- HSYK 2'nci Daire Başkanı Nesibe Özer, CNN Türk'te Taha Akyol'un konuğu oldu.
- Özer, cemaatçi misiniz sorusuna, 'otoriteye boyun eğmeyen kişilere muhakkak bir yaftalama çalışması var' dedi
- Özer'e göre şimdilerde yaftalamak için kullanılan moda argüman cemaatçi olmak.
Nesibe Özer, HSYK Kanununa ilişkin yaptığı açıklamaya ilişkin şunları söyledi; "Kanun Meclis'teyken 'Neler yargı bağımsızlığı adına biz hakim ve savcıları rahatsız ediyor' diye çalışmaya başlamıştım. Bunları detaylarıyla hazırladım ve basınla paylaşmadan önce Cumhurbaşkanımız'nda randevu talep ettim. Ancak kendileri Salı gününe kadar il dışındalarmış. Salı'dan sonra bir randevu söz konusu olabilecek. Şu ana kadar kendileriyle bir görüşmem söz konusu olmadı. Ancak görüşebilirsem, kendisiyle de paylaşmak istiyorum. Çünkü yasa, onaylanma aşamasında şu anda önünde. Ve biz yargı mensupları olarak bundan rahatsızız. Bu rahatsızlığımızı, özellikle teşkilattaki 14 bin savcı ve hakim adına ileteceğimiz son merci kendisidir.''
''KEŞKE 'YETERLİ EVET' DESEYMİŞİZ DİYORUM ŞİMDİ''
Nesibe Özer, meslektaşlarının bu yasayla ilgili rahatsızlıklarını kendisine ilettiklerini dile getirerek; "2010 yılında yapılan değişikliklere 'yetmez ama evet' demiştim. Keşke 'yeterli evet' deseymişiz diyorum şimdi. Bazı şeylerin başlangıcı ya tam olmalı ya tam olmamalıymış" dedi.
Bugünkü HSYK'nın tarafsızlığını değerlendiren Özer şunları kaydetti; "Tarafsızlık, kurumların ve kurumları oluşturan kişilerin ayrı ayrı nitelikleridir. Şu andaki kurulda birçok kaynaktan bir araya gelmiş üyelerle oluşmuş, çoğulcu bir kuruldan bahsediyoruz. Kurulun 3,5 yıllık çalışmalarında, tarafsız olmadığını gösterir herhangi bir eylem ya da işlem, örnek yeni kanunun gerekçesine konmamıştır. Beni rahatsız eden budur. Genel gerekçede 2010 yılından itibaren yapılan uygulamada rastlanan aksaklıklar ve kurulun daha verimli çalıştırılması amacıyla ifadeleri yer alıyor. Dolayısıyla ben hukukçu olarak bunu gerekçe olarak kabul edemem. Meslektaşlarımızın en çok eleştirdiği, disiplin kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olması. Kurulu en çok zan altında bırakan yönlerden biriydi. Gönül isterdi ki yeni yasada kurulun disiplin kararlarının tümüne karşı yargı yolu açılsın. Keşke böyle bir düzenleme olsaydı yasada. Şayet onaylanırsa yürürlüğe girecek yeni yasayla Bakan, Teftiş Kurulu'nu atamak suretiyle oluşturacak. Dolayısıyla da hakim ve savcıların teftişle bağlantısı göz önüne alındığında denetlenme yoluyla, Bakan'a bağlanması endişe vericidir.''
''BEN DAYATMAYLA KARŞILAŞMADIM''
Nesibe Özer, Taha Akyol'un 'Sizin cemaatle bir ilginiz var mı? Paralel yapının HSYK'daki gücü nedir?'' sorusuna; ''Türkiye'nin yakın siyasi tarihini incelediğimizde otoriteye boyun eğmeyen kişilere muhakkak bir yaftalama çalışması var. Şu anda moda olan cemaatçi olmak. Benim bu konuda tek favori sözüm şudur; ''Kategorize etme beni, etiketleme' diyor Sezen Aksu. Ben 3 buçuk yıllık kurul üyeliğimde kimsenin bana 'Şunu şöyle yap' diye bir dayatmasıyla karşılaşmadım'' dedi.
Özer, Başbakan Erdoğan'ı da eleştirdiği, HSYK Genel Kurulu'nun toplantı yeter sayısına ulaşamadığı için toplanamaması ilişkin şunları kaydetti; ''Toplantıya yıllık iznimi kullandığım için katılmadım. Bana hiç mesaj gelmedi, ben kimseye mesaj atmadım.''
HSYK 2'nci Daire Başkanı Nesibe Özer, Adli Kolluk Yönetmeliğine ilişkin 13 HSYK üyesinin imzasıyla yayınlanan açıklamanın bir bildiri olmadığını vurgulayarak; ''25 Aralık günü, rutin toplantı yapıldı. Toplantıya gündem dışı olarak 1'inci Daire Başkanı tarafından 'Yargı teşkilatında bir rahatsızlık var. Bu konuda kurulun ses çıkarmaması, teşkilat tarafından rahatsız verici olarak kabul ediliyordu. Bizim de bir söz söylememiz gerektiği önerildi. Makuldü. Ancak bu açıklama şeklinde yapılamazdı çünkü kurulun açıklama yapma yetkisi Başkan vekilinden alınmıştı. Sadece 'bu konuda bir genel kurul kararı alalım ve bu kararı kamuoyuyla paylaşalım' şeklinde bir öneri oylandı'' diye konuştu.
''BUNLARI SÖYLEMEK ZORUNDAYIZ''
Özer şunları söyledi; ''Biz hakimler kararıyla konuşur' geleneğinden geliyoruz. Böyle bir gelenekten geldiğimiz için susuyoruz. Ama durum öyle bir noktaya geliyor ki, yargının ses çıkarmadığı noktada başka kurumların, kuruluşların sesi daha yüksek çıkıyor. Huzurlu çalışmak için bunları söylemek zorundayız.''