PKK aslında ne istiyor?

PKK’nın 36 yıl önce temellerinin atıldığı Diyarbakır Lice, yine gündemin ilk sırasında. Peki 1,5 yıllık sükûnetin ardından ne oldu da eylemler hız kazandı?

PKK aslında ne istiyor?

Öne çıkan komplo teorisine göre Başbakan, Köşk’e çıkmak için BDP oylarına ihtiyaç duyuyor. Bunun farkında olan İmralı ve Kandil, 10 Ağustos öncesi hedefe ulaşmak için her yolu deniyor.

Zaman Gazetesi'nden Aziz İstegün'ün analiz haberine göre, mevcut tabloda Öcalan iyi polis, Kandil ise kötü polis imajı çiziyor. Bir yandan müzakere devam ederken örgüt, eylemlerle ‘bölgenin asayiş kontrolü bende’ diyor. Bu tavır, tabanı diri tutmayı sağlıyor. Hükümetten atmasını istedikleri adımlardan en önemlisi de bu noktada ortaya çıkıyor. Başka bir dizi talep sıralansa da stratejik olarak en önemli beklenti özerklik. PKK, bölgenin kontrolünün kendilerine bırakılacağı günü sabırsızlıkla bekliyor. Demokratik özerkliğin, yerel parlamentodan asayişin yerel yönetime bağlı birimlerce sağlanmasına kadar geniş bir kapsamı var.

Diyarbakır’da karakol yapımını protesto gerekçesiyle 24 Mayıs’ta başlayan yol kesme eylemi, iki hafta sonra silahlı çatışmaya dönüştü. Göstericilerin el yapımı patlayıcılarla mevzilerine saldırdığını belirten güvenlik güçlerinin 7 Haziran’da açtığı ateş sonucu, Ramazan Baran ve Baki Akdemir hayatını kaybetti. Olayların bundan sonra nasıl cereyan edeceğini tahmin edebilmek için gerginliğin asıl sebebini doğru okumak gerekiyor.

Kimileri daha eskiye götürse de 21 Mart 2013’te Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasında Abdullah Öcalan’ın mesajının okunması, çözüm sürecinin başlangıcı sayılır. MİT ile Öcalan arasında uzun süreden beri devam eden görüşmeler mutabakatla sonuçlandı ve silahlar sustu. ‘Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın’ sloganıyla destek gören çözüm sürecinde hükümetle Öcalan’ın hangi konularda anlaştığı ise açıklanmadı. Ancak farklı zamanlarda Öcalan, Kandil ve BDP cenahından gelen açıklamalar, beklentileri gün yüzüne çıkardı. Müzakerelerin yasal çerçeveye oturtulması, demokratik özerkliğe zemin hazırlanması, Öcalan’ın ev hapsine alınması, anadilde eğitim, cezaevindeki PKK’lıların salıverilmesi, dağdan eve dönüş imkânının sağlanması gibi bir dizi adım defaatle dile getirildi.

Peki 1,5 yıllık sükunetin ardından eylemler neden hızla artmaya başladı? Görünürdeki gerekçe, karakol yapımı. Aslında bunu, ‘güvensizliğin dışa vurumu’ olarak anlamak mümkün. Biraz açmak gerekirse, hükümet aradan geçen sürede anlaşmaya varılan konularda somut bir adım atmadı. ‘Hele genel seçimi bir atlatalım…’ söyleminin ardından yerel seçimler mazeret olarak gösterildi. Şimdi önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var. PKK içinde, ‘bunlar bizi oyalıyor. İşi zamana yayıp kandıracaklar’ düşüncesi güçlenmeye başladı. Ayrıca Köşk seçimlerinin bir fırsat olarak değerlendirildiğine de vurgu yapmak gerekir. Başbakan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmak için BDP oylarına ihtiyaç duyduğu aşikâr. Bunun farkında olan İmralı ve Kandil, 10 Ağustos’tan önce hedeflerine ulaşmak istiyor. Bu bağlamda, ‘komplo teorisi’ gibi görünen bir iddia da dillendiriliyor. Buna göre yaşanan gelişmelerin tümü MİT’in bir algı operasyonu. Hükümetle PKK veya Öcalan arasındaki iyi ilişkilerin cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Batı’daki milliyetçi oylar açısından risk oluşturduğunu düşünen MİT, ‘aralarından su sızmıyor’ algısını yıkacak, aynı zamanda Öcalan’ı da güçlendirecek bir yol aradı. Ve son yaşanan hadiseler sahnelendi. Eylemlerin diğer amacı ise PKK ve BDP çevrelerine bazı sol ve liberal kesimlerden yöneltilen, ‘Kürtler AKP ile ittifak yaptı’ ve ‘diktatörlük karşılığında özerklik alıyorlar’ gibi eleştirileri anlamsız hale getirmek.

Güvenlik uzmanları ise meseleye farklı bir noktadan yaklaşıyor. Öncelikle, örgütün talimatı olmadan hiç kimsenin bu kadar uzun süreli bir eylem yapamayacağını vurguluyorlar. PKK’nın, 2012’de Şırnak ve Hakkâri’de kurtarılmış bölge stratejisi uyguladığını hatırlatan uzmanlar, bu kez ‘serhildan-halk ayaklanması’ denemesi yapıldığını savunuyor. Lice’de Kandil’den gelen militanların değil, sivil destekçilerin öne çıktığına dikkat çeken uzmanlar, bu durumun planlı bir hareket olduğunu ileri sürüyor. Olaylar büyüyünce sivil halkla militanların iç içe geçeceğini savunuyorlar. PKK’nın dün yaptığı, “2014 yazını, demokrasinin zafer kazandığı bir yaz haline getirme” çağrısını ve “Üç kişilik HDP heyetinin arada bir İmralı’ya gidip gelmesi artık hiçbir sorunun çözümü için yeterli olmayacaktır.” açıklamasını da burada not etmek gerekir.Zaman
<< Önceki Haber PKK aslında ne istiyor? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER