Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''Biz Çankaya'ya yakışanı taşımayacak mıyız? Yakışanı taşıyacağız. Temsil kabiliyeti, temsil gücü olanı taşıyacağız. Temsil gücü, temsil kabiliyeti olmayanlarla biz dünyayla mücadele edemeyiz. Ama ben inanıyorum ki Sayın Gül oraya çıktığı zaman işte böyle bir
ülkenin hasreti içerisinde, heyecanı içerisinde bu ülkede cumhurbaşkanlığı yapacak'' dedi.
Başbakan Erdoğan, TSK'nın
siyasete karıştırılmaması gerektiğini de ifade ederek, ''Eğer siyasetin içine onu çekersek, o zaman biz burada niye varız? o zaman biz siyaset yapmayalım, çekilelim. siyaseti o zaman başka kurumlar yapsın'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan,
Uğur Dündar'ın, ''Sayın
Abdullah Gül'ün
adaylığı üzerinde ısrar etmeniz, başta
CHP olmak üzere
toplumun belirli bir kesiminde kutuplaşma yarattı.
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt 12 Nisan'da söylediklerinin arkasında durduğunu ifade etti. Acaba, bütün Türk milletinin benimseyeceği,
Atatürk'ün çağdaş uygarlık
hedefini gönülden benimsemiş, yine bir AKP milletvekilinin uzlaşıyla
cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi mümkün değil miydi?'' sorusu üzerine, ''Böyle bir soruyla işe başlamamız, uzlaşıyı rencide eden bir ifade olur. Uzlaşıyla bunlar rencide olur. Niye derseniz, çünkü ortada kamuoyunun,
halkın bir uzlaşısı var. Bu uzlaşıyı göz ardı etmeyeceğiz. Şimdi,
seçim sonuçları ve halkın bakışı var, değerlendirmesi var'' diye konuştu.
AK Parti'nin genel seçimlerde birinci olduğu illerin yer aldığı ve
Tunceli dışında AK Parti'nin milletvekili çıkardığı illeri gösteren iki ayrı
Türkiye haritasını gösteren Erdoğan, ''Bu ne demektir. 80 il AK Parti üzerinde uzlaşı sağlamış'' dedi.
Dündür'ın, ''Cumhurbaşkanı adayınızın Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık hedefi ve cumhuriyetin temel hedeflerine gönülden bağlanmış birisi üzerinde mutabakat...'' sözleri üzerine, Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Benim şu anda gerek milletvekili arkadaşım, gerek Başbakan Yardımcım,
Dışişleri Bakanım, Sayın Abdullah Gül'ün öyle olmadığını kim iddia ediyor veya kim söylüyor? Bir defa kendi çalıp kendi oynayanlar varsa o beni ilgilendirmez. Benim tanıdığım bir Abdullah Bey var. Abdullah Bey hakkında birileri böyle söylüyor, veyahut da CHP veya Sayın
Baykal böyle söylüyor diye, bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil ki. Sayın Baykal'ın söylediklerine bakarsanız, bakın nasıl çelişkiler yaşanıyor. Çok uzaklara gitmiyoruz. 2006'nın 12. ayında Sayın Baykal, 'cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünen kişinin ana
yasaya inanmadığını, gizli saklı biçimde cumhurbaşkanı olmayı istediğini savunarak, millete git, seçilebilirsen al. Böyle yaparsan sesimi çıkarmamayı taahhüt ediyorum', kendi ifadesi.
Baykal, '
Cumhurbaşkanlığı seçiminin
kapkaç ve vur kaç seçimi olamayacağını vurgulayarak, seçimin
TBMM'de yapılacağını, ancak 70 milyonu ilgilendirdiğini kaydetti. Toplumun bu makama kimin geleceğini bilme hakkı olduğunu dile getiren Baykal, son günde ilan ederim, bağlarım şeklinde bir düşünce yapısıyla
cumhurbaşkanlığı seçiminin olamayacağını söyledi.' Benim için yine, 'Aday olmayacağını açıklasın, bütün Türkiye'yi kendisiyle dolaşacağım. Kendisini de bu konuda
desteklediğimi ifade ediyorum' dedi. O zaman ben aday da değildim. Aday olmadığımı açıkladığım anda, Abdullah Bey'in adaylığı çıktığı anda, bu hava birden değişivermiş. Bir defa uzlaşma bir tarafa samimiyet testini kaybettiler.''
''DELİK KURUŞA MUHTAÇ ETTİLER''
''Abdullah Gül Bey kim'' diye soran Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Biz Abdullah Beyi uzaydan alıp getirmedik ki. Abdullah Bey 1992'den bu yana parlamento
çatısı altında bulunan,
Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi'nde çalışmalar yapmış, devlet bakanı, dışişleri bakanı olmuş baş
bakanlık, başbakan yardımcılığı yapmış bir arkadaşım. Dünya siyasetinde dünya liderleriyle hukuku olan, onlarla sürekli irtibat halinde olan bir arkadaşım. Ehliyet, liyakatse şu anda
ehliyet, liyakat açısından benim en ufak bir endişe duyamayacağım bir arkadaşımız. Biz Çankaya'ya yakışanı taşımayacak mıyız? Yakışanı taşıyacağız. Temsil kabiliyeti, temsil gücü olanı taşıyacağız. Temsil gücü, temsil kabiliyeti olmayanlarla biz dünyayla mücadele edemeyiz ki. Atatürk, Atatürk, Atatürk diyoruz. Atatürk bize bir hedef vermiş. 'Muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacağız' diyor. Türkiye çıkacaktır. Peki bugüne kadar gelenler Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarabildiler mi? Atatürk'e verdikleri sözü tuttular mı? Bizi delikli kuruşa muhtaç ettiler. Ama ben inanıyorum ki Sayın Gül oraya çıktığı zaman işte böyle bir ülkenin hasreti içerisinde, heyecanı içerisinde bu ülkede cumhurbaşkanlığı yapacak.''
''TSK'YI SİYASETE KARIŞTIRMAYALIM''
Uğur Dündar, genel seçimlerden önceki cumhuriyet mitingleri,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Yaşar Büyükanıt'ın 12 Nisan'daki konuşması ve Genelkurmay'ın 27 Nisan'daki bildirisini anımsatarak, ''Seçimlerden sonraki konuşmanız sanki bu fay hattının tekrar tetiklenmeyeceği şeklinde bir beklenti oluşturdu. Bu beklenti yanlış mı oluştu?'' sorusu üzerine, Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Şimdi, bir defa TSK'yı siyasete karıştırmayalım. O yerinde dursun. Çünkü bütün kurumlarımız anayasamızın tanımladığı görevlerle görev görür. Eğer siyasetin içine onu çekersek, o zaman biz burada niye varız? O zaman biz siyaset yapmayalım, çekilelim. Siyaseti o zaman başka kurumlar yapsın. Eğer biz inanmışsak, değişmezler arasında demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletini konuşuyorsak,
demokrasiye inanıyorsak, önce TSK'yı bu işin içine karıştırmayacağız. Onun yeri var. Bizim için silahlı kuvvetlerimiz kutsaldır, Makam olarak ayrı bir makama sahiptirler. O ayrı bir yerdedir, demokratik mücadelede siyaset kurumu da ayrı bir yerdedir.''
Başbakan Erdoğan, siyaset kurumunun bu şekilde yıpratılması sürecine girilmemesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Demokrasiye bu noktada inanmamız gerekiyor. Abdullah Bey'in üzerinde olayı bu şekilde kilitleyerek, farklı bir yere çekmek. Mesela 12 Nisan'ı durmadan konuşuyorsunuz. Ben, bir defa 12 Nisan'dan sizlerin anladığınızı anlamıyorum. Ben, 12 Nisan'dan anayasaya uyulması...
Anayasada bunun nitelikleri belirlenmiştir. Anayasamızın içerisinde cumhurbaşkanının nitelikleri belli midir? Bellidir. Sayın Gül bu niteliklere uyuyor mu? Uyuyor. İş bitmiştir, daha neyi arıyoruz? Sayın Köksal Toptan ile alakalı konu. Arkadaşlarımız partileri ziyaret etmiştir. Ziyaret ettiklerinde 'var mı adayınız?' diye sormuştur. Kendileri, 'siz gerekli çoğunluğa sahipsiniz, sizin adayınıza hayırlı olsun demek düşer bize' demişlerdir. Öbür taraftan tekrar Köksal Bey nezaket ziyaretini yapmıştır. Şimdi de biz nasıl ki CHP kendine bazı ilkeler belirlemiştir, ki bu ilkeleri kabullenmek demokratik parlamenter sistemde mümkün değildir. Açıklamalar çok çok çirkin. Abdullah Beye yakıştırmalar çok çirkin. Yarın o makama Abdullah Beyi parlamentomuz seçer gelirse, geldikten sonra kalkıp da bu tür tavırlar takınmak yakışık almıyor. Çünkü biz beraberce yürüyeceğiz. CHP ile MHP ile diğer
siyasi partilerle de beraber yürüyeceğiz. El ele vermemiz lazım. Dayanışma içinde olmamız lazım. O
akşam verdiğim
mesajın temelinde bunlar yatıyor. Ben kalkıp da CHP'ye gönül vermiş vatandaşlarımı dışlayamam ki! Ne geliyorsa elimden aynı şekilde. Ayırt etmem mümkün değil.''
''YÜZDE 47'NİN ANA GÖVDESİNİ BİZİM HİZMETLERİMİZ TEŞKİL EDER''
Başbakan Erdoğan, ''Seçimlerdeki yüzde 47 başarı Abdullah Gül'ün mağduriyetine bağlıysa sizin 4.5 yıllık
iktidarınıza haksızlık yapılmış olmuyor mu?'' sorusu üzerine şunları kaydetti: ''Bu yüzde 47'nin ana yapısını, ana gövdesini bizim
hizmetimiz teşkil eder. Bu hizmet 4 yıl 9 ay süre içerisinde Türkiye'nin 81 vilayetinde herhangi bir ayrıma gitmeden verdiğimiz hizmettir. Eğer bu hizmetler olmamış olsaydı, bu harita oluşmazdı.
Güneydoğu Anadolu'da eğer AK Parti silme varsa, bunun sebebi oralarda en ufak bir
ihmalimizin olmayışından dolayıdır. Eğer ihmal olsaydı
Güneydoğu, Doğu Anadolu insanı bizi bağrına basar mıydı? Basmazdı. Bizim dağ, taş demeden, en ücra köylere yaptığımız hizmetler kabul görmüştür. Bu ideolojilerin dışında bir olaydır. Hele hele
Diyarbakır mitingi dillere destandır. Havaalanından,
istasyon meydanına kadar orada vatandaşlarımızın Türk ve AK Parti bayraklarıyla sağlı, sollu, meydanda 70-80 bin insanın bulunmuş olması çok anlamlıydı, farklıydı. Bu bir doğuşun sinyalleriydi. Yeniden bir doğuşun. Hizmetler birinci planda, ama bu hizmetin bir heyecanla yüklü olması Abdullah Bey'in de o seçim öncesi yaşadığı olaylardır. Onu da biz meydanda gördük. Bunu inkar edemeyiz ki. Bu da bir vaka. Halkımız bir şey istedi. CHP'ye bir mesaj verdi. 'Niye sen
Meclis'e gelmedin, senin yerin Meclis'ti. Niye Meclis'te bulunmadın' dedi. Şimdi Baykal ne diyor? 'Oylarımızı yüzde 19'dan yüzde 20 küsüre çıkardık' diyor. Peki yanına aldığın DSP'yi ne yapıyorsunuz. DSP'nin oyu yok muydu?''
''ABDULLAH BEY CUMHURBAŞKANI SEÇİLDİĞİ ANDA BİZİMLE İRTİBATI BİTMİŞTİR"
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, ''Abdullah Bey cumhurbaşkanı seçildiği anda bizimle irtibatı bitmiştir. O andan itibaren Abdullah Bey, Türkiye
Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanıdır '' dedi. Başbakan Erdoğan,
Kanal D'de canlı yayınlanan Arena Özel Programı'na katıldı.
Erdoğan, Dündar'ın, ''Seçimlerin ardından alınan yüzde 47 oy oranına bakıldığında AK Parti'nin merkeze oturmuş bir parti görüntüsü kazandığını'' vurgulaması üzerine, AK Parti'nin programının okunması durumunda demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerinin varlığının görülebileceğini söyledi. Halkın, kendilerini parti programında verilen mesajlardan dolayı iktidara taşıdığını vurgulayan Erdoğan, ''Eğer biz sözlerimizin arkasında durmamış olsaydık,
Ankara'da yan gelip yatsaydık, halkımız bizi yüzde 47'ye getirmezdi. Halkımız, ülkemizin nereden nereye geldiğini gördükçe, 'Benim devletim, benim hükümetim, beni sahiplenen Ankara var' dedi ve bizi yüzde 47'ye taşıdı'' diye konuştu.
Uğur Dündar'ın, ''Bizim gibi gelişmekte olan demokrasilerde iktidarın çevresinde olan bir kesim, 'Nasıl olsa
milli irade arkamda artık istediğimi yapabilirim' diye bir çoğunluk tahakkümüne sürükleyerek, iktidara yanlışlık yaptırabilirler'' sözleri üzerine de Erdoğan, ''İnşallah bizi o yanlışın içinde görmeyeceksiniz'' dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Biz, tam aksine azınlığın hukukunu koruyan bir iktidar olacağız. Ama şunu da unutmayalım; azınlığın da çoğunluğa tahakkümüne 'eyvallah' demeyiz. Şu anda CHP'nin yapmak isteği bu. 'Benim istediğim gibi olacak. Benim dediğimi yapmazsan seninle uzlaşamayız' diyor. Yok öyle bir şey. Herkes, millet kendisine ne kadar
yetki verdiyse o kadar konuşur. Demokrasi bunu icap ettirir. Biz bundan yanayız. Bunu getireceğiz. Biz bu işin içinde yeni değiliz. Bu duygularla yaşayanlar varsın öyle yaşasınlar. Biz Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine nasıl çıkaracağız, onun çabası içindeyiz. 2013'te 10 bin doları yakaladığımız zaman, Türkiye'yi, Türk
Milleti'ni tutana aşk olsun. Niye? Ondan sonra gümbür gümbür geleceğiz. 100. yıla farklı gireceğiz. 2013 kırılma noktasıdır. Bu noktanın aşkı, heyecanı içindeyiz. Onun için bu 5 yıl bizim çok önem arz ediyor.'' Erdoğan, arkadaşlarına sürekli olarak ''tevazuyu elden bırakmayın'' dediğini hatırlatarak, tevazunun ileri,
kibir ve gururun ise geriye götüreceğini anlattığını aktardı.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ-
Başbakan Erdoğan, konuşmasında cumhurbaşkanlığı seçimine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Diyelim ki, Abdullah Bey cumhurbaşkanı seçildi. Tüm teşkilatıma söylüyorum; Abdullah Bey cumhurbaşkanı seçildiği anda bizimle irtibatı bitmiştir. O andan itibaren Abdullah Bey,
Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanıdır. Bazıları çıkıp, 'benim cumhurbaşkanım olamaz' gibi ifadeler de kullanıyor. Onu diyebilen insanın önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması lazım. Git nerede kimi istiyorsan seç. Çünkü cumhurbaşkanı kim olursa olsun hepimizin cumhurbaşkanıdır. Senin değilse o zaman çık buranın vatandaşlığından. Ama bu ülkenin vatandaşıysan buranın cumhurbaşkanı senin cumhurbaşkanındır, başbakanı da başbakanındır. Hizmet alırken ayrım var mı, yok? O zaman nasıl kalkar da 'Ben seni tanıyorum' dersin. Oyunu vermeyebilirsin ayrı olay, siyasi tercihtir. Ama biz bir kurumun başındayız. Sen bu kurumun başını reddedemezsin, birlik, beraberlik böyle oluşur. Milliyetperverlik, vatanseverlik budur.''
BAKANLAR KURULU LİSTESİ
Başbakan Erdoğan, ''Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'in
Bakanlar Kurulu listesini hiç incelemeden kendisinden sonraki cumhurbaşkanına bırakmasıyla ilgili olarak '
jest yaptı' dediniz. Cumhurbaşkanı, listeyi iade ettiğinde ne hissettiniz?'' sorusunu yanıtlarken ise ''Bir defa listeyi iade etmedi.
Liste çantamdaydı. Ben listeyi çıkarınca, 'Hiç çıkarmayın onu. Yeni cumhurbaşkanı onaylasın' dedi. Bu şekilde bir yaklaşım olunca, adı böyle konulunca, yeni cumhurbaşkanına bir jest olarak algıladık'' diye konuştu.
''Devletin zirvesinde bir çatışma oluyor diye algılanmasın diye mi 'Sayın Cumhurbaşkanı jest yaptı' dediniz?'' sorusunu üzerine ise Başbakan Erdoğan, ''Biz 4.5 yıldır hükümetiz. Mümkün olduğu kadar 'devletin tepesinde
kavga olmaz' anlayışını sürdürmek istedim. Bizden önceki hükümette neler oldu gördünüz. Biz ülkemize bunu yaşatamazdık. Onun için her zaman sabırlı olduk. Bunu artık jest olarak görmekten başka bir şey düşünemezdik'' dedi
''Cumhurbaşkanlığına yakın kaynaklar tarafından aslında bunun bir jest değil, rest olduğu yönünde açıklamalar yapıldı'' sözleri üzerine Erdoğan, şunları söyledi: ''Bu ifadeler geçmişte de kullanıldı. Bilinmeyen meçhul kaynaklar... Bunları bilmiyorum, tabii çok karışık bir şey. Bizim yanımızda Allah'tan başka kimse yoktu. Sayın Cumhurbaşkanı ile baş başaydık. Adı ister 'jest' olsun, ister 'rest' olsun ortada bir tablo var; 'Yeni cumhurbaşkanı onaylasın' dedi. Ne olacak? Restse ne kazanıyorsun bundan. Ben ifadeyi böyle kullandım. Sen rest olarak değerlendirirsen köşende, Türkiye'ye, bu iki makama ne kazandırıyorsun? Bunlar yıllanmış köşe yazarları. Bu edepten, adaptan uzak kalmaktır. Neticede
kabinenin kurulması 15 gün daha tehir edilmiştir. Şu anda iş başında bir kabine var. 12 gün sonra bu iş bitiyor. 'Yeni cumhurbaşkanı bunu onasın' dendi. Cumhurbaşkanlığı makamını noter olarak görmedik. Bu ifadeler de çok çirkin. Bir kabine oluşturuyoruz. Bu insanlar seçilmiş insanlardı. Cumhurbaşkanları kabine üzerinde oynamaz, oynamamalı.''
''ART NİYETLİ OLARAK GÖRÜYORUM''
''Rest yorumu geldiğinde ne hissettiniz?'' sorusuna Erdoğan, ''Rest yorumunu yapanları art niyetli olarak görüyorum. Çankaya'dan çıkmış böyle bir şey yok. Çıksın bu yakın çevreler dobra dobra konuşsunlar. Yanımızda olmadan 'Bu resttir' diyorlar. Ben de diyorum ki, rest olsa ne olması ne? Ben jest olduğunu belirterek bir nezaket gösteriyorum. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin başındayız, hizmet vermeye devam ediyoruz. İstifamızı sunarken de aynı anlayışla sunduk. 'Yeni hükümet kurulana kadar göreve devam edin' dendi, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından. Benim gönlüm arzu eder ki, o gün işi bitirelim, aynı hızla yola çıkalım'' yanıtını verdi. ''
Fransa'da cumhurbaşkanı seçiminin 3 günde olup bittiğinin'' belirtilmesi üzerine Erdoğan, ''Orada bir yarı
başkanlık sistemi var. Biz de ise süreç farklı çalışıyor. Hepsi üst üste oturdu. Bir taraftan parlamento, bir taraftan cumhurbaşkanı seçimi, şu anda farklı bir hükümet gelse sıkıntı olabilirdi. Ama bizde şimdi öyle bir boşluk yok'' diye konuştu.
SİVİL ANAYASA
Başbakan Erdoğan, Dündar'ın, ''Türkiye'nin
sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğu tartışmasız herkes tarafından kabul edilen bir gerçek. Partinizden bazı sesler, 'Sivil anayasada
laiklik tanımında değişiklik yapılacağı, Atatürkçülük ve Atatürk ilkeleri gibi kavramlara artık yer kalmadığı gibi' görüşler açıkladılar. Bu toplumda yeniden gergin bir bekleyişe sebebiyet verdi. Görüşünüz nedir?'' şeklindeki sorusuna, ''Bir defa bu tür açıklamaları yapan arkadaşlar çalışmanın içinde olan arkadaşlar değil'' yanıtını verdi.
Erdoğan, şöyle devam etti: ''6 akademisyen arkadaşımız bu çalışmayı sürdürüyor. Siyasi ekibimiz bu akademisyen arkadaşlarımızdan bunun brifingini alacak. Müzakeresi yapılacak. Bunun ardından hazırlanacak
taslak anayasayı bol miktarda bastırıp, Türkiye'deki tüm ilgili kurum kuruluşlara, başta siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, medya, akademisyenler olmak üzere her yere bunu göndereceğiz. Uluslararası nitelikte toplantılar, sempozyumlar yapacağız. Kendi sitemizde bunu yayınlayacağız. Hat kurarak eleştirileri alacağız. Bunların belli bir zamanlaması olacak. Bu sürenin ardından
yeni Anayasa ile ilgili adımı atacağız. Bu endişeler, korkular, bunların hiçbirisinin bizim anayasamızda yeri yok. Baştaki 4 madde aynen yeni anayasada yerini alıyor.'' ''Türkiye bu dönemde Sivil bir anayasayı kazanmış olacak'' diyen Erdoğan, ''Hatta parlamentoda bu işin müzakereleri yapılacak. Arkadaşlarıma dedim ki, eğer hep beraber bunda hem fikir olursak, bunu halka götürmeyi arzu ediyorum. Yani yeni anayasamızla ilgili bir
referandum yapalım. Bakalım halkımız buna ne diyor? Eğer '
evet' diyorsa bununla yola devam edelim'' dedi.
TBMM'DE UZLAŞI
''CHP, Abdullah Gül'ün adaylığının ardından bir örtülü boykot başlattı. DTP '
Kürt sorununu çözün', 'Bölücübaşı
Öcalan (bu benim ifadem) meselelerini TBMM'ye getirin' gibi taleplerde bulundu. Buradan anlaşılıyor ki, sert tartışmaların yaşanacağı bir parlamento var karşımızda. Burada uzlaşmayı nasıl sağlayacaksınız?'' sorusu üzerine, Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bu uzlaşı ifadesini yerinde kullanmamız gerekiyor. İlla her iki tarafın bir fikir üzerinde hemfikir olması anlamına gelmez ki. Halk size ne kadar yetki veriyorsa, siz o yetkiyi kullanacaksınız. Şimdi Abdullah Bey hepsini ziyaret etti. Konsensüs oluşturmak istedi. 1. turda konsensüs yok. 2. turda olur mu onu göreceğiz. Anayasa ne diyor '276' diyor. Burada bir hassasiyet var. Orada bitiriyor işi. Anayasa konsensüs falan aramıyor. Ben tüm kurumları dolaşacağım, derdimi anlatacağım bunları dinleyeceğim, bunu rağmen hala anlaşamıyorsak, her şeyi oy birliğiyle çıkaran bir kurum var mı? Her zaman uzlaşma oy birliğiyle olur diye bir şey yok. Demokrasi de bunu emretmiyor.''
''Abdullah Gül Bey'in iradesi benim için önem arz eder'' sözlerini anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Peki, o 'ben yokum' derse o zaman siyasi partilere giderim, sizin bize teklifiniz var mı diye sorarım. Elime 3-5 isim alacağım. Bu isimlerle parti parti dolaşacağım. Bizim de partimizin bir tabanı var. Şimdi de 340, Sayın Toptan'ı saymazsak, milletvekilimiz var. Biz TBMM çatısı altında 340 milletvekilimizi bir kenara atabilir miyiz? Onlara da saygı duymam gerek. Ama bunun yanında diğer siyasi partileri de gezdik, dolaştık. O gün parlamentoyu boykot edenler bugün parlamentoda değil. Şu anda niye değil? Millet, 'Sen bana saygı duymadın, benim verdiğim yetkiyi kullanman gerektiği yerde kullanmadın' dedi.''
''BİR MUTABAKAT VAR''
Partisinin tüm teşkilatlarının cumhurbaşkanı olması için kendisine teklifte bulunduğunu ifade eden Erdoğan, ''Ben yolun başında demiştim ki, bu uzun soluklu bir
yolculuk. Hemen bir iktidar döneminde bitmez ki. Bizim tüzüğümüz var. Arkadaşlarımız siz olmayacaksanız, o zaman Abdullah Bey dediler. Milletvekillerimiz, tüm teşkilatımız, örgütümüzün tümü, belediye başkanlarımız, belediye meclisi üyelerimiz...
Kamuoyu araştırmalarıyla görüşleri alındı. Bir konsensüs, bir mutabakat var. Bu olmadan biz bu adımı atmadık. Böyle bir taban var bu işin içinde. Bunu siz yok farz edemezsiniz'' diye konuştu. Atatürk ilke ve inkılaplarıyla ilgili sıkıntıları olmadığını dile getiren Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''4 yıl 9 aydır Türkiye'yi yönetiyoruz. Ters olan ne var? Siz kalkıp bunları konuşuyorsunuz. Bunu söyleyen kim? Sayın Baykal. Bakıyorsunuz niyet okuyuculuğu yapıyor. Bizi kabul ederler, etmezler bu ayrı mesele. Ama biz bütün bunlara rağmen hepsinin hizmetkarıyız. Atatürk üzerinden siyaset yapılmasın. Atatürk, cumhuriyetimizin kurucusu, banisidir. Kalkıp da oradan siyaset yapmayın. Seçim sürecinde yanlış hatırlamıyorsam, 'Eğer Türkiye'de CHP kaybederse Atatürk kaybeder' gibi çok ağır bir ifade kullanıldı. Bu yenilir yutulur gibi değil.''
''KKTC'NİN HİÇBİR HAKKININ GASP EDİLMESİNE İZİN VEREMEYİZ''
''
Aralık ayı AB sürecinde önemli bir tarih. Özellikle
Kıbrıs Rum Kesimi'nin gemilerine
limanların açılması konusunda AB bir dayatma içinde olacak o belli. Bu dayatmaya karşı sizin harekat planınız nedir?'' sorusuna ise Erdoğan, şu yanıtı verdi: ''Bu konuyla ilgili olarak tavrımızı çok açık, net ortaya koyduk. Bunu, tekrar olarak bizden beklediğiniz sürece, biz böyle tek taraflı bir şeye 'evet' demeyiz. Bunu karşılıklı olarak yapmak suretiyle ancak bu işe 'evet' diyebileceğimizi söyledik. Misliyle karşılıklı olacak. Limansa liman, hava alanıysa havaalanı, bunlar olmazsa tek taraflı hiçbir şey alamazsınız. Olumlu yaklaşırlarsa, biz
Finlandiya dönem başkanlığında ve
Almanya dönem başkanlığında bunu ortaya koyduk. Biz, KKTC'nin hiçbir hakkının
gasp edilmesine izin veremeyiz. Atacağımız her adım mutlaka KKTC'ye bir şeyler kazandıracaktır. Kazandırmadığı takdirde o adımı atmayız. Öyle bir mecburiyetimiz de söz konusu değil. Şu anda
Portekiz dönem başkanlığında, bana göre döneme giriş olumlu olmuştur. Yaz mevsimine girmesi nedeniyle onlar da
tatil durumunda. Yeni döneme inanıyorum ki hızlı bir başlangıç olacak.''
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ
Almanya'nın dönem başkanlığında müzakerelerde 3 fasıl açıldığını anımsatan Erdoğan, şunları söyledi: ''Bunlarla ilgili çalışmalar hızla devam ediyor. Biz zaten dersimizi bu noktada çalıştık. Portekiz dönem başkanlığında da bir o kadar fasıl açabilirsek, takvim iyi çalışıyor demektir. Kapanmaya gelince, kapanmada siyasi bir yaklaşım söz konusudur. Burada Güney Kıbrıs'la alakalı bir yaklaşım söz konusudur. Bunu zaman ya da Türkiye'nin gücü çözecek. Onun için 2013'ü çok önemsiyorum. 2013'te 10 bin doları yakalayan Türkiye birçok şeyi çözme noktasına gelecektir. Tabii bu arada 2013'e kadar dünyada çok şey değişecektir.'' Uğur Dündar'ın, ''Türkiye ılımlı bir
İslam devleti mi olacak? Türkiye
İran modeline mi doğru gidecek? Atatürk ilkelerine bağlı mı kalacak gibi kuşkulara hiç yer olmadığını ifade ettiniz'' sözlerine karşılık olarak Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bu 'ılımlı İslam' yakıştırmaları falan çok çirkin şeyler. Bu bir defa dinimize saygısızlıktır, hakarettir. İslam'ın ılımlısı falan olmaz, İslam İslamdır o kadar. Yani birileri bize
gömlek biçmeye çalışıyor, hayır... Hiç bir yeri kendimize model almamıza gerek yok. Her şey bizim kendi içimizde var. Onun için sağı solu
taklit etmemize gerek yok. Biz taklitçi bir ülke değiliz. Tam aksine kendimiz eserimizi ortaya koyarız. Başkaları gelsin bizi taklit etsin, o ayrı mesele.''
''Türkiye çok güçlü bir ülke iken maalesef zayıf bir hale geldi. Şimdi yeniden ayağa kalkıyoruz'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: ''Yeniden ayağa kalkarken koyduğumuz hedefler var. Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak, bunu eğitimden sağlığa,
adaletinde,
emniyetinde ortaya koyması lazım. Dış politikasında, tarımında bunu ortaya koyması lazım. Böyle Türkiye, inanıyorum ki sadece Ortadoğu'nun, Balkanların değil, inşallah Avrupa'nın ve dünyanın saygın ülkesi haline gelecektir. Şu anda ilk 17 ekonomi arasında yer alan Türkiye'yi 2013'ten sonra ilk 10 içinde göreceğiz. Hedefimiz bu. Bunu milletçe hep beraber başaracağız. Burada siyasetçisi, akademisyeni, medyası hep birlikte. Birbirimize güveneceğiz. Birbirimize güvendiğimiz sürece başaramayacağımız bir şey yok diye düşünüyorum.''
"CUMHURBAŞKANINI HALKA SEÇTİRME NOKTASINDA ÇARK ETMİŞ DEĞİLİZ, AYNI NOKTADAYIZ''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugün bazı açıklamalar geldi, bizim cumhurbaşkanını halka seçtirme noktasında çark ettiğimiz noktasında. Biz çark etmiş değiliz, aynı noktadayız. 21 Ekim'de cumhurbaşkanını halkın seçimine yönelik referandum yapacağız. Cumhurbaşkanını bundan sonra halkın seçmesini istiyoruz'' dedi.
YENİ KABİNE KONUSU
Başbakan Erdoğan, bazılarının dediği gibi kabinede 3'te 2 oranında değişiklik olmayacağını, kendisinin istikrardan yana olan bir insan olduğunu ifade ederek, ''Olsa olsa belki 3'te 1'i değişebilir... bu 8 olur, 9 olur'' diye konuştu.
Erdoğan,
Kanal D'de canlı olarak yayınlanan ''Arena Özel'' programında
Gazeteci Uğur Dündar'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. ''Geçen dönem Cumhurbaşkanının bazı yetkilerinin daraltılması gerektiğini ifade ettiniz. Hatta bunu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de zaman zaman söyledi. Şimdi sizin adayınız Abdullah Gül muhtemelen cumhurbaşkanı seçilecek. Cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltılması konusunda ısrarcı mısınız?'' şeklindeki soruyu, Başbakan Erdoğan, şöyle yanıtladı: ''Bizim bu konuda hiçbir şüphemiz yok. Bugün bazı açıklamalar geldi, bizim cumhurbaşkanını halka seçtirme noktasında çark ettiğimiz noktasında. Biz çark etmiş değiliz, aynı noktadayız. Ama bu parlamentonun ilk görevi cumhurbaşkanını seçmektir. Onun için şu anda cumhurbaşkanı seçimi yapılıyor. 21 Ekim'de Cumhurbaşkanını halkın seçimine yönelik referandum yapacağız. Bundan kaçmadık ki. Bu referandumda da herkes tavrımızı görecek. Cumhurbaşkanını bundan sonra halkın seçmesini istiyoruz. Cumhurbaşkanlığında 5 5 formülünü savunuyoruz. Milletvekilliği süresinin 4 yıla indirilmesini savunuyoruz. Ama burada Anayasacılar arasında bazı yorum farklılıkları var. Bazıları 11. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini savunuyor. Buna karşılık, '12. Cumhurbaşkanlığı seçimi için halka gidilir' diyenler var. Bunun doğrusu neyse biz onu yapmaya hazırız. Çünkü bizim sözümüz bu. Yeni anayasa içinde Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlama da var. Ve orada ciddi manada Cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanıyor. Biz istiyoruz ki, halka gidelim. Bu yapıldığı anda bu iş bitirilmiş olsun.''
''KABİNE 2 DEVLET BAKANLIĞI ARTACAK''
''Seçimlere giderken milli görüşçü olarak bilinen bazı milletvekillerini listeye almadınız, onların yerine liberal, hatta geçmişin sıkı solcuları olarak bilinen bazı siyasetçilere yer verdiniz. Bu vitrin değişikliği yeni hükümete ne kadar yansıyacak,
bürokrasinin çoğalmasından şikayet edilerek azıltılan bakanlık sayısını niçin çoğalttınız?'' sorusuna Erdoğan, ''Biz toplumsal merkeze oturmuş bir partiyiz. Biz sağın merkeze yakın olanlarını da solun da merkeze yakın olanlarını çatımız altına almak istediğimizi hep söylüyoruz. Bunu da ciddi oranda gerçekleştirdik'' karşılığını verdi.
Bu dönemde sağdan da soldan da kendileriyle beraber olanların bulunduğunu ifade eden Erdoğan, bunların içinde eski siyasetçilerin, akademisyenlerin ve siyasetle ilgilenmemiş olanların yer aldığını belirtti. Erdoğan, ''Ama hepsinde bir karizma veya
kariyer, bir özellik var'' dedi. Bu milletvekillerinin bulundukları bölgede çok faydalı olacaklarına inandığını dile getiren Başbakan Erdoğan, ancak bunların içinde kabine,
komisyon veya
yurt dışında temsil görevleri verileceklerin de olduğunu kaydetti. Erdoğan, kabine içinde 2 devlet bakanlığını arttırma ''arzusunun'' nedenini de şöyle açıkladı: ''Bir deneyimde bulunduk. Bu deneyim esnasında bazı boşluklar doğdu. Bunlardan bir tanesi ağırlıklı olarak bilim ve teknoloji.
Bilim ve teknolojiyle ilgili dünyada icracı bakanlıklar oluşturulmuş. Bizde maalesef böyle bir bakanlık yok. Biz bunu geçen sene bir bakana dolaylı olarak kısmen verdik, ama maalesef bu yürümedi. Bu dönem istedik ki bu müstakil olsun ve bana bağlı olan, yani başbakana bağlı olan
TÜBİTAK ve TÜBA'yı da biz bilim ve teknolojiden sorumlu olan bakanlığa bağlayalım. Böylece çok daha sıkı, bilim ve teknoloji alanında...'' Erdoğan böylece e-devlet olmanın gereğini yerine getireceklerini de ifade etti.
GENÇLİK BAKANLIĞI
''Gençlik konusunun önem arz ettiğini'' ve konuyla ilgili devlet bakanlığının olmasını faydalı gördüğünü belirten Erdoğan, bu konuda bir çalışma yaptırdığını,
gençlik ve sporu bir çatı altına alacaklarını ifade etti. Erdoğan, 3 başbakan yardımcılığının ''koordinatör'' özelliğinin olacağını ifade ederek, şöyle konuştu: ''Bunlarından bir tanesi bakanlıklar arası koordinasyonu sağlayacak. Bir tanesi ekonomiden sorumlu koordinatör bakan olacak aynı zamanda, bir diğeri de hükümet-parlamento ilişkilerini koordine edecek. Bu özelliklere sahip olacak. Bu bizim icra noktasında işimizi çok daha hızlandıracak ve hükümetin etkinliğini daha da artıracak. Şu anda bunun çalışmalarını, altyapısını hazırladık.''
''O SÜRPRİZ OLARAK KALSIN''
Eski
TBMM Başkanı ve
Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın
yeni kabinede yer alıp almayacağına yönelik soruya ise Erdoğan, ''O
sürpriz olarak kalsın, şimdi açıklamayalım'' diye
cevap verdi.
Erdoğan, ''Eski hükümetten kaç bakanın kabinede yerini koruyacağı'' sorunu yanıtlarken, ''Bazılarının dediği gibi 3'te 2 değişiklik yok. Ben istikrardan yana olan bir insanım'' dedi.
Dündar'ın ''12 bakan kalabilir'' sözleri üzerine, ''Böyle bir şey değil, eğer istikrarı savunuyorsunuz, peyderpey bu tür değişiklikleri yaparsınız, 25 kişilik kabine de kalkıp da yüzde 50'sini kesip atayım dediğiniz zaman bu istikrar olmaz'' diyen Erdoğan, ''Demek ki bir çoğu yerini koruyacak'' sözlerine de ''Koruyacak. Olsa olsa belki 3'te 1'i değişebilir'' karşılığını verdi. Dündar'ın 8 bakanlığın değişeceğini anladığını ifade etmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, ''O civarlarda bir şey olabilir. Bu 8 olur, 9 olur'' dedi. Bunların yeni seçilen milletvekilleri arasından olup olmayacağı sorusuna ise Erdoğan, ''Yenisi, eskisi tabi'' karşılığını verdi.
''ÇETELERE YÖNELİK CİDDİ MÜCADELE VERİYORUZ''
Başbakan Erdoğan, hükümetin ilk 3-6 ayda hedeflediği icraatlar hakkındaki bir soru üzerine, yeni iş başına gelen bir hükümetin başbakanı olmadığını söyledi. 4 yıl 9 aydır iş başında olduklarını belirten Erdoğan, ''Afaki şeyler konuşmayı sevmediğini, bir şey söylediği zaman bunu yapması gerektiğini, yapılamayacak şeyleri söylemenin halkı aldatmak olduğunu'' kaydetti. Erdoğan,
terör konusuna da değinerek, bunların 15 günde bitirilemeyeceğini ancak bütün kurumların bu konuda el ele vermek zorunda olduğunu belirtti. Erdoğan, ''El ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz'' dedi. Çetelerle çok ciddi mücadele verdiklerini de belirten Erdoğan, son dönemde çetelerin ciddi vurgun yediğini söyledi.
Ancak kimsenin emniyet güçlerini
tebrik etmediğini, bunların ''polisiyle, askeriyle, jandarmasıyla el ele'' ortaya çıkarıldığını bildirdi. Başbakan Erdoğan, çetelerin, bürokrasi, asker, meclis, polis, siyaset, yargı içine sızdığını, bunların ''nerelerde neler yaptıklarının ortaya çıkarıldığını'' kaydetti. Bu konularla ilgili yargı sürecinin başladığını hatırlatan Erdoğan, ''Eğer biz yere sağlam basarsak, bu çetelerden, mafyalardan ülkemizi temizler, terör belasından da ülkemizi hep birlikte temizlediğimiz, kurtardığımız anda, Türkiye'nin sıçrama olayı çok daha farklı gelişecektir. Türkiye, şu anda bir huzur ülkesi olmaya doğru yürüyor. Burada bizim, önümüzde, inşallah herhangi bir şey yok. Ben istiyorum ki, bir konuşmamda söyledim, pistin ucuna gelmiş durumdayız'' dedi. Erdoğan, ''Yeni hükümetin amaçladığı ilk icraat'' ile ilgili olarak, şu anda reform yolunda attıkları adımlar olduğunu, eğitim, sağlık gibi konuların bir kenara koyulamayacağını ve aynı hızla devam etmesi gerektiğini söyledi. Sosyal güvenlik
reformunun ertelendiğini hatırlatan Erdoğan, ''ilklerin arasında'' hemen sosyal güvenlik yasasını çıkartacaklarını ve süratle uygulamaya koyacaklarını bildirdi.
SU ZİRVESİ YAPILACAK
Başbakan Erdoğan, ekonomideki performanslarını süratle arttırdıklarını, yıl sonu itibariyle milli gelirde 649 milyar YTL'yi yakalayacaklarını söyledi. Türkiye'nin istikrar ülkesi olmaya doğru gittiğini ifade eden Erdoğan, memur,
işçi, emeklinin beklentisine olumlu cevap verecek hale geleceklerini kaydetti. Erdoğan, köy ve beldelerde yol ve suda atak yaptıklarını, şimdi kaliteyi yükselteceklerini ve enerji kapasitesini artıracaklarını bildirdi. ''
Barajlar, bizim için en önemli şey o, su en önemlisi'' diyen Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimi ve kabinenin kurulmasının ardından su ile ilgili zirve yapacaklarını söyledi. Başbakan Erdoğan,
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı'ndaki yeni yapılanmayla suyu bakanlıktan ayırmayı,
Çevre Bakanlığı ile birleştirmeyi hedeflediklerini ifade etti. ''Çevre, şehircilik ve su. Bunu belki bir araya getirme olacak, Üzerinde arkadaşların çalışması var'' diyen Erdoğan, çevre, su ve şehirciliği bir arada düşünmek zorunda olduklarını, bu