratik yollarla halk hareketiyle gerçekleşebilir. Nitekim Ahmet Necdet Sezer'e 2007 seçimleri öncesinde bu hükümeti istifaya zorlasaydı dün Davos'ta Türkiye utandırılacak hallere düşmeyecekti." dedi.
Mahkeme Başkanı Köksal
Şengün, İşçi Partisi, Aydınlık dergisi ve Ulusal Kanal arasındaki bağlantıya dikkat çekerek, "Neden üçü bir arada bulunuyor?" diye sorması üzerine Perinçek şu cevabı verdi: "Ben Aydınlık dergisi başyazarıyım. Bu ilişkiyi inkar edecek değilim. Aydınlık dergisinin bizimle fikri bakımdan bağlantısı var. Ulusal Kanal daha özerktir. Ankara'da Ulusal Kanal ayrı bir yerdeydi. Sonra bizim binamıza taşındı." dedi.
Yine Başkan Şengün, "Size bazı
gizli belgeler geliyor. Bu belgeler konusunda yayınlanması konusunda size soruyorlar mı?" şeklindeki sorusuna Perinçek, "Benim tecrübelerimden yararlanırlar. Ancak benim Aydınlık ve Ulusal Kanal'ın yayınlarına dahlim olamaz. Vaktim yok buna. İki kurumda 60-70
personel ile yönetilen yerler. Çok önemli işler olunca bana danışırlar." şeklinde
yanıt verdi.
SİLOPİ'DEKİ KUYULARI, 20 YIL ÖNCE AÇIN DEDİK
Doğu Perinçek, eski Genel
kurmay Başkanı emekli
Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun MİT'in hazırladığı şemanın en üstünde olduğuna dair iddiasına yönelik medyada çıkan haberleri eleştirdi. Köşe yazılarında kendisinin emekli Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun adını vererek "Sizi yakarım" mesajı verdiğinin iddia edildiğini hatırlatan Perinçek, "Bu alçakça davranışı benim karakterimde bir insan yapmaz. Ben şemadan bahsediyorum. 2001-2002 yılında
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik
terfi düzenini bozmak için bir tertip yapılıyor. Ardından bu şema dönemin
Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök'e ve diğer kurumlara gönderilmek suretiyle 2003'teki tertipler için kullanılmıştır. Orgeneraller Kıvrıkoğlu ve
Karadayı Türk milletine layık olduklarını kanıtlamış komutanlardır. Benim bu komutanlarımıza yönelik 'Sizi yakarım' türünden bir alçakça tutum almam imkansızdır." şeklinde konuştu.
Çapraz sorgu sırasında sanıklardan
emekli polis Aydın Yüksek söz alarak, "Siz
Hizbullah'ın
jandarma ve polis tarafından eğitildiğini söylediniz? Elinizde bir kanıt var mı?" demesi üzerine Perinçek şunları söyledi: "Aydınlık dergisi 'Hizbullah
Çevik Kuvvet'te eğitiliyor.' diye haber yaptı. Bu iddianamede yer alıyor. Bu haberlerimizden sonra
Diyarbakır'da 2000'e Doğru dergisi ofisi basıldı. Oradaki muhabirimiz öldürüldü. Hem bunu
MİT Müsteşarı Emre
Taner de 'Hizbullah'ı kullandık' diyerek açıkladı. Haber doğrudur ancak bu davanın konusu değildir.
Polis ve emniyetin tümünü suçluyor değiliz. Diyarbakır Çevik Kuvvet merkezinde suç işleniyor. 'Hizbullah eğitiliyor' diyoruz. Şimdi Silopi'deki kuyular açılsın denmiyor mu? 'Biz 20 sene önce açın' demişiz. Ama bugün bunu yaparsanız ABD gelsin açsın diyecekler."
Bu sözler üzerine sanık Yüksek, Perinçek'e "Ben
polis memuru olarak Diyarbakır'da görev yaptım. Siz Kontrgerilla diyorsunuz gerilla diyorsunuz. Bunlar ne demektir?" sorusunu yöneltti. Mahkeme Başkanı
Köksal Şengün ise bu konu "Seni neden ilgilendiriyor?" dedi. Yüksek de "O yayın organlarında dile getirilen iddialar birçok arkadaşımızı ve beni derinden yaralıyor. Geçmişte o yayın organları bizleri suçlu olarak gösteriyordu." şeklinde yanıt verdi.
Çapraz sorgunun ardından Doğu Perinçek'in avukatı
Ceyhan Mumcu savunma yapmaya başladı.
(CİHAN)