Anayasa Mahkemesi Roportörü Doç. Dr.
Osman Can,
Türkiye'nin 1960
darbesinden bu güne kadar biçimlenmiş, siyasetini yürütmüş ve
politika değil,
adalet dağıtan bir yargıya kavuşturulması gerektiğini belirtti.
Bursa Kent Konseyi tarafından düzenlenen 'Anayasada neler değişiyor' konulu konferansa katılan
Anayasa Mahkemesi Roportörü Doç. Dr. Osman Can, anayasa değişikliği konusunda değerlendirmelerde bulundu. Merinos
Atatürk Kongre ve
Kültür Merkezinde düzenlenen konferansın başlangıcında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Osman Can, "Anayasa değişiklik paketi ülkenin demokratikleşmesi adına bir anahtar görevi görecek, ama bundan sonra yapılması gereken çok şey var. O bilinçle toplumumuzun oy vermesi gerekiyor." dedi.
Bundan sonra atılması gereken çok adım olduğunu bildiren Can şunları söyledi: "Yepyeni bir anaya yapım sürecine geçiyor olmamız lazım. Türk toplumunun üzerinde uzlaşabileceği bir anayasa ve herkesin uzlaşabileceği ilkeleri barındıran bir anayasa ile Türkye'nin kendi içinde barışını tesis edebileecği bir sürece geçiş yapacağız. En azından bu sürecin imkanı ve anahtarı demektir bu
anayasa değişiklikleri."
"13 Eylülde '
Hayır' çıkarsa ne olur?" şeklinde ki soruya Osman Can, "Bir bocalama dönemi belki olabilir, ama Türkiye'nin bu dinamikleri ile bu sürecin durdurulması mümkün değil, hayır çıksada Türkiye yeni anayasa ve kendi barışını sağlama konusunda yoluna devam edecektir. Bu konuda toplumumuza güvenmemiz gerekmiyor." dedi.
Osman Can, Ferhat
Sarıkaya ile alakalı soruya ise, "Referandumdan sonra
evet çıkarsa ve yeni bir anayasa ile Hakimler ve Savcılar kurulu oluşturulmduğu zaman aynı zamanda
ihraç kararlarına karşı yargı yolu açık hale geliyor. O anda açılmıyor, daima açıkmış gibi görünüyor. Bu nedenle
Ferhat Sarıkaya da buna benzer bu şekilde görevinden ihraç edilmiş olanların da yeni bir inceleme doğrultusunda başvuru yapmaları aslında imkan dahilinde." şeklinde
cevap verdi.
"TÜRKİYE İLELEBET DARBE ANAYASASINA MAHKUM OLMAZ"
Bir gazeteicinin "13 Eylülde hayır çıkarsa Türkiye darbe anayasasına mahkum mu kalacak?" şeklinde ki soruya da Osman Can; "Türkiye'de hiç bir gücün Türk toplumunu,
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını ilelebet bir darbe anayasasına mahkum etme imkanı yok, hiç bir güç buna güç yetiremez, hiç bir statükocu güç buna güç yetiremez. Türkiye yoluna devam edecektir. Sadece şu var, toplumun böyle bir sonucun ardından çıkabilecek tabloyu kısa bir sürede görebiliyor olması lazım, bunu da görecektir. Kısa sürede ve çok daha güçlü yeni anayasa talebi Türkiye'nin gündemini belirleyecektir. İlelebet darbe anayasasına Türkiye'nin mahkum olması söz konusu değildir."
"POLİTİKA DEĞİL, ADALET DAĞITAN BİR YARGI GEREKİYOR"
Bir yargıtay üyesinin
referandumda "Hayır' için Öcalan'a dahi ihtiyaç var" şeklindeki konuşmasının hatırlatılması üzerinde ise Osman Can, şu yorumu yaptı: "Bizim demokrat yargı olarak tutumumuz nettir. Kanunsuz
dinlemeler suçtur, içeriği ne kadar bizim yararımıza veya çıkarımıza veya ötekinin ne kadar zararına olursa olsun farketmiyor, bu suçtur. İkincisi olarak zaten medyaya yansıdığı kadarı ile oradaki konuşmayı söz konusu kişiler kabul etmişler. Kabul ettikleri zaman zaten ortaya çok vahim bir tablo çıkıyor. Bu vahim tablo zaten Türkiye'de 1960 darbesinden bu güne kadar biçimlenmiş, bu güne kadar siyasetini yürütmüş olan Türk yargısının malesef tablosu. Bu tablo çok daha derin, çok daha problemli bir tablo. Türk yargısının işte bu tablodan kurtarılması gerekiyor. Politika değil, adalet dağıtan bir yargı haline gelmesi gerekiyor.
Anayasa Mahkemesi Roportörü Doç. Dr. Osman Can, "Bu ses kaydından yola çıkarak referandum nasıl değerlendirilmeli? sorusuna da; "Türk halkının okuması lazım, işte yargı bu, yada
yüksek yargı bu, doğrusunu söylemek gerekirse. Yüksek yargı darbecilerin kurduğu, inşa ettiği ve bu amaçla çalışmasını arzuladığı bir yargıdan söz ediyoruz. Türkiye'nin aynı zamanda buna da mahkum olması çok fazla mümkün olmayacaktır." şeklide cevap verdi.
Yargıtayın bu gibi kişileri yüce divana sevk etme imkanı olduğuna dikkat çeken Osman Can, bütün bunları
Yargıtayın çalıştırabileceğini ancak, Yargıtay tarihinde henüz böyle bir konunun çalıştırılmadığını sözlerine ekledi.