Çok sayıda kurum
krizin de etkisiyle kapanmanın eşiğinde. Diğer
sektörler gibi onlar da devlet desteği bekliyor.
'Geçen yıl
kayıtların bittiği nisan ve mayısta her şey güllük gülistanlıktı. Şimdi küresel kriz ortaya çıktı. Velilerimiz arasında çeki, senedi dönenler var. Hadi bu seneyi öyle ya da böyle atlattık. Şu sıralar okullar gelecek senenin
fiyatlarını açıklayıp yeni kayıtlara başlıyor. Durum hiç de iç açıcı değil. Evini satıp okulunu ayakta tutmaya çalışan insanlar var. Böyle giderse çok sayıda okul kapanacak. Devlet burada bir babalık yaparsa sektör toparlanır. Çare, bütün dünyada olduğu gibi devlet desteğidir."
Bu sözler, geçen hafta Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik ile sektörün sıkıntılarını görüşen
Türkiye Özel
Okullar Birliği Derneği Başkanı
Cem Gülan'a ait. Gülan'ın da dediği gibi yeni eğitim sezonu için kayıtların başladığı şu günlerde özel
öğretim kurumları krizden çıkış yolu arıyor.
Enflasyon oranında fiyat artırarak mevcudu korumaya çalışan özel okullar, dertlerine çare olur umuduyla bakanlıklar arasında mekik dokuyor. Millî Eğitim, Çalışma ve
Maliye bakanlarıyla görüşen sektör temsilcileri umutlu konuşuyor. Özel öğretim kurumlarının beklentisi açık: "
Otomotiv, beyaz
eşya ve internet sektöründe Özel Tüketim Vergisi (ÖTV); konut,
mobilya, bilgi teknolojileri,
makine gibi sektörlerde ise Katma Değer Vergisi (KDV) indirimi yapan devletin özel öğretime de
destek vermesi."
2001'deki
ekonomik kriz, özel öğretim kurumlarında yüzde 16 küçülmeye sebep olmuştu. Önlem alınmazsa, dünyayı saran şimdiki kriz özel öğretim kurumlarında daha büyük sıkıntılara sebep olacak. Bu küçülme, sektörde binlerce işsiz çıkaracağı gibi devlet kurumlarına çok sayıda öğrenci akışıyla hem devletin öğretmen istihdamını artırmasına hem de derslik açığına sebep olacak.
Yüzde 2'ler seviyesindeki özel okullaşma oranıyla dünyanın en devletçi
ülkelerinden bile geri kalan Türkiye'deki özel öğretim kurumları devletten 'babalık' bekliyor. Türkiye'de şu an anaokullarıyla birlikte 2 bin 631 özel okul bulunuyor.
Dershane ve kursları da ilave ederseniz sektörde 10 bine yakın özel öğretim kurumu faaliyet gösteriyor. Kurumlar 47 bini özel okullarda olmak üzere 100 bin civarında öğretmen istihdam ediyor. Diğer istihdam ettiği görevliler ise hariç.
Özel okullardaki öğrenci sayısı da 423 bin.
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan, bu noktada bir konuya dikkat çekiyor: "Özel öğretim kurumlarının bu kadar öğrenciyi okutmadığını ve bu kadar
personeli istihdam etmediğini düşünün. Bu çocukları devlet okutacaktı ve bu insanlar iş arayacaktı. Yani devletin sırtına bu kadar daha yük binecekti. Özel öğretim kurumları binlerce kişiye iş vererek v
e devletin okutmakla yükümlü olduğu öğrencilere zemin hazırlayarak devletin sırtından önemli oranda yükü almaktadır."
Devletin üstlenmesi gereken yükü paylaşan özel okullar şu an kapasitesinin yüzde 55'i ile çalışıyor. Yani 750 bin civarında öğrenciyi okutabilecek fiziki imkânları olmasına rağmen yarısıyla yetinmek zorunda kalıyorlar. Devletin ön yargılı tutumlarından dolayı bugüne kadar ekonomik ve akademik sıkıntılarına çözüm bulamayan sektör, şimdi küresel krizin etkisiyle tutunacak dal arıyor. Gelirlerinin yarıdan fazlasını devlete aktaran, geri kalanını ise personel giderlerine harcamak zorunda kalan sektör, gelişmiş ülkelerdeki destekleri talep etmiyor. Eski Doğu Bloku ülkelerindeki uygulamaya dahi razı olmuş durumdalar.
Kriz, özel okul ve dershaneleri zor durumda bırakmanın ötesinde kapanma noktasına getirdi. Sektör temsilcileri, 400 dershanenin kapanma başvurusu yaptığını, bu rakamın sene sonuna kadar bini bulacağını konuşuyor. Okulların ise bu noktada daha hassas olduğu vurgulanıyor. Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan, "Aramızda çoğunlukla eğitime gönül vermiş insanlar var. Yani tüccar yok. Kimse bu işten bol para kazanalım hevesinde değil. Bu sebeple eğitimden taviz vermektense okulu kapatmayı yeğleyecek çok sayıda insan var. Biz öğretmen sayısını azaltamayız, eğitimde uyguladığımız sosyal etkinliklerden tasarruf yapamayız. Nereden kısacaksınız? En fazla, öğretmene bu sene zam yapmazsınız. O zaman da okulda motivasyon, huzur kalır mı? Zaten sektörümüzde 50-100 okul hariç, kâr eden yoktur. Çoğu dişinden tırnağından artırarak bu işi yapıyor." diyor.
Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (
TÖDER) Başkanı ve
Bahçeşehir Üniversitesi'nin sahibi Enver
Yücel ise kriz dışında birtakım yapısal zaafların da sektörde bazı kurumları zor durumda bıraktığını söylüyor. Özel öğretim kurumlarının sadece kâr peşinde koşan ve devletin zaafından yararlanan kurumlar olduğu gibi bir ön yargının oluştuğuna dikkat çeken Yücel, krizi şöyle özetliyor: "Özel öğretim kurumlarının sorunlarını; kötü yönetilme, bilimsel bir
işletme olarak görülmeme ve uluslararası
finans krizinin yol açtığı konjonktürel sorunlar olarak üç gruba ayırabiliriz.
Öğretmen maaşları,
vergi ve
sigorta giderleri, özel öğretim kurumlarının en büyük gider kalemini oluşturmaktadır. Bu konuda verimliliğe dayalı bir strateji özel öğretim kurumlarını ekonomik bakımdan rahatlatacaktır. Özel öğretim kurumları da kamusal
hizmet yapan kurumlardır ve devletin yükünü almaktadır. Devlet, kamu kurumlarına gösterdiği kolaylıkları özel öğretim kurumlarına da göstermelidir. Bu her şeyden önce hakkaniyet ilkesinin bir sonucudur."
Türkiye
Odalar ve
Borsalar Birliği (
TOBB) de özel öğretim kurumlarının sıkıntılarını dile getiren bir
rapor hazırladı. "Özel öğretim sektörü ekonomik krizlere karşı duyarlı bir sektördür. Bu duyarlılıktan, sektörde istihdam edilmiş 100 bini aşkın personel doğrudan etkilenmektedir. Sektörün verdiği hizmetlerin kamuda alternatifi olduğu da dikkate alındığında bu duyarlılık daha da artabilir niteliktedir." denilen raporda krizin etkilerinin azaltılması için çeşitli çözüm önerileri dile getiriliyor. TOBB Türkiye Eğitim Meclisi Başkanı Necdet Doğanata, dünyanın her tarafında devletin yükünü alan kurumlara sahip çıkıldığını hatırlatıyor: "Maalesef Türkiye'de bir zihniyet var. Özel öğretim kurumlarına ön yargıyla bakıyor. Ben kırk yılı aşkın süredir bu sektörün içindeyim. Bakanlar gelip geçiyor, herkes bu sektörün faydasından bahsediyor ama uygulamada sorunları bir türlü aşamıyoruz. Bir zihniyet yapılanması Türkiye'de özel kurumlara ön yargılı bakıyor ve gelişmesini engelliyor. Bugün komünist ülkelerde bile bu yapı kalmadı; ancak bugünkü yapısı itibarıyla Türkiye dünyadaki tek komünist ülke diyebiliriz."
Bundan birkaç sene önce özel okullarda fakir ve başarılı çocukların okuması, çocuğunu özel okullara gönderen veliye devletin mali destekte bulunması amacıyla bir
kanun değişikliği yapıldığına dikkat çeken Doğanata, "Bakın bugün her alanda başarılı on çocuktan yedisi özel okullarda okuyor. Kaliteli eğitim verildiği için veliler çocuklarını buralarda okutmak istiyor. Dünyanın her tarafında devletin yükünü aldığı için bu kurumlara destek verilir; ancak bizde böyle bir kanun değişikliği oldu,
kıyamet koptu. Eşitliğe aykırı falan dediler; fakat bu doğru değil. Maalesef Türkiye'de jakoben bir asilzade grubu var, bir zihniyet yapılanması var ve bunlar halkın çocuklarının iyi okullarda okumasını istemiyor." diyor.
Özel Öğretim Kurumları Derneği (Öz-Öğret-Der) Başkanı Hüseyin Durmaz da
psikolojik ön yargıya dikkat çekiyor. Durmaz, özel okulların okullaşma oranındaki yüzde 1'lik artışın bile on binlerce kişiye iş imkânı sağlayacağını, devletin bütçesinden okul ve derslik yapımı için her yıl ayrılan milyarlarca liranın başka hizmetler için kullanılacağını söylüyor: "Bugün özel okullar, 750 bin öğrenci okutabilecekken yarısını okutabiliyor. Yani özel okullarda 13 bin 500 derslik boş duruyor. Bugün bir dersliğin maliyetinin 300 bin lira olduğunu düşünürseniz toplamda 4 milyar TL'lik yatırım boş duruyor. Devlet bu imkânı değerlendirse kendi bütçesini de hafifletmiş olur."
Özel öğretim sektöründe sadece özel okullar yok.
Dershaneler, kurslar,
yabancı dil ve sürücü kursları da bu sektörün önemli paydaşları arasında. TÖDER Başkanı
Enver Yücel, devletin dershanelere karşı da ön yargılı olduğunu düşünüyor: "Millî Eğitim Bakanlığı son yıllarda ülkemizde özel öğretimin geliştirilmesi konusunda çok yapıcı çalışmalar üstlendi. Ancak özellikle dershaneler üzerinde kamu görevlilerinin ön yargılı tutumları var. Dershaneler ülkemizin her bölgesinde hizmet vererek, öğrencilerin iyi okullara girebilmesi konusunda fırsat ve imkân eşitliği sağlamakta. Bir
toplumsal sistemde işlevi olmayan hiçbir kurum onlarca yıl ayakta kalamaz. Oysa dershaneler onlarca yıldır gelişerek ve çoğalarak ayakta kaldılar. Bu konuda daha hakkaniyetli bir politikanın izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Özel öğretim kurumları sadece kâr peşinde koşan, zengin çocuklarının okuduğu kurumlar değildir. Eğitimin değerini bilen orta gelirli ailelerin çocukları öğrencilerimizin çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bu ailelere devletin destek olması gerekirken, bu konuda yeterli çaba ne yazık ki harcanmamaktadır. Devlet özel öğretim kurumlarını kendi okullarından çok daha fazla sıkı denetlemektedir. Bu anlamda özel öğretim kurumları da
kamu hizmeti yapan kurumlardır. Ama nedense özel öğretim kurumlarının bu işlevi çoğu zaman göz ardı edilmektedir."
Güven Dersane Sahipleri Derneği (
GÜVENDER) Başkan Yardımcısı
Eyüp Kılcı da dershanelerin öğrencileri üniversiteye veya en iyi liselere hazırlayarak toplumda eşitlik sağladığına dikkat çekiyor. Bugün gerek liselerin dört yıla çıkmasından gerekse YÖK'ün kontenjan artışlarından dolayı sektörün hafta içi öğrenci bulamadığını, bu yüzden de zor durumda kaldığını hatırlatan Kılcı, "Ani değişikliklere sektör hazırlıksız yakalandı. Geçen yıl on sınıfı olan kurumlar bir anda bir sınıfa düştü. Ayrıca okullar bünyesinde faaliyete sokulan kurslar haksız rekabete yol açtı." diye konuşuyor. Dershanelerde en büyük gider kaleminin vergiler ve personel giderleri olduğuna dikkat çeken Kılcı, bunlarla ilgili bazı düzenlemeler yapılarak binlerce insanı istihdam eden kurumların ayakta tutulabileceğine vurgu yapıyor. Özel Dershaneler Birliği (
ÖZDEBİR) Başkanı
Faruk Köprülü ise sektöre yapılacak desteğin doğrudan veliye yansıyacağını belirterek sadece KDV oranlarındaki indirimin bile veliye yüzde 10 civarında yansıyacağını anlatıyor.
Özel öğretim kurumlarının talep ve sıkıntılarını dile getiren çok sayıda
sivil toplum kuruluşu var. TOBB Eğitim Meclisi, Türkiye Özel Okullar Birliği, Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER), Güven Dersane Sahipleri Derneği (GÜVENDER), Özel Dersaneler Birliği (ÖZDEBİR) ve Özel Öğretim Kurumları Derneği (Öz-Öğret-Der) gibi kuruluşlar bunlardan bazıları. Geçtiğimiz hafta bir araya gelerek Millî Eğitim,
Maliye ile Çalışma ve Sosyal
Güvenlik bakanlarına ortak bir rapor sunan kurumların tamamı özetle bir noktada birleşiyor: Devlet desteği şart...
AKSİYON