PKK'nın silah bırakmasını 'aslında' istemeyenler...
Yeni Aktüel dergisinin bugün piyasaya çıkan sayısında çok önemli konular yer alıyor. Bunlardan biri PKK'nın eski
Avrupa sorumlularından biriyle yapılmış
röportaj.
Adını gizleyen 'sorumlu', 1985'te 23 yaşındayken
örgüte katılmış. Önce dağlarda bulunmuş. 1990'larda Avrupa'ya çıkmış. Örgütten ayrıldığı zaman da saldırılara maruz kalmış.
PKK'nın
Kandil Dağı'nda 500-600,
Kuzey Irak'ta 3 bin,
Türkiye içinde ise bin 200 civarında silahlı militanı olduğunu söyleyen 'sorumlu'nun birçok çarpıcı iddiası var. Mesela şu:
* "Türkiye 2002'de bir pişmanlık yasası çıkarmıştı. O zaman devlet PKK'nın üst düzey isimlerini o pişmanlık yasası kapsamına dahil etseydi, dağdakilerin hepsi gelecekti. Beklentileri bu yöndeydi. Ama devlet o isimleri pişmanlık yasası kapsamına almadı. Haliyle PKK artık dağa mahkûm olmuş durumda. Eylemden başka bir alternatifi yok. Ordunun operasyonları da devam ettiğine göre çatışmak durumunda. Ve Türkiye'den bazı çevreler de dahil, birçok kesim PKK'nın bu durumunu kullanmaya çalıştı."
İlginç değil mi?
PKK'yı bitirmenin ucuna geliniyor. Bedeli: Sekiz on katili görmezden gelmek... O vakitler konuşulduğu gibi, İskandinav ülkelerine filan gitmelerine izin vermek... Böylece 20 yıldır akan kan duracak...
Ama hayır! Bu yapılmıyor. Onun yerine
tercih edilen yol ise bizi bugünlere kadar getiriyor.
'Sorumlunun' bir başka yorumu ise şöyle:
* "
Kuzey Irak'ta bir
Kürt devletinin oluşumu hesapları alt üst etti. Yine de
Öcalan bugün 'Silahları bırakın' dese ya da bir
genel af çıksa örgüt feshedilir.
Mehmet Ağar, 'Düz ovada
siyaset yapsınlar' derken bunu çok iyi biliyor. Ama Türkiye'de bazı derin kesimler bundan yana değil. Çünkü onların daha Irak'a yönelik hesapları var."
Bu sözlerden benim anladığım şu: Aslında PKK'yı bitirmek, dağıtmak mümkün. Ancak sadece bazı dış güçler değil, Türkiye içinde de bazı kesimler bu sorunun devam etmesini istiyor.
Üstelik bunlar sadece, mesela uluslararası silah tüccarları gibi çatışmadan, gerginlikten, savaştan para kazananlar da değil. Irak'a yönelik bazı stratejik hesaplarla sorunun devamı arzu ediliyor.
Hani geçen gün Kuzey Irak Kürt bölgesinin, Türkiye'ye katılmasının, birçok sorunu kökünden çözeceğini söylemiştim ya... Tabii benim kastettiğim "güç birliğini" amaçlayan, "kendi isteğiyle, canı yürekten, barışçı, kardeşçe" bir katılımdı.
Eski PKK sorumlusunun sözlerinde ise icabında güce başvurarak bölgesel egemenlik sağlamaya yönelik hesaplar olduğunun ipuçları bulunuyor.
PKK nihayetinde Türkiye'deki Kürt milliyetçiliğinin şiddet örgütü. Peki 'tabanı' ne kadar? Ya da şöyle soralım: Güneydoğuda yaşayan Kürt vatandaşların ne kadarı Türkiye'den ayrılmayı düşünüyor?
Sağdan soldan gelen bilgi kırıntılarına bakılırsa... Ankara'nın yaptığı gizli araştırmalara göre bu oran yüzde 30 civarında.
Yani bölgedeki her 100 Kürt'ten 30 kadarı
ayrılık hayalleri kuruyor. 'Bölücülük' dediğimiz hareketin 'tabanı' işte bu.
Yüzde 30 ilk bakışta büyük bir oran gibi gözükebilir.
Ancak genel seçimlerde AKP'nin bölgedeki birçok ilde yüzde 50 oranını geçtiğini düşünürsek... Refaha, işe, ekmeğe ağırlık veren politikalarla, o yüzde 30'un, kolayca yüzde 20'lere, 10'lara düşürülebileceğini söyleyebiliriz. O politikaları bir de demokratikleşmeyle desteklerseniz, ciddi ilerleme sağlanabilir.
Peki bu isteniyor mu?
Ben uzun zamandır bunu 'gerçekten' isteyenler ve 'aslında' istemeyenler olduğunu düşünüyorum. Ve maalesef çözümden yana görünüp de 'aslında istemeyenler' daha güçlü bir kesim.
EMRE AKÖZ/SABAH