BİR ORDU KENDİ HALKINI VURURSA…
Suriye'de yaşananları içimiz sızlayarak, öfkelenerek, acı duyarak seyrediyoruz.
Bir ordu kendi halkına ateş açıyor.
Bir ordu gözünü kırpmadan evlerdeki, sokaklardaki insanları vuruyor.
Bir ordu topuyla tüfeğiyle kendi halkını, çoluk çocuk, kadın erkek,
genç yaşlı demeden öldürüyor.
Bir ordu
katliam yapıyor.
Kendi ülkesinin insanlarını katlediyor.
Ne için?
Kendi düzenini sürdürmek, kendi iktidarını muhafaza etmek, kendisi gibi düşünmeyenleri yok etmek için.
Kendi diktatörlüğünü devam ettirmek için. Muhaliflerini bastırmak için.
Ne kadar canice ve ne kadar acımasız değil mi?
Suriye'deki yaşananları izlerken insanın aklına, bizim ordumuzun bazı subay ve generallerinin yaptıkları tüyler ürperten planlar geliyor.
Suriye'deki görüntüleri izlerken, bizim Peygamber ocağımızda yapılan ve adına plan
semineri denilen korkunç toplantılar geliyor.
Bir ülkenin ordusunun bazı komutanlarının; güya ülkedeki rejimi koruyup kollamak adına kendi milletine karşı yaptıkları o planlar.
Ya hayata geçirilseydi ?
Ya o plan seminerlerinde konuşulanlar gerçekleştirilseydi ?
Kaos çıkması için camilerin bombalanması, alışveriş merkezlerine saldırı düzenlenmesi, çocukların müze gezmesi sırasında denizaltıya yerleştirilmiş bombanın patlatılması…
Suriye'deki katliamı nefretle izlerken insanın aklına, daha yakın zamanda kıyısından döndüğümüz bütün bu korkunç planlar geliyor.
Ya bu plan seminerleri deşifre edilmeseydi?
Ya bütün bunlar ortaya çıkarılmasaydı?
Suriye ordusu kendi iktidarını sürdürmek için muhalifleri acımasızca katlediyor, bizim ordumuzun içindeki bazı komutanlar da; kendi iktidarlarının önünde engel gördükleri milli iradeyi ortadan kaldırmak için acımasızca planlar yapıyor.
İkisi de sistemlerini sürdürebilmek için orduyu kullanıyor.
Camilerin bombalanmasından bahsedilen plan da, irticai faaliyet yaptıkları iddiasıyla bir tarikat çiftliğinin havadan bombalanması planı da, topraktan fışkıran cephaneliklerle yapılmak istenenler de, Suriye ordusunun yaptığı katliamdan farklı görünmüyor.
Gözünüzü kapayın ve gerek
Ergenekon, gerekse
Balyoz iddianamelerinde yazılanları düşünün.
Sonra gözünüzü açın ve Suriye'de bir ordunun kendi halkını nasıl katlettiği görüntülere bakın.
Arasında fark görebilecek misiniz ?
Sağdan soldan çıkan lav silahlarını, bombaları, mermileri düşünün.
Eğer bu iddianamelerde yazılanlar gerçekleşseydi bugün Suriye'de yaşanan
vahşet görüntüleri bizim sokaklarımızda yaşanıyor olacaktı.
Türkiye'yi bu acı görüntülerin yaşanmasından kurtaran tek şey her gün daha da güçlenen demokrasisi.
Türkiye'nin; Suriye sokaklarına dönmesini engelleyen önemli etkenlerden biri de, güçlü
sivil irade ve statükodan kendini kurtarmaya başlamış yargısının her gün daha bağımsız hale gelmesi.
Ve inandıkları rejimi sürdürmek için; silahlarını kendi halkına çevirecek kadar ne yaptığını bilmeyen komutanlardan ordumuzun arındırılma çabası.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU
[email protected]