Yüksek yargı üyelerinin
toplumun tümünü temsil etmesi gerektiğini söyleyen Can,
Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısını parlamentonun seçmesini önerdi.
Diyarbakır Barosu tarafından düzenlenen '
Bağımsız ve tarafsız yargı için yargının demokratikleştirilmesi' konulu panelde konuşan
Osman Can, bütün yargı mensuplarının,
yüksek yargı üyelerinin seçimine katılması gerektiğini söyledi. Birinci sınıfa ayrılan hakim ve savcıların
HSYK tarafından bir
vesayet ilişkisinden geçirildiğine, formatlandığına dikkat çeken Can şu önerilerde bulundu:
"Anayasa değişiklik paketinden hiçbir şeyin çıkarılmaması gerekir. Tam tersine parlamento,
Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısını seçsin. Bir partinin kapatılması için parlamentoda 3'te 2 oy çoğunluğu ile
dava açılsın. Davanın hukuki olup, olmadığına çoğulculaştırılmış bir Anayasa Mahkemesi baksın."
Türkiye'deki bütün yasalarının
darbe ürünü olduğunu belirten Osman Can, hukukla ilgili olmayan bir darbe devletinin yaşandığını kaydetti.
Yargının, toplusal sorunların temelinde yer aldığını dile getiren Can, şöyle konuştu:
"Bugün devletin kırmızı çizgileri dediğimiz şey bundan 40 yıl önce yoktu. Bundan 60 yıl önce tartışabileceğiniz şeyleri bugün tartışamazsınız. Etnik fay hattını ortaya koyan yargısal kararlardır. Üzerinde tartışmamız gereken, yargının bu niteliğinden arındırılmasıdır. Nasıl olacak bu? Yargıyı bağımsızlaşırdınız. Yasamadan, yürütmeden bağımsızlaştırdınız. HSYK'nın bir tane seçilmiş üyesi vardır. O da Adalet bakanıdır. Onun dışındakiler yargı oligarşisinin ya da yüksek yargıçların atadığı isimlerdir. Yukarıdakilerin
bağımsızlık sorunları yok. Mutlak bir bağımsızlıkları var. Diyarbakır'da siz çeşitli sorunlar yaşıyorsunuz
avukat olarak. Tarafgir davranışların engellenmesi için ne yapılması gerekiyor? Yargı şu anda çok daha tehlikeli bir siyasetin temsilcisi haline gelmiş. Yargı ne kadar siyasal etkileşim, toplumsal,
ekonomik ilişkiyi gözlemleyebilirse o kadar adil davranabilir. Tanımadığı bir şeyler hakkında adil davranma imkanı yoktur. Belki istisnai olarak
adalet sağlanabilir o da duran bir saatin günde iki kez doğru göstermesi gibi bir şey. Batıdaki birçok ülkede yüksek yargıçlar siyasi partilere üyedir. Türkiye'deki gibi kafes içerisinde yaşamaz hakimler. Yazarlar, çizerler, kamusal tartışmalar içerisinde yer alır. Her bir hakimin siyasal duruşu vardır. Bizim yüksek yargıçların siyasi görüşleri yok mudur? Bazen toplum içerisinde binde 3-5 oranında temsil edilen bir siyasi partinin, yüksek
mahkeme içerisinde yüzde 6-7 oranında temsil edildiğini öğrenirseniz şaşırmayın. Yargı bağımsızlığı, parlamentonun yargıçları seçmesiyle ilgili değildir." (CİHAN)