Siyaset,
Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (
SETA), son zamanlarda yaptığı araştırmalarla ve faaliyetler ile Türkiye'nin öne çıkan "think tank" kuruluşlarından.
** Siyasette değişim rüzgârları esiyor, bu rüzgârları nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP'deki değişimin gerçekleşme şekli, hem CHP'nin hem de Türk
siyasetinin geleceği açısından soru işareti barındırıyor. Dönüşüm beklentisi,
doğal bir yolla karşılanmadı. Bir gece yarısı
operasyonla gerçekleşti. Ancak,
toplumun CHP'nin değişmesine yönelik beklentisi ustalıkla köpürtülerek, şimdilik genel
başkanlık değişiminin gerçekleşme biçimi unutturulmuş görünüyor.
** Kılıçdaroğlu CHP'yi tabanın reaksiyonunu almadan genişletebilir mi?
Kılılçdaroğlu'nu önümüzdeki dönemde en fazla zorlayacak soru bu. Kılıçdaroğlu 90'lardan bu yana rejim muhafızlığına,
laiklik kaygılarına indirgenmiş bir söylemi bırakıp
demokratikleşmenin önünü açan, Türkiye'nin siyasal sorunlarıyla uğraşan,
Kürt meselesinde bir sözü olan, dindarlıkla ilgili,
Alevilik,
azınlıklar ve benzeri siyasal, dini kimliklerle, bunların sorunlarıyla ilgilenen bir söylem ortaya koyduğu zaman kendi tabanı ile çatışacak. Bu taban böyle bir söylemi ne kadar satın alabilir? Tabanına uyup, böyle bir söyleme başvurmadığı zaman da kitlesini genişletemeyecek. Kılıçdaroğlu, bu paradoksu şu anda popülizmle aşmaya çalışıyor.
** Popülizm oy artışı sağlamaz mı?
Kılıçdaroğlu, şu anda, siyaseti tamamen dışarıda bırakıyor, siyasal hiçbir soruna değinmiyor, sosyo-
ekonomik problemlere ve sosyal politikalara ağırlık veren bir söylem yürütüyor. Bu kısa vadede CHP'ye oy getirebilir, ama bu hem kısa vadeli bir oy olur hem de çok cüzi bir oy artışı olur. Geriye kalan seçenek ne? Kılıçdaroğlu tedrici, orta ve uzun vadede bir esaslı siyasetle, bir siyasi programla ancak CHP'yi dönüştürebilir. Performansına baktığımız zaman bu esaslı sorunların hiçbirisi ile hesaplaşmamayı düşünen bir Kılıçdaroğlu profilini görüyorum.
BAYKAL ANCAK OPERASYONLA GİDERDİ
** Niçin
Anayasa değişikliklerinin tümünün oylamasından dakikalar önce bu operasyon yapıldı?
Bu da anlamlı. CHP grubunu
Baykal'dan başka kimse bir arada tutamazdı, hele genel başkanlığı gitmiş, karmaşa içinde olan bir CHP bu kadar blok bir oyla Anayasa değişikliğine karşı duramazdı. Baykal son görevini yaptıktan sonra gözden çıkarıldı. Zaten Anayasa oylaması geçtikten sonra
AK Parti'nin bürokratik oyunlarla durdurulamayacağı bir kez daha anlaşılmış oldu. Hem Baykal görevini ifa ettiği için, ama hem de Baykal siyasetinin bir sonuç vermediği ortaya çıktığı için bir operasyon yapıldı hem Baykal gitti hem de CHP'de bir dönüşüm imkânı yaratıldı.
** Yani her açıdan kaybeden Baykal oldu?
Baykal ancak böyle bir operasyonla gidebileceğini hissettirdiği için bir operasyona maruz kaldı. Yani, örgütü, kadroyu tamamen ele geçirmiş, kurultayların sadece bir formaliteye döndüğü bir ortamda, CHP'yi büyütemeyen bir Baykal ancak bir operasyonla gidebilirdi.
ERKEN SINAMA GÖZE ALINAMAZ
** Mesela
referandum sürecine CHP'deki bu değişim nasıl yansır?
Kişisel kanaatim, Kılıçdaroğlu'nun liderlik performansını referandum sürecinde gösterebileceği bir senaryonun oluşmaması için çaba gösterileceği yönünde. Eğer
Anayasa Mahkemesi, paketin bütününün referanduma gitmesi yönünde bir karar verirse, 3 ay sonra Kılıçdaroğlu bir liderlik yarışına girecek. Bu kendisine yüklenen değişim beklentilerini akamete uğratan bir duruma yol açabilir,
erken bir sınamaya tabi tutulmuş olabilir. O nedenle Kılıçdaroğlu'na rahatlıkla
destek verebileceği bir referandum süreci ortamı hazırlanmaya çalışılacaktır. Böylece Kılıçdaroğlu da rahatlıkla sürece destek verdiğini söyleyebilir. Bu hem AK Parti'nin referandumdan beklediği bürokratik vesayeti zayıflatma
hedefini boşa çıkaracak hem de Kılıçdaroğlu'nun erken bir dönemde sınanmasını ortadan kaldıracak.
OPERASYON AK PARTi'YE YAPILDI
** CHP'deki genel başkanlık değişim süreci bir siyaset mühendisliği mi?
Kesinlikle, ben operasyonun sadece CHP'ye yapıldığını düşünmüyorum. Bu operasyonun görünür hedefi Baykal ve CHP olsa bile, asıl hedefi AK Parti, bu çok açık. Bunu delillendirmeye bile gerek yok. 2002'den bu yana AK Parti'ye sürekli operasyon yapılıyor. AK Parti 2002'de, 2003'te, 2004'te, 2005'te isimlerini artık unuttuğumuz sayısız operasyonlara maruz kaldı. Bazen askeri
bürokrasiden, bazen yargı bürokrasisinden, bazen medyadan, bazen partideki muhaliflerinden operasyon yedi, bazen dış ilişkilerle desteklenen iç operasyonlara muhatap oldu. Fakat, ayakta durmayı başardı. AK Parti kendisine yapılan operasyonlara karşı bağışıklık kazandı ve doğrudan AK Parti'yi hedef alan operasyonlar beklenen sonuçları üretmiyor. O zaman ne yapılması lazımdı? Desteğini azaltamadığınız,
iktidarsızlaştıramadığınız bir partinin rakibini güçlendirerek o partiyi zayıflatabilirsiniz. Bu böyle bir operasyon, CHP'yi güçlendirerek AK Parti'yi zayıflatma operasyonu.
DEMOKRASİ AÇISINDAN İYİ
** Bu operasyon, bu yönüyle diğerlerinden farklı, bir partinin oylarının artırması için yapılmış gibi.
Evet. Eğer bürokrasi toplumsal desteği arkasına almadan çektiği bütün operasyonlarda başarılı olmadığı için, topluma müracaat ediyorsa, "Bundan sonra iktidar mücadelesi toplumsal destek üzerinden yürüsün" diyorsa,
demokrasi açısından iyi bir noktaya geldik demektir. AK Parti, bürokratik ayak oyunlarına olanak sağlamadığı için CHP bugün topluma yüzünü dönüyor, toplumsal destek arayışına giriyor. AK Parti'yi çevreleme operasyonuna, toplumsal desteğe yönelen bir CHP eklenmiş oldu. n Bundan sonra bürokrasi siyasetten elini eteğini çekecek mi?
Hayır. Böyle olacağını zannetmiyorum. İkisi beraber yürüyecek, bürokrasi bugüne kadar yaptığı gibi AK Parti'yi zayıflatmaya, AK Parti'yi iktidarsızlaştırmaya yönelik hamlelerine de devam edecek, öte taraftan da CHP toplumsal desteğe yönelmiş olacak. Dolayısıyla bu demokratik siyasetin, parlamenter siyasetin bundan sonra daha az gerilimli gideceği anlamına geliyor, çünkü bütün bu bürokratik oyunların siyasal sözcülüğünü CHP yapıyordu. Şimdi bu kadar fazla ve sert yapmayacak CHP. Yani, hangi partinin güçlenip hangi partinin zayıflayacağı artık bu olayın ortaya çıkışı bir bürokratik operasyon olsa bile, nihayetinde bu operasyonun sahiplerini aktörlükten çıkaran bir işleve
hizmet edecek.
Demirel,
Tayyip Erdoğan değildi
** Ecevit'in siyasi rakibi Demirel'di, Kılıçdaroğlu'nun rakibi ise Erdoğan, bu mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Demirel, Tayyip Erdoğan değildi. AK Parti hâlâ siyasetin bütün sorunlarında proaktif rol alan, siyasette büyük bir alan kaplayan bir parti. Her gün statüko ile kapışan, değişimin yegane bayraktarlığını yapan parti durumunda. Yani Kılıçdaroğlu'nun Ecevit'in karşılaştığı Demirel profilini görebilmesi için, AK Parti'nin topluma sunduğundan daha çok, ileri değişim umutları
vaat etmesi, demokratikleşme, özgürleşme gibi alanlarda radikal adımlar atması gerekiyor ki toplum "CHP, AK Parti'den daha fazla demokrasinin savunuculuğunu yapıyor" diyerek oy verebilsin.