İP Genel Başkanı
Doğu Perinçek ve İP'li
sanıkların avukatı Mehmet
Cengiz, dosyanın
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerektiğini savundu.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'nce
Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki adliyede görülen
davanın
duruşmasında müdahillik talepleri konusunda söz alan Perinçek ve İP'li sanıkların avukatı Cengiz, müvekkillerinin yasal bir muhalefet partisinin üst düzey yetkilileri olduğunu ve haklarındaki iddiaların da parti çalışmalarından ibaret bulunduğunu söyledi.
Suç faaliyeti olarak sözü edilen
eylemlerin parti faaliyetleri olduğunu ifade eden Cengiz, bu nedenle
mahkemenin dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmek ve göndermekle görevli olduğunu savundu.
Görülmekte olan davanın konusunun
Anayasa Mahkemesinin yetkisinde olduğunu öne süren Cengiz, müvekkilleri hakkındaki davanın ayrılmasını istedi.
Cengiz, ''Bu talebimiz kabul edilmediği takdirde ortada bir iddia var. (
Hükümet devrilecekti) deniyor. Hükümet
Ankara'dadır. Bazı gizli belgelerden bahsediliyor.
Genelkurmay Ankara'dadır. MİT'in merkezi Ankara'dadır. İddianamede 4
mağdur var. Eylem Ankara'dadır. Bunlar dikkate alındığında, son hareketin yapıldığı yerin Ankara olması nedeniyle dosyanın Ankara'ya gönderilmesini istiyoruz'' diye konuştu.
Sabahki oturumda salonun fiziki şartlarının tartışıldığını, ancak bunun dışında cezaevi duvarlarıyla çevrili bir yerde yargılama yapılmasının tartışılması gerektiğini savunan Cengiz, ''
Cezaevinde yargılama yapılması ancak
Hitler Almanyası'nda görülebilir. Bu, sanıklara karşı
psikolojik bir savaşın parçasıdır'' dedi.
Cengiz, eski
Yozgat senatörü olan bir avukatın duruşmaya gelmek isterken sadece yanlış istikamete girdiği ve uyarıyı görmediği için arkasından ateş açıldığını öne sürdü.
Celse arasında alınan kararları da eleştiren Cengiz, duruşmanın İstanbul merkezinde bir
spor salonunda yapılmasını talep etti.
Cengiz ayrıca, taleplerinin değerlendirilmesi zaman alacağı için müvekkillerinin tahliyesine karar verilmesini istedi.
PERİNÇEK'İN İTİRAZI
Avukatının ardından ekleyecekleri olduğunu söyleyerek söz alan Doğu Perinçek, parti
kapatma davasına konu olabilecek suçlar ile ceza hukuku alanına giren suçların birbirinden ayrılması gerektiğini ifade etti.
Bir parti üyesinin ''
yankesicilik'' ve ''adam öldürme'' gibi suçlar işlemesi halinde ceza hukuku açısından yargılanacağını kaydeden Perinçek, ancak partinin programı,
Merkez Yürütme Kurulu'nun aldığı kararlarla ilgili yapılacak bir yargılamanın ancak
Anayasa Mahkemesinde olacağını söyledi.
İşçi Partisi'nin bir suç
örgütüne dönüştüğü yönünde iddialarda bulunulduğunu belirten Perinçek, ''Bir parti
suç örgütüne dönüşünce kapatılır. Öyleyse bu bir kapatma davasıdır. Siz buna bakamazsınız. Sizin yetkinizde değildir. Anayasa Mahkemesine emir veremezsiniz. Ben bu konunun 40 senelik uzmanıyım. Bu konuda kitap yazan tek kişiyim. İşçi Partisi yöneticileri suç örgütü kurdu diye karar vereceksiniz. Buna karar veremezsiniz'' diye konuştu.
Partileri ancak Anayasa Mahkemesinin kapatabileceğini belirten Perinçek, bu uygulamanın neden böyle olduğu konusunda örnekler verdi.
Dosyalarının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini isteyen Perinçek,
Mayıs ayından önce birtakım dosyaların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğini hatırlatarak, bundan sonra elde edilen delillerin de gönderilmesini istedi.
Perinçek, ''Kanunsuz dinlemeleri de gönderin. Biz hepsinin hesabını veririz'' dedi.
İşçi Partisi'ne yönelik bu konudaki talepleri zaten Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının umursamadığını öne süren Perinçek, ''Çünkü suç yok'' diye konuştu.
Mahkemenin bu talebi ciddiyetle incelemesini istediğini kaydeden Perinçek, ''Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yetkilerini İstanbul Cumhuriyet
Savcılığı
gasp edemez'' dedi.
Perinçek, ''Bizim hakkımızda Anayasa Mahkemesi (bir suç örgütüdür) diye izin verirse, o zaman siz bireysel suçlar açısından ele alırsınız. Kapatma kararı olmadan kesinlikle karar alamazsınız'' şeklinde konuştu.
Perinçek'in konuşması sırasında zaman zaman sesini yükselterek sert bir üslupla hitap etmesi dikkat çekti.
SİYASETİN HUKUKUN ÖNÜNE GEÇTİĞİ İDDİASI
Sanık avukatlarından
Kadir Kartal da siyasetin hukukun önüne geçtiğini öne sürerek,
iddianameyi eleştirdi.
Kartal, ''İddianame değil, vesika.
Kağıt parçası'' diye konuştu.
Mustafa Özbilgin'den ''şehidimiz'' olarak söz eden Kartal, Özbilgin'in y
akınlarının Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde müdahil olduklarını hatırlatarak,
Cumhuriyet Gazetesi haricindeki müdahillik taleplerinin reddini istedi.
Bu arada, avukatların konuşması sırasında
kayıt yapılan CD'nin dolması üzerine kısa bir süre CD'nin değiştirilmesi beklendi.
Tutuklu sanıklardan Kemal Kerinçsiz de iddianamede
Danıştay baskını ve Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması suçlarının bulunduğunu hatırlattı.
Kerinçsiz, ''Cumhuriyet Gazetesinin bombalanmasına son derece üzgünüm. Onun failleri burada değil. Onlar yargılandılar. Müdahillik taleplerinin reddedilmesini istiyorum, ama acılarını paylaştığımı burada teyit ediyorum'' dedi.
Kerinsiz, Cumhuriyet Gazetesi de dahil olmak üzere hiçbir müdahillik talebinin kabul edilmemesini isteyerek, ''Ben mesleki çalışmalarımdan dolayı buradayım'' diye konuştu.
Soruşturmanın ilk aşamasında
Muzaffer Tekin ve
Ergün Poyraz'ın müdafisi olduğunu, tutuklandığı tarihe kadar da bu görevinin devam ettiğini belirten Kerinçsiz, yargılandığı bu davayla ilgili İstanbul Barosunun da kendisine yönelik işten yasaklanmasına ilişkin herhangi bir kararı olmadığını söyledi.
Yine davaya
bakan mahkemenin savcılarının da kendisiyle ilgili bir kararı olmadığını, Tekin ve Poyraz'la ilgili müdafiliğinin bu açıdan devam ettiğini anlatan Kerinçsiz, bu davada hem sanık, hem de müdafi olarak yer aldığını kaydetti.
Kerinçsiz, sanık bölümündeki yerinden alınarak, sanık avukatlarının bulunduğu bölüme getirilmesini istedi.
ÜYE HAKİMİN DAVADAN ÇEKİLMESİ İSTEMİ
Kerinsiz ayrıca, mahkeme üyelerinden Sedat Sami Haşıloğlu'nun da davaya devam etmesinin hem kendisi, hem de diğer sanıklar açısından sorun olacağını, bu yüzden bu üyenin reddedilmesini istedi.
Soruşturma kapsamında
sorgu hakimi olan Haşıloğlu'nun huzuruna çıktığında bu hakimin kendisine tek bir soru dahi sormadığını öne süren Kerinçsiz, şöyle devam etti:
''(Buyrun Kemal Bey, anlatın siz ne anlatacaksanız) dedi. Ben de (Siz sorun ben cevaplayayım) deyince bana, (Ben sizi dinliyorum) dedi. Ben de müvekkillerimle ilgili dosyalar üzerine konuştum. 10 dakika
sorgulama yapmadan (biraz da avukatlarınız
savunma yapsın) dedi. Beni suçlu görmedi. Avukatlar da konuşsun, bitirelim anladım. Çünkü 24 yıllık avukatım. Müdafiler de kısa konuştu. Konuşmaları da sürekli kesildi. Sonuçta tutuklandığıma inanamadım, çünkü sorgulanmadım. Hiç suç isnad edilmedi. Savunma yapamadım.
Hakim, sorguyu usulen yaptıktan sonra tutuklama kararını açıklamıştır. Hakim, siyasi mülahazalarla açıkça tavır aldığını göstermiştir.''
Kerinçsiz,
reddi hakim taleplerinin kabul edilerek, Hakim Haşıloğlu'nun davadan çekilmesi gerektiğini savundu.
Kerinçsiz, mahkeme
heyeti başkanı ve diğer üyenin tarafsızlığa gölge düşürecek bir eylemleri olmadığını da ifade ederek, Haşıloğlu'nun yerine, siyasi fiillerden arınarak dosyaya bakacak bir hakimin görevlendirilmesini istedi.
Gözaltıların belirli sürelerde yapıldığını, sorguların bazı
nöbetçi hakimlerle yapılmak istendiğini öne süren Kerinçsiz, seçilmiş bazı hakimlerin İstanbul Özel Ceza Mahkemesine tayinlerinin bu dava düşünülerek yapıldığı kanaati oluştuğunu öne sürdü.
Soruşturmanın siyasallaştırıldığını iddia eden Kerinçsiz, üye hakim Haşıloğlu'nun heyette yer alması suretiyle yargılamaya devam edilmesinin yargılamaya gölge düşüreceğini ileri sürdü.
Kerinsiz, Haşıloğlu'nun davadan çekilmesi ya da reddine ilişkin taleplerinin kabulünü istedi.
HEYET BAŞKANINDAN TEPKİ
Tutuklu sanıklardan
Semih Tufan Gülaltay da, Ankara 1 No'lu DGM'nin ''TİT'' isimli bir örgütün olmadığını gerekçeli kararında yazdığını söyleyerek, Akın Birdal'ın vurulmasıyla ilgili dosyanın ise Yargıtay 1. Ceza Dairesince bozulduğunu ve 26 Aralıkta duruşmasının görüleceğini söyledi.
Sorgulanmak üzere cezaevinden 20 Martta İstanbul Adliyesi'ne götürüldüğünü,
soruşturmayı yürüten 3
Cumhuriyet Savcısı tarafından saat 15.00'den 01.30'a kadar sorgulandığını anlatan Gülaltay, hiç tanımadığını söylediği
İlhan Selçuk,
Kemal Alemdaroğlu ve Doğu Perinçek'le ilgili
operasyon hazırlıklarının o sırada sürdüğünü belirtti.
Sanık Behiç Gürcihan da ''Boynumuza asılan
terörist yaftasıyla
yargılanmayı bekliyoruz'' şeklinde konuşarak, salonun değiştirilmesi ya da mahkemenin yetkisizlik kararı vermesi yönündeki taleplere katılmadığını söyleyerek, ''Bir an önce kendimi savunmak istiyorum'' dedi.
Sanık Hayrettin Er
tekin de üye hakim Haşıloğlu'nun reddine ilişkin dilekçesini avukatının mahkemeye sunacağını belirtti.
Ertekin'in söz alan avukatı
Taner Uzun da üye hakim Haşıloğlu'nun çekilmesini talep ettiklerini söyleyerek, tutuklama yapan hakimin ceza yargılaması yapamayacağını, bu nedenle çekilmesini talep ettiklerini, dolayısıyla reddi hakim talebinde bulunduklarını ifade etti.
Sevgi Erenerol'un avukatı
Nevzat Erdemir de davanın politik bir dava olduğunu ileri sürerek, müvekkili hakkında suç olacak hiçbir fiil bulunmadığını iddia etti.
Davanın görüldüğü yerin duruşma salonu değil, cezaevi olduğunu dile getiren Erdemir, yargılamanın aleniliği kuralının da ihlal edildiğini savunarak, ''
Adil yargılanma hakkı ayaklar altına alınıyor. Hak aramak için buraya gelen insanlara ateş ediliyorsa, adil yargılama koşullarından bahsetmek olanaksızdır'' şeklinde konuştu.
Doğu Perinçek ve diğer 10 sanığın avukatı
Ceyhan Mumcu da yetkisizlik kararı verilmesi yönündeki taleplerinin kabul edilmesini ve
tutuklu sanıkların tahliyesini istedi.
Sanık SESAV Başkanı
İsmail Yıldız da ''Sayın Başbakan'ın, (Ben bu davanın savcısıyım) beyanı aynı zamanda (Ben bu davanın hakimiyim) beyanını da içerebilir'' şeklinde konuştu.
Bunun üzerine araya giren heyet başkanı, ''Mahkeme bunu şiddetle reddeder'' dedi.
Yıldız, SESAV'ın danışmanlık hizmeti verilen bir kuruluş olduğunu da sözlerine ekledi.
MUZAFFER TEKİN
Sanık
Muzaffer Tekin de 17 aydır tutuklu olduğunu söyleyerek, ''Sanal bir örgüt yaratıldı. Ben bu örgütün yöneticisi olarak suçlanıyorum, ama örgütümü bilmiyorum. (Siyasi
komplo) diyorum'' dedi.
Bu sırada heyet başkanı Muzaffer Tekin'i ''konuyu dağıtmaması, toparlaması'' konusunda uyardı.
Tekin, daha sonra ''O basında yansıtılan Muzaffer Tekin ben değilim'' şeklinde konuştu.
Danıştay saldırısıyla ilgisi olmadığını söyleyen Tekin, ''Ben o davadan hem (muzaffer) hem (tekin) çıktım'' dedi.
Tekin, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması olayıyla da ilgisinin bulunmadığını savunarak, ''Bizler
terör örgütü değiliz. Cinayet de işlemedik'' diye konuştu.
SAVCI PEKGÜZEL'İN GÖRÜŞÜ
Avukatların ve sanıkların talepleri konusundaki görüşü sorulan
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, davanın tutuklu sanıkları Hayrettin Ertekin, Kemal Kerinçsiz ve bazı sanık avukatlarının mahkeme heyetini oluşturan hakimlerin reddi konusundaki taleplerinin CMK'da sayılan nedenlerden birisine dayandırılmadığını, hakimin reddedilmesini gerektirecek, tarafsızlığından şüphe edilecek bir gerekçe gösterilmediğini kaydetti.
Savcı Pekgüzel, CMK'nın 31. maddesinin 1. fıkrası B bendi uyarınca ret istemlerinin geri çevrilmesini talep etti.
Danıştay saldırısının örgütün eylemlerinden sadece birisi olduğunu, ele geçirilen belgelerden örgütün merkezinin İstanbul olduğunun anlaşıldığını, eylemlerin bir kısmının da burada yapıldığını belirten Pekgüzel, bu açıdan yetkisizlik konusundaki taleplerin de reddini istedi.
İşçi Partisi'nin, dosyanın ayrılarak Yargıtay'a gönderilmesi konusundaki taleplerinin de reddedilmesi gerektiğini söyleyen Savcı Pekgüzel, Kemal Kerinçsiz'in de daha önce avukatlığını yaptığı kişilerle aynı suçtan yargılanması nedeniyle müdafilik görevinden yasaklanmasına karar verilmesi talebinde bulundu.
Öte yandan Danıştay saldırısında hayatını kaybeden Mustafa Özbilgin'in oğulları Serkan ve Gökhan Özbilgin de duruşmada izleyici olarak yer aldı.
Kendilerine herhangi bir celp gelmediğini belirten Gökhan Özbilgin, şu anda sadece duruşmayı izlediklerini, herhangi bir talepler olmadığını, bu konuda daha sonra karar vereceklerini ifade etti.
AA