Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ'un Mardin'deki bayram ziyareti sırasında "Terör örgütüne kandırılarak katılan
teröristlerin büyük bir b
ölümü 26 yaşına ulaşmadan hayatını kaybetti. Bu kapsamda özellikle
terör örgütüne karşı çıkmalarına rağmen evlatlarını terör örgütüne kaptıran ve bu acıları yaşayan o anne ve babaların da acılarını anlamak zorundayız." açıklaması, gündeme örgüte çocuklarını kaptıran
aileleri getirdi.
Türkiye'de ve dünyada böyle
mağdur aile sayısı bilinmiyor. Bunun nedeni ise kimi ailenin konuşmaması, kimisinin de tehditlerden dolayı ses çıkartmaması. Çocuklarından haber alamayan aileler,
PKK ve
teröristbaşı Abdullah Öcalan'dan
hesap soracak hukuki bir mercinin olmayışından dertli. Aileler sorumluların bulunup hesap sorulmasını istiyor.
Mağdurlardan biri de
Şahin ailesi. Örgüte katılmak üzere yurtdışına götürülen 1
Mayıs 1981 doğumlu Aydın Şahin'in ağabeyi Kalender Şahin, kardeşinden 11 yıldır haber alamıyor.
29
Kasım 1998 yıllında Romanya'da eğitim gördükten sonra
Bulgaristan üzerinden Yunanistan'a geçirilip oradan da terör örgütü PKK'ya götürülmek üzere yola çıkarılan Aydın Şahin (17), Sevim Adıbelli, Sedat
Bayraktar ve Levent Büker'den 11 yıldır haber alınamıyor.
Kalender Şahin'in kardeşi için yaptığı tüm girişimleri sonuçsuz kalmış. Meseleyi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (
AİHM) kadar taşıyan Şahin, İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) yaptığı müracaatlarda ise muhatap bulamamış. Balkanlarda araştırmalar yapmasına, örgütün sözde
başkanlık konseyine kadar bu olayı taşımasına karşın bir sonuç çıkmamış.
Şahin, kardeşiyle birlikte götürülen insanlardan sadece Sevim Adıbelli'nin ailesine ulaşabilmiş. Ancak onlar da kendisine inanmamış. Memleketi Kahramanmaraş'ın
Elbistan ilçesi Günaltı köyü olan Şahin, şu an İsviçre'de yaşıyor. Şahin, kardeşi gibi çocuklarından haber alamayan binlerce ailenin derdine çözüm bulmak için 'http://www.kayiplar.net' adresli
internet sitesini kurdu.
Sitesinde sık sık yazılar yazan Şahin, diğer ailelerin de sesi oluyor.
Türkiye'den 1993 yılında ayrılan Şahin, "Bu kayıpların da
insan hakları ve yaşama hakları vardı.
Kayıp yakınlarının da sarılıp teselli olmaları için bir
mezar taşına hakları var. Evlatlarının başına ne geldiği ve nasıl katledildiklerini bilme ve katilleri tanıma hakları var. Yaşanan kirli savaşta benzer yol ve yöntemlerle
Kürtler içerisinde katledileni, kayıp edilenlerin hesabının sorulması, hesabının verilmesi gerekmiyor mu? Bugün 'Abdullah Öcalan'ın koşulları iyi değil, tek kişinin uzun süreli yalnız başına hapisten ya da hücreden tutulması insan haklarına aykırı bir durumdur' diyerek yeri göğü inletenlerin kendi içerilerinden kayıp edilenlerin insani hakları için bu duyarlılığı göstermeleri gerekmiyor mu? Devletin ölüm kuyuları açığa çıkartılsın isteminde bulunurken, 'sonuna kadar destekliyorum' birey olarak, bu taraftaki ölüm kuyularının üstünü örtmeye çalışmak, üstünü örtmek hangi edep ile, hangi ahlak ile izah edilebilir? Katledilen kayıp edilenlerin yakınlarının akıbetleri açığa çıkartılsın, sorumlulardan hesap sorulsun istemleri ve talepleri neden
baskı, şiddet ve tehditlerle bastırılmak istenmektedir?" şeklinde sorular yöneltiyor.
(CİHAN)