1992 yılında KYB'ye teslim olan 3 bin
teröristin tutulduğu Zeli Kampı'nın sorumlusu olan Osman
Öcalan, kampta yaşadıklarını, TSK'nın düzenlediği
hava saldırısı ve sonrasında yaşanan gelişmeleri Bugün'e anlattı.
1992 yılı sonbaharında TSK'nın KYB ve KDP ile birlikte düzenlediği harekât sonrası kendisinin
PKK adında
ateşkes imzaladığını söyleyen Öcalan, ancak bu anlaşmaya Abdullah Öcalan'ın karşı çıkacağını söyledi. TSK'nın düzenlediği harekât sonrasında Haziran ayında Zeli Kampı sorumluluğundan çekildiğini, yerine Mahir Velat ve
Cemil Bayık'ın sorumlu olduğunu ifade eden Öcalan, saldırıdan sağ kurtulanların sınıra ve
Türkiye'nin içine aktarıldıklarını belirterek, "TSK'nın saldırılarından sonra PKK'da düşünce olarak bir kararlılık bir azim oldu ve daha gözü kara eylemlere giriştiler" dedi.
Örgütün hedefi haline geldim
Osman Öcalan, Zeli Kampı'nda bulunan PKK'lı sayısının bin 450 ve KDP elinde bulunanların ise 475 kişi olduğunu iddia etti. Öcalan, KDP, KYB ve Türkiye arasında ilişkiler için ise şunları söyledi:
"O dönemde KYB, KDP ve Türkiye birlikte hareket ediyordu. Aralarındaki ilişki iyiydi, birbirlerinden habersiz hareket etmezlerdi. Her alanda aralarında bir
işbirliği mevcuttu!'
PKK
yönetiminin karşı çıktığı anlaşmaya imza attığı için terör
örgütünün hedefi haline geldiğini anlatan Öcalan, şöyle konuştu: "PKK, KYB ve KDP'yi bir taraf olarak gördüğü gibi, kendileri adına imzaladığım anlaşmadan dolayı beni de taraf olarak gördü. Yoğun eleştirilere maruz kaldım.
Türk uçakları kampı bombaladı. Sadece 8 kişi öldü."
Türkiye çözümü gündemine almadı
Öcalan, ateşkes imzaladığı için PKK'nın
mahkeme kurup kendisini yargıladığını ve hakkında şartlı idam karan verildiğini belirtti. "Görüşlerimde ısrar edersem bu cezanın infazı gerçekleşecekti" diyen Öcalan, ateşkesin devamlı olması ve çerçevesinin genişletilmesi için Türkiye tarafında herhangi bir kıpırdanma olmadığını savunarak, "Hiçbir gelişme olmadı. KYB ve KDP sorunu çözmek için girişimde bulundu ancak T.C. bu konuyu gündemine bile almadı" yorumunda bulundu.
Osman Öcalan, ateşkes kararına uyup Zeli Kampı'na çekilen PKK'lılara yapılan hava saldırısının ve 24
Mayıs 1993'te Bingöl'de tezkereci 33 erin şehit edilmesi olayının çözümün önünü tıkadığını savundu. 33 erin şehit edilmesi eylemini gerçekleştiren Şemdin
Sakık'ın o dönemde çok hırçınlaştığını anlatan Öcalan, şunları ifade etti:
Hava harekâtı çözümü engelledi
"Kendisinin iddiası 'Ben gider Ankara'ya dayanırım. Bu davayı Amed'den (
Diyarbakır) alır Ankara'ya kadar taşırım' diyordu. Biz ne kadar barışçıl davranıyorsak o kadar savaşçıl davranıyordu. Biz savaşı engelleyecek tutuma yöneldiğimiz için o tuttu savaşı daha da körükler bir tutuma yöneldi. Hem de ateşkes sürecinde o 33 eri askeri katletti. Ben "katletti' diyorum buna. Çünkü o askerler savaş pozisyonunda değildi. Bu olayın sonucunda İlk alınması gereken karar eyalet yönetimi hakkında
soruşturma açılmalıdır' görüşü dillendirildi. Ben bu tür olayların yaşanmasında T.C. devletinin de bir miktar tahrikleri olduğu kanısındayım."
Osman Öcalan,
Ergenekon soruşturmasıyla birlikte gündeme gelen Ergenekon-PKK ilişkisi hakkın-da da çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ergenekon PKK ile irtibatlı
"Ergenekon ile bazı PKK'lıların arasında bağ vardır" diyen Öcalan, "Özellikle bu oluşumun içindeki birkaç kişi Ergenekon davasında bu ilişki yüzünden tekrar yargılanmalıdır" dedi. Öcalan, Ergenekon davasında yargılanmasını istediği isimleri ise şöyle sıraladı:
"Semdin Sakık ve Selim Çürükkaya'nın kardeşi Doktor Süleyman kod adlı Said Çürükkaya o dönem o yörenin sorumlularındandır. Bunlar Ergenekon'da yargılanmalıdır. Abdullah Öcalan'ın yanında bir ara merkez
yöneticiliği yapan Yılmaz kod adlı bir yönetici vardı. Bu şahıs da Ergenekon davasında yargılanmalı. Şimdi ismini hatırlamıyorum.'
Şemdin Sakık çok rahattı
Öcalan, özellikle 199O'lı yıllarda
Güneydoğu
Anadolu Bölgesindeki okulların PKK tarafından yakılması olayının da perde arkasında Ergenekon
terör örgütü olduğunu ileri sürdü. "Okulların yakılması ve öğretmenlerin öldürülmesi örgüte hilen dayatılan bir
siyasettir" iddiasını gündeme getiren Osman Öcalan, "Bu iki siyaset de Ergenekon tarafından Semdin Sakık üzerinden PKK ya dayatılan bir siyasettir. Kendisinin bulunduğu noktalara
operasyon çok ender yapılıyordu. PKK içerisinde Sakık'ın güçlü bir ayağı olduğuna inanıyorum" dedi.
Bazı konuların ağabeyinin yetkisini aktığını iddia eden Öcalan ilgili açıklamalarda bulundu:
"Öcalan'ı başka güçler tarafından
kontrol edilen bir lider olarak görüyorum. Hatta Pilot
Necati ve Kesire Öcalan ile daha başka taraflarca da kontrol ediliyordu. Herkes onu siyaset seçme karan alan bir
organ olarak yoruyor ama bana göre yakın çevreleri tarafından kontrol edilen biridir'
CEMİL BAYIK YAKALANDI 24 SAATTE BIRAKILDI
Osman Öcalan, halen PKK'nın yönetim kadrosunda yer alan Cemil Bayık'ın o dönemde Semdin Sakık'a sahip çıktığını söyledi. Cemil Bayık da Ergenekonla bağlantılı mı?' sorusuna, "Bilemiyorum, bunu ilginç bir durum olarak algılıyorum" diyen Öcalan. Bayık'la ilgili çok ilginç bir bilgiyi şu sözlerle aktardı:
Gözaltını biliyordu
"Cemil Bayık. 1979da yakalanıp 24 saat içinde serbest bırakılan bir kişidir. PKK'nın kurucu üyesi olarak gözaltına alındı. Semdin Sakık, KDP'ye teslim olurken de Cemil Bayık'ın bilgisi dahilinde teslim edildi. Gözaltına alınacağı bilincindeydi. Tamamen hazırlanmış bir plan olduğunu bilerek bunu yaptı.
Yarasa operasyonu olduğuna inanmıyorum. Bana göre anlaşmalı bir alınmadır. Semdin, devlet içerisinde ve örgüt içerisinde bir kesime dayanıyordu. Ama ona sahip çıkmadılar"
Osman Öcalan, ağabeyi Abdullah Öcalan'ın olaylardaki tutumu ile ilgili olarak şunları söyledi: "1997de Cemil Bayık'ın işini bitirmek istiyordu. Engel oldum. Öcalan, 1999un Ocak ayında Duran
Kalkan, Cemil Bayık, Halil
Aytaç. Ali
Haydar Kaytan, Kani Yılmaz, Mustafa
Karasu'yu
tasfiye etmek istedi. Bana göre bazı bağlantıları olduğu endişesiyle. Özellikle Bayık ve Karasu'yu bu nedenle tasfiye etmek istedi. Karasu cezaevinden 1991 de 3 yıl
erken tahliye olmuş bir isim. Tahliye olunca da tekrar PKK'ya dâhil oldu. Bayık da Karasu da Ergenekon'la olmasa bil
e devletin bir başka kanadına çalı-şan bir insandı. Arada karanlık kişiler var"
TALABANİ İKİLİ OYNADI
Zeli operasyonu sırasında Genel
kurmay Başkanlığı'nda İç
Güvenlik Birimi'nde Kurmay
Albay olarak görev yapan, operasyonun hemen ardından da
Şırnak Tugay Komutanı olan MHP
İzmir Milletvekili Erdal Sipahi şunları söyledi:
"Türk kuvvetlen genellikte sınır
bölgelerinden, kuzeyden girdi Güney batıda
Barzani kuvvetteri, güney doğuda ise
Talabani'nin peşmergeleri bu operasyona katıldılar. Operasyonun ileri safhalarında, sayısını tam olarak hatırlayamadığım büyük miktarda PKK'lılar, güney doğuya doğru kaçmaya başladılar. Biz o bölge Talabani tarafından kuşatıldı diye biliyorduk. Talabani iki taraflı oynayarak PKK'lı binlerce militanın kendi bölgesine doğru kaçmasını sağladı. Bunlar Zeli Kampı olarak adlandırılan Ranya ilçesi civarına kaçırıldı. Talabani tarafından bunlar belli merkezlerde gözetim altına alındılar, Türkiye'ye teslim edilmek istendiler diye bir şey kesinlikte yoktur.'
ŞEHİT AİLELERİ ŞOKTA
Şehit Aileleri Derneği Başkanı Mehmet
Güner, şehit yakınlarıyla birlikte Ankara'ya yürüyeceklerini söyledi.
Artık
şehit ailelerinin
isyan noktasına geldiğini söyleyen Güner, "Bu devlete
ihanet eden, her kim olursa olsun lanetle ve nefretle kınıyorum" diye konuştu.
İzmir Şehit Aileleri Derneği Başkanı Nurettin Yeşilbağ da "Şehitlerimizin yüzde 70'ini 1992-1995 yılları arasında kaybettik. Bu olayın sorumlularını tarih affetmeyecek" dedi.
SÖYLEYECEK BİR ŞEY YOK
Genelkurmay Başkanlığı Karargahındaki haftalık basın bilgilendirme toplantısında İletişim Daire Başkanı
Tuğgeneral Metin Gürak'a
Kuzey Iraklı gazeteci Rebwar Kerimin "1992de teslim olup Zeli kampına götürülen teröristten Türkiye almadı" iddiasıyla gündeme gelen ve dönemin askeri yetkililerince doğrulanan Zeli haberleri de soruldu
Basın mensuplarının konu hakkındaki sorusunu Tuğgeneral Metin Gürak iki cümleyle yanıtladı: "Geçmişte yaşanan bir olayla ilgili spekülatif bazı şeyler basında yer alıyor. Bunlarla ilgili şu anda söyleyecek bir şey yok'.'
İDDİALAR DERHAL İNCELENMELİ
CHP Grup
Başkanvekili Kemal Anadol, iddialara ilişkin, "Bu iddiaya insanın inanası gelmiyor. Olmaz böyle şey. İnsanın mantığı kabul etmiyor. Bu iddia derhal incelenmeli" diye konuştu.
DTP'nin
TBMM idare Amiri
Sırrı Sakık da, "O dönem mercek altına alınmalı. Kandilin nasıl PKK ya açıldığını, nasıl şekillendiğini kamuoyu bilir. Bu sorun bütün detayları ile tartışılmalı. Afakî sözlerle sorun çözülmez. Sadece bu iddia değil, yaşanan tüm süreç ve
Kürt sorunu mercek altına alınmalı" değerlendirmesini yaptı.
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir
Bozdağ, "Bu gibi, silahlı kuvvetlerimizin,
terörle mücadele yapan birimlerimizin moralini zayıflatacak yayınların, değerlendirmelerin de bu sürece olumlu katkı sunmayacağını düşünüyorum" dedi.
BUGÜN