Bu arada
örgüt, askerin bulunduğu güvenlik alanlarından arka cephelere çekilme kararı aldı.
Türkiye,
Kürt meselesinde her zamankinden farklı olarak çok sıkıntılı günler yaşıyor. İnceldiği yerden kopsun misali tam bir eşik dönemindeyiz: Çözüm çok yakın,
kaos da uzak değil.
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül tarafından başlatılan ‘Kürt meselesinde yeni
açılım’ tartışmaları, hükûmetin ardından muhalefet nezdinde de konuşulmaya başladı.
Başbakan Erdoğan açılımdan yana tavır koyarken,
Devlet Bahçeli ve Deniz
Baykal, ‘milliyetçi’ bir refleks sergiledi. İki lider,
PKK silah bırakmadan konunun tartışılmasını bile yersiz buluyor. Tabii bu tartışmalar sürerken patlayan mayınlar, bölgeden gelen şehit haberleri de
toplum nezdinde ayrı bir
psikolojik hava oluşturuyor. Sıcak gelişmelere rağmen soğukkanlı hareket eden hükûmet ve Abdullah Gül, Kürt meselesini çözmede bu sefer kararlı. Hem devletteki hem de PKK’nın içindeki derinlere rağmen...
MİT Müsteşarı Emre
Taner üzerinden yürütülen çalışmalar ve PKK ile yapılan dolaylı görüşmelerde bir
yol haritasının belirlendiği ortaya çıktı.
Mahmur Kampı’nın çözüme giden yolda en önemli
durak olduğu belirtiliyor. PKK mensupları,
Kandil’den Mahmur’a, oradan da Türkiye’ye silah bırakmış olarak dönecek. Ancak bunun için belirlenen 5 yıllık bir süre var. Gizli görüşmelerde ortaya konulan yol haritası şekillenmeye başladı. Bunun için ABD,
Irak, Kürt Yerel Yönetimi, AB, BM ve
Ankara devrede. Hatta bu vesile ile NATO kimliğini kullanan
Amerikalı yetkililerin, Hasan
Cemal-Murat
Karayılan görüşmesinden hemen önce Karayılan ile bir görüşme yaptığı belirtiliyor. Zele Kampı yakınlarındaki Aliyareş Kampı’nda 3-4 saat süren görüşmede, PKK’nın belirlenen zamanlarda silah bırakması konusunda
anlaşmaya varıldığı vurgulanıyor.
Aksiyon’un ulaştığı bilgilere göre, Mahmur üzerinden yürütülecek plan üç aşamadan oluşuyor. Yeni bir
terör dalgası ve farklı bir
gündem olmazsa
Mahmur Kampı bu yılın sonundan itibaren boşaltılmaya başlanacak. BM
Mülteciler Yüksek Komiserliği yönetimindeki kampta 9 ila 12 bin arasında kişi yaşıyor. Son dönemlerde kampta kalanların sayısının 6 bine kadar düştüğü belirtiliyor. Diğer mülteci statüsündeki
Kürtler Dohuk, Zaho,
Erbil gibi yerleşim yerlerine dağılmış durumda.
Hakkâri ve
Şırnak bölgesinde yaşayan Goyi Aşireti’ne mensup bu kişiler kendi köylerine dönmeye başlayacak. Bu süreç başlarken Türkiye’ye toplu geçişler sağlanacak. Bu geri dönüşlerde, anlaşma gereği, PKK 150 kadar
militanı silahsız bir şekilde
mültecilerle Türkiye’ye gönderecek. Örgüt, çözüm hususunda niyetinin ciddi olduğunu göstermek, Amerika, Irak ve Türkiye’yi ikna etmek için bunu yapacak. Hükûmete yakın kaynaklar, Mahmur’dakilerin Türkiye’ye döndürülmesi için çalışmaların başladığını doğruluyor.
Sembolik geçişten sonra PKK silah bırakmak için üç seçenek ileri sürüyor. İlki, silahlar ABD’ye teslim edilebilir. İkincisi, PKK silahlarını Irak hükûmetine veya Yerel Kürt Yönetimi’ne bırakabilir. Üçüncü ve üzerinde durulması gereken en önemli şart ise PKK’nın BM denetimindeki Mahmur Kampı’na silah bırakmış şekilde dönmesi. PKK, güvenlik garantisi oluşturulması hâlinde 3. şıkka sıcak bakıyor. Örgütün daha önce açıkladığı silahlı milis güçleri fikri de bu durumda rafa kaldırılacak. PKK’lılar Mahmur’a indikten sonra 5 yıl burada barınacak. Bir nevi BM tarafından rehabilite edilecek militanlar sonra serbest kalacak.
Konu, önümüzdeki günlerde
Avrupa Parlamentosu (AP)’na da taşınacak. Arabuluculuk işlemlerini ise eski Avrupa İnsan Hakları Irak Temsilcisi Davut Bağıstani yapıyor. Bağıstani, projeyi AP milletvekili Feleknas Uca üzerinden gündeme getirecek.
PKK’nın sorumluluğunu büyük oranda eline geçiren
Murat Karayılan, örgütü ‘kârlı’ bir şekilde silahsızlandırarak tarihe geçmek istiyor. Ancak PKK’nın içindeki diğer kliklerin Mahmur projesine nasıl baktıkları çok önemli. Zira Karayılan her ne kadar şu anda örgüte hâkim konumundaysa da hâlâ komuta edemediği birimler var. Örneğin,
Tunceli kırsalındaki PKK’lılar Karayılan’ı istemiyor. Sabri
Başkale yönetimindeki sol kökenli militanlar, her an yeni bir
arıza çıkarabilir.
Bu gelişmeler devam ederken, PKK cephesinde sıcak gelişmeler de yaşanıyor. Mesela, örgüt kendince ilan ettiği ateşkesi 1 Haziran’dan 15 Temmuz’a kadar uzattı. Bu durum aslında örgütte farklı seslerin anlaşamadığını gösteriyor. 15 Temmuz tarihi, aynı zamanda
Öcalan’ın (ağustos ayında açıklayacak) ‘yeni projeler açıklayacağım’ dediği sürecin de başlangıcını oluşturuyor. PKK yeni bir şık daha ortaya koyuyor. Söz konusu ateşkesin gerekirse 1
Eylül’e kadar uzatılacağını da duyuruyor. PKK bu sürede askerlerin bulunduğu alanların dışına çıkmayı veya çekilmeyi de planlıyor. Çünkü örgüt son süreçte ağır zayiat veriyor. PKK’nın kendi açıklamasına göre, 13
Nisan-1 Haziran tarihine kadar olan sürede 30 militan öldü. Ayrıca bu militanlar arasında komuta kademesinde olan kişilerin olması da PKK’yı psikolojik olarak geri cepheye çekmeye zorluyor.
PKK, KCK imzasıyla yayımladığı açıklamasında, çatışmanın ve şiddettin çözüm getirmediğinin farkına varıldığının da altını çiziyor: “Biz sürece taktik değil, stratejik yaklaşmaktayız. Geçici bir dönem için silahların susturulması değil, silahların karşılıklı susturulması hâlinde bunu kalıcı sürece ve demokratik çözüme dönüştürmek istiyoruz. Bu açıdan oluşan çözüm zeminini doğru değerlendirme sorumluluğu her iki tarafa da aittir.
Şiddet yöntemiyle sonuç alınamayacağı ortaya çıkmıştır. Bunun hiçbir hamaset edebiyatına yer verilmeden doğru görülmesi temelinde geliştirilecek samimi yaklaşımlar ve
diyalog ile sorunun köklü çözümü mümkün olabilecektir.”
HAŞİM SÖYLEMEZ-AKSİYON