Turgut
Özal, 18 Haziran 1988'de
Ankara Atatürk Spor Salonu'nda partisinin 2. olağan kongresinde
Kartal Demirağ'ın (
küçük resim) silahlı saldırısına uğramış ve parmağından yaralanmıştı.
Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde bulunan bir belgede,
Kartal Demirağ'ın,
Turgut Özal suikastını cezaevinde planladığı aktarılıyor. Kartal Demirağ'ın, "Seni yurtdışına çıkaracağız." denilerek ikna edildiği ileri sürülüyor.
Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde yakın tarihe dair çok sayıda bilgi ve belgeler yer alıyor. Yapılan operasyonlarda ele geçirilen ve 144 No'lu Mehmet Adnan Akfırat klasöründe 17 sayfalık ilginç bir
mülakat dikkat çekiyor. Mülakatta
Muhsin isimli bir itirafçı, Kartal Demirağ'ın Özal suikastının cezaevinde planlandığı bilgisini savcıya aktardığını anlatıyor.
Estetik cerrahiyle
ameliyat edilerek yüzünün değiştirileceği, askerlik işlerinin düzenlenmesi, maddi
yardım yapılarak ömür boyu ailesinin korunacağı gibi vaatler sonrasında itirafçı olan Muhsin isimli şahsın ifadelerine göre, suikastı gerçekleştiren Kartal Demirağ cezaevinden kaçmadan önce birçok kişiyle görüştü.
Çanakkale Cumhuriyet Savcılığı'na başvuran Muhsin, şöyle diyor: "Demirağ'ın Özal'ı vurduğu gün cezaevi savcısına dedim ki, burada itirafta bulunmak isteyen bir şahıs var. Yalnız askerî istihbarata bilgi vermek istiyor.
Cezaevinde iken Kartal Demirağ'la ilgili şahısların tek tek isimlerini biliyor." Muhsin, mülakatın devamında suikastın cezaevinde planlandığını söylüyor. Muhsin'in bilgilendirmesi üzerine cezaevinde kalan
Cemal Kozan da savcıya ifade vermiş. Kozan, ifadesinde Almanya'dan gelen Ali isimli bir şahısla Denizli'den gelen bir öğretmenin Kartal Demirağ ile görüştüğünü anlatmış. Görüş sırasında nelerin konuşulduğunu ve Kartal Demirağ'ın kaçmadan önce cezaevi müdürüne nasıl
baskılar yapıldığını açıklamış. Özal suikastının sağ örgütler tarafından yapıldığını anlatan Kozan, Denizlili öğretmenin Demirağ'a, "Seni yakında buradan çıkaracağım. Yurtdışında olacaksın." sözünü verdiğini belirtmiş.
İtirafçı Muhsin bu konuda kendisinin de savcıya itiraflarda bulunduğunu; ancak verdiği ifadelere rağmen hiçbir şeyin yapılmadığını, kendilerine de baskı uygulandığını söylüyor.
Bülent
Ceyhan