Seminer emrini ben verdim
Balyoz'dan haberim yok
HİLMİ PAŞA KONUŞTU
Darbe planları deşifre oldukça, senaryolar ortalıkta uçuştukça, eski
Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök'ün demokratik rejimin korunmasındaki tarihi rolüne olan
inanç daha da artıyor. Ne kadar zor şartlar altında görev yaptığını ve ne tür badirelere göğüs gerdiğini şimdi daha iyi anlıyoruz.
Tabi sözüm herkes için değildir. Darbecileri efsaneleştirenler Özkök Paşa'ya "Neden görevini yapmadın" kolaycılığı içinde saldırabiliyorlar.
Hani, dinime söven bari
Müslüman olsa örneğindeki gibi...
Son olarak Balyoz Darbe
Planı'nın mimarı olmakla suçlanan eski 1.
Ordu Komutanı Or
general Çetin Doğan, "Açıklama yapması yurttaşlık görevidir" diyerek Özkök'ü açıklamaya davet etti.
Daha önce
Ergenekon savcılarına ifade veren Özkök Paşa ise uzun süre sessiz kalmayı
tercih etti. O sustukça
yumruk sayısı arttı,
darbeciler yerine onu suçlu ilan ettiler.
Herkesin konuşmasını merakla beklediği Özkök, nihayetinde suskunluğunu bozdu. Hilmi Paşa, sessiz kalmasının gerekçesini şöyle izah etti: "Emekli bir
Genelkurmay Başkanı olmam ve mevzu
bahis olayların benim görev zamanımda vuku bulmuş olması nedeniyle söyleyeceklerim bu konuya el atmış savcıları çok etkileyecektir. Soruşturma safhasının gizliliği de ihlal edilmiş olacaktır."
BEN DE MANGALDA KÜL BIRAKMAMAYI BİLİRİM
Özkök, şöyle devam etti: "Sıradan bir kişi olsaydım, söyleyeceklerimden sorumlu olmayacağımdan, ben de mangalda kül bırakmadan neler neler söyleyebilirdim. TV stüdyolarında kurulan mahkemelerde iddia makamını, savunmayı, savcıyı, avukatı oynardım. Ama takdir edersiniz ki
emekli bir devlet adamı olarak bunu yapamam.
Adil bir yargılamayı şu veya bu yönde etkilemek sadece zarar üretir."
Olayın içindeki taraflardan biri olarak konuşmasının yürütülen
soruşturmaya zarar vereceği kaygısı, makul ve anlaşılabilir bir yaklaşımdır.
Ancak soruşturmanın mimarı olduğu iddia edilen orgeneralin her gün TV ekranlarında boy gösterdiği ve şahsına yönelik ağır suçlamaların yapıldığı bir süreçte her şeye rağmen
cevap vereceği ve açıklık getireceği karanlık noktaların bulunduğu kanaatindeyim.
Israr karşısında Hilmi Paşa'nın Balyoz Darbe Planı'na ilişkin cevabı şöyle oldu: "Size söyleyebileceğim sadece şudur.
Genelkurmay Başkanlığı bildirisinde hangi tür planın
seminerinin yapılacağı açıkça yazılmıştır. Adı geçen emekli orgeneralin (Çetin Doğan) 26 Ocak tarihinde t24
İnternet Sitesi'nde yayımlanan beyanatında hangi plan unsuruna ağırlık verdiği belirtilmiştir. Seminerden haberim vardır çünkü yapılmasını genelkurmay başkanı olarak ben emrettim."
Sanıyorum
Hilmi Özkök, bu ifadeyle Genelkurmay açıklamasındaki "Plan seminerinin gayesi, dış tehdide ilişkin olarak hazırlanan harekat planlarını geliştirmek ve ilgili personelin eğitimlerini sağlamaktır" cümlesine gönderme yapmak istiyor.
BELGELER CİDDİ BULUNURSA YARGI GEREĞİNİ YAPACAKTIR
Ama
Taraf Gazetesi'nde yayınlanan bölümler, dış tehdit hazırlığının çok ötesinde iç siyaseti dizayn etmeye yönelik kanlı bir darbe planını andırıyor.
Böylesine kanlı bir
eylem planına demokrat kişiliğiyle tanıdığımız bir komutanın izin vermesi mümkün mü? "Seminerin yapılmasını ben emrettim" sözüyle neyi kast etmiş olabilir?
Özkök, şöyle açıklık getirdi: "Seminer sonuç raporu gayet
doğal olarak emreden makama hiyerarşik komuta kanalıyla sunulur. Bu raporu
Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı karargahları inceler ve
özetini komutanlara sunarlar. Basında yer aldığı şekilde suç sayılacak şeyler bana sunulmadı. Sonuç raporunda da bunların yer aldığını sanmıyorum. Esasen adı geçen emekli orgeneral de bunları reddetmektedir. Ama yıllar sonra ortaya çıkan bu belgeler ciddi bulunursa yargı tarafından gereği yapılacaktır."
Bu ifadelerde de çok tarihi mesajlar gizli. Üç noktada toplayabiliriz: 1-Taraf Gazetesi'nde yayınlanan plandaki unsurlar, bana gönderilen özet raporda yok. 2-Basına yansıyan bölümler doğruysa suçtur. 3-
Yargı belgeleri ciddi bulursa gereğini yapar.
Ben
gençliğin ne olduğu bilirim...
AĞIR İTHAMLARA CEVAP
Balyoz Planı üzerine basında o döneme ilişkin
tartışma yaratan yazılar çıktı. Özkök Paşa söyle diyor:
"Bahsi geçen yazıları ben de okuyor ve ulusum adına derin üzüntü duyuyorum. TSK'ni özellikle zor dönemlerde yönetmenin talep ettiği
Yüksek Sevk İdare bilgisinden yoksun olanların bu tür davranışlarını zor da olsa hoş görmeye çalışıyorum."
Hilmi Paşa adını vermese de bu sözün adreslerinden birinin "Sen nasıl
paşasın" diyen
Fatih Altaylı olduğu kuşkusuzdur.
Şöyle devam etti: "Hani Orson Welles'in bir şarkısı var. 'Ben gençliğin ne olduğunu bilirim, ama sen
yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin' Bu nedenle acı dilleriyle, bu ülkeye saçlarını ağartarak yıllarca
hizmet etmiş yaşlı bir komutana
hakaret edenleri tekzip etmediğim gibi mahkemeye de vermediğimi herkes bilir. Onlara o, bana bu yakışır."
Darbe paranoyasıyla genç yaşta beyni sulanmış üniformasızların cirit attığı bir ülkede demokrat kimliğiyle gönüllerde taht kurmuş bir
emekli general, kendine "yaşlı" diyerek haksızlık yapıyor ama "bilgelik" böyle kutsal bir ruh haline sahiplik olsa gerek... (Şamil
Tayyar -
Star)