Güneydoğu'da Arapsaçı
Yaşar Büyükanıt faslını bir kenara bırakırsak, Van
Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarı
kaya'nın yazdığı
iddianamede,
Şemdinli olaylarıyla ilgili ciddi bilgiler bulmak mümkün.Şemdinli tartışırken, birden bire, Söz TV'nin sahibi Mehmet Ali
Altındağ ön plana çıkıverdi. Mehmet Ali Altındağ, Jandarma astsubayı
Ali Kaya'yı suçladı; Ali Kaya, 1997-2000 yılları arasında
Diyarbakır 7.
Kolordu Komutanlığı'nda çalışmıştı. Ali Kaya'nın o tarihte, sahte
belgeler ile
PKK ve
Hizbullah terör örgütlerini besledikleri yönünde suç isnat ederek, çok sayıda işadamını sorguladığı ileri sürüldü. PKK itirafçısı
Abdülkadir Aygan'ın da bu istikamette açıklamaları mevcut. Mehmet Ali Altındağ, bir zamanlar Hizbullahçı olarak karalandığını, Ali Kaya'nın iddiaları örtbas etmek için kendisinden para talep ettiğini söylerken, o dönem, DGM savcılığı yapan Nihat Çakar'ı da suçladı. Mehmet Ali Altındağ, hakkındaki çeşitli iddialardan dolayı Diyarbakır 4 No'lu DGM'de yargılanmış ve
beraat etmişti. Diyarbakır Jandarma
İstihbarat Grup Komutanlığı, 7. Kolordu Komutanlığı'na gönderdiği bir belge ile 4 No'lu DGM hâkimi Ali Çağan ile aynı
mahkemenin üyesi hâkim albay Tarık Senker'i, "menfaat karşılığı karar veriyorlar" diye suçladı. (4
Şubat 2000) Bu suçlamada savcı Nihat Çakar'ın da parmağı olduğu belirtiliyor.
***
Şu anda
Edirne Cumhuriyet Savcılığı görevini yürüten Müsebbih
Ergin de, Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi'nde savcı iken, Nihat Çakar'ın suçlamalarından nasibini almıştı. Hatta hakkında "irticacı" iddiasıyla
soruşturma bile açılmıştı. Olağanüstü Hal döneminde, Nihat Çakar Jandarma'yla
işbirliği yapıyordu. Müsebbih Ergin, İbrahim Babat kod adlı PKK itirafçısı
Hacı Hasan hakkında, bazı askerlere yönelik suçlamaları da ihtiva eden kapsamlı bir iddianame düzenlemişti. Bu iddianamede, Şırnaklı Mehmet Bayar'ın parçalanarak ölmesi, yüzbaşı İsmail Öztoprak'ın öldürülmesi,
Bismil - Diyarbakır yol kavşağında, Kızıltepe'de,
Silvan ilçesi
Yeniköy yol ayırımında işlenen muhtelif
faili meçhul cinayetler, bir
takım asker kişilerle irtibatlandırılarak anlatılıyordu. iddianameden bir örnek verelim: Şırnaklı Mehmet Bayar'ın İdil'de, PKK davalarına giren bir avukatı vardı. Her ikisini de ortadan kaldırmak amacıyla Mehmet Bayar'a içine
bomba yerleştirilmiş bir çanta verildi. Bayar, çantanın içinde ses
kayıt cihazı var sanıyordu. Bayar, çantayı avukata götürmeden açınca bomba infilâk etti. Mehmet Bayar öldü. Olayı
Silopi JİTEM birimi organize etti. Diyarbakır DGM Başsavcısı Nihat Çakar, iddianamede askerlerin isminin geçmemesini istemişti. Müsebbih Ergin bu talebi kabul etmedi. Ayrıca, Ergin'in eşi de başörtülüydü. Diyarbakır'da Olağanüstü Hal vardı; Türkiye'de ise 28 Şubat süreci devam ediyordu. Müsebbih Ergin, "Çevrede irticaya eğilimi olduğu bilinen kişilerle sıkı münasebet içinde bulunduğu, eşinin aşırı tesettürlü olduğu,
içki içildiği gerekçesiyle meslektaşları arasında düzenlenen toplantılara katılmadığı,
faiz alınmasına ve
banka sistemine karşı olduğu, Hizbullah terör örgütüne ait 2 adet evrakı
takipsizlik kararına bağladığı" iddiasıyla suçlandı. Ama, Adalet Bakanlığı'ndan gelen müfettişler, bu iddiaların Nihat Çakar ve iki arkadaşı dışında kalan çok sayıda şahit tarafından doğrulanmadığını, Müsebbih Ergin'in irticai eğilimi olan kişilerle ilişki kurmadığını ve Menzil Şeyhi olarak bilinen kişiyi ziyarete gitmediğini 9
Nisan 1999 tarihli raporla tesbit ettiler. Peki Müsebbih Ergin'in, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Savcısı sıfatıyla kaleme aldığı ve isimleri faili meçhul cinayetlere karıştığı için suçlanan askerlere ne oldu? Onların dosyası Genelkurmay'a gönderildi. Akıbetini bilmiyoruz. Türkiye'de yargı,
sivil ve askerî olarak ikiye bölündüğü için, sivil bir mahkeme, askerleri yargılayamıyor. Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın da, iddianamesinde, yargılamayacağı asker kişiler hakkında suçlayıcı ifadelere yer verdiği için,
Ceza Muhakemesi Yasası'na aykırı davrandığı belirtiliyor. Pislikleri halının altına süpüre süpüre, evimizin içini bir türlü temizleyemiyoruz.
NAZLI ILICAK/BUGÜN GAZETESİ