Ortadoğu'da neler oluyor? İngiltere tarihi planını uygulamaya başladı. Ortadoğu'nun haritası IŞİD ile yeniden çiziliyor. Irak ve Suriye'de hangi devletler kurulacak? Diyarbakır'da Türk bayrağının indirilmesi, IŞİD'in Musul'u ele geçirmesi ve Türk konsolosluğunu işgal etmesi, Suriye'de yaşananlar... Ve Başbakan Erdoğan'ın son dönemde sürekli Hizmet Hareketini hedef alması...
Ortadoğu'da sınırların İngiltere tarafından çizildiğini hatırlatan Ali Ünal, Büyük Ortadoğu Projesi'nin fotoğrafını çekti.
Tam iki yıl önce bu köşede “Haritanın Tamamını Görmek İçin” ve “Durum Bundan İbaret” başlıklı iki yazımda şöyle deniyordu: “İngiltere, ‘Orta Doğu’ denilen coğrafyada mevcut sunî sınırları çizen ülkedir.
Bu sınırlar öyle çizildi ki, Kürtler ve Beluciler gibi etnik unsurlar, birbirine komşu ülkeler arasında dağıtıldı. Bunlar, İslâm ülkelerinin tamamen kendileriyle meşgul olması ve vakti geldiğinde bir defa daha bölünmesi adına kullanılacaktı.
Nitekim Financial Times gazetesinin Mayıs 1983’te, PKK’nın kuruluş günlerinde, yayımladığı ve dünyanın 2010 yılında alacağı öngörülen (yani planlanan) haritada Kürtlerin yaşadığı bölge, ‘Büyük Kürdistan’ olarak çiziliyordu. Dolayısıyla, PKK/KCK terörüne öncelikle bu açıdan değil de, Güneydoğu’daki şartların kendiliğinden sebep olduğu bir terör olarak bakanlar, fecî yanılıyorlar.”
Türkiye’nin vazifeli eşbaşkanı olduğu BOP veya GOP planı, İslâm dünyasını işte etnik ve bir de mezhebî temellerde bölme planıydı. Bu plana göre, Demirel’in kadim dostu, gazeteci Lütfi Akdoğan’ın Krallar ve Başkanlarla Elli Yıl isimli hatırat kitabında da yazdığı üzere, Irak çıkarılacak iki savaşın ardından birbiriyle çatışır güneyde bir Şiî devleti, kuzeyde adım adım kurulması planlanan büyük Kürdistan’ın güney parçası olarak Kürt devleti, ortada bir Sünnî devlet olarak üçe bölünecekti.
Bu plan dahilinde Irak işgal edildi ve önce fiilî olarak ikiye bölündü. Bu arada, Durum Bundan İbaret başlıklı yazımda aktarmıştım: Ralph Schoenman, Türkçesi Siyonizm’in Gizli Tarihi adıyla 1992’de yayımlanan kitabında Israel Shahak’ın The Zionist Plan for the Middle East adlı eserine atfen Suriye’nin etnik ve dinî yapısına uygun olarak, Şiî-Nusayrî bir devlet, birbirine düşman iki Sünnî devlet, bir Dürzî devlet şeklinde dörde bölüneceğini yazar. İşte, İngiltere hakemliğindeki Oslo görüşmeleri, Çözüm Süreci, Esed’e karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu’nun birden sahneden çekilip, yerini Sünnîlik adına “NATO’nun gizli ordusu” neo-Selefî terörist El-Kaide’nin türevi terörist IŞİD’in alıvermesi ve statüsü ortada kalmış Kerkük gibi bölgelerin Peşmerge’nin kontrolüne geçecek şekilde merkezî Irak’ın IŞİD tarafından süratle işgal edilivermesi, tıkır tıkır işleyen sözkonusu kapsamlı planın sadece parçalarıdır.
IŞİD’in açılımının Irak-Şam İslâm Devleti olması da, anlamlıdır. Çünkü üçe bölünecek Irak’ın ortasında kurulacak Sünnî devlet, Suriye’nin ortasında kurulacak Sünnî devletle birleştirilecektir. Bu plan işlerken, Sünnîlik adına organize edilip ileri sürülen El-Kaide ve türevleri, bütün dünyada (Sünnî) İslâm’ın pak yüzünü karartma fonksiyonu da görmektedir. Daha da ötesi, Irak ve Suriye’nin ortasında kurulacak terörist güya Sünnî devletin bir gün İsrail’e atacağı birkaç füze, BOP ve GOP planının nihaî merhalesine doğru taşınmasına hizmet edecektir.
Kendisine GOP dahilinde eşbaşkan sıfatıyla vazife verilirken, Türkiye’nin şöyle bir va’dle de kandırıldığını düşünüyorum. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki Kürt bölgesiyle, kendisine özerklik tanınacak Türkiye’deki Kürt bölgesi, bir de “Türkiye”, Türkiye Birleşik Devletleri olarak ayrı bir bayrak altında birleştirilecek ve Başbakan Erdoğan da Türkiye Birleşik Devletleri’nin ilk başkanı olacak. Bu va’d, bir yandan bağımsız Kürdistan kurulurken, diğer yandan, ileride DHKP-C terörüyle Alevîleri ayrıştırmaya ve Türkiye’yi kantonlaştırmaya dönük bir planın merhalesidir.
PKK’nın son zamanda artan eylemleri, bayrak indirme skandalı gibi skandallar ve Musul’da konsolosluğumuzun işgali gibi hadiseler, zaten son 10-12 yıldır sinir uçları iyice alınmış, millî-dinî hisleri törpülenmiş, idealsizleştirilmiş ve lümpenleşmeye bırakılmış Türk toplumunu olup-biten ve olup-bitecek her gelişmeyi tepkisiz kabullenmeye hazır hale getirme fonksiyonu da icra etmektedir.
Başbakan ve medyasının Hocaefendi’ye ve Hizmet hareketine sürekli yüklenmesinin ve Cemaat’i bitirmeye çalışmasının bir sebebi de burada aranmalıdır.