Ömrünü insanların ebedî saadetine adadı

Bediüzzaman Said Nursi, Hakk'a yürüyüşünün 50. yılında yâd ediliyor. Ona en çok özlem duyanlar şüphesiz talebeleri.

Ömrünü insanların ebedî saadetine adadı

Bediüzzaman'ın öğrencilerinden Mehmet Fırıncı, "İlk gördüğümde kendimi müthiş bir şefkat denizine girmiş gibi hissettim." diyor. Fırıncı, alkol ve uyuşturucunun pençesinde kıvranan gençlerin onun fikirlerine duyulan ihtiyacı gözler önüne serdiğini kaydediyor. Türkiye'nin önemli İslam âlimlerinden Bediüzzaman Said Nursi vefatının 50. yılında dualarla anılıyor. Said Nursi'nin Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde (bugünkü Kepirli) 1876 yılında başlayan hayatı, 23 Mart 1960 tarihinde peygamberler diyarı Şanlıurfa'da bir otel odasında son bulmuştu. Ömrünü iman ve Kur'an hizmetlerine adayan Bediüzzaman geriye 6 bin sayfalık Risale-i Nur külliyatını bıraktı. Kur'an-ı Kerim'deki imani hakikatlerle (kelam) ilgili ayetlerin tefsiri olan bu büyük eser, 30'un üzerinde dile çevrildi. Bir asırdır geniş kitlelerce okunmaya devam ediyor. Bediüzzaman yani 'zamanın dili, eşsizi' sıfatıyla anılan Said Nursi; Said-i Meşhur ve Said-i Kürdi gibi isimlerle de biliniyor. Ölümünün üzerinden yarım asır geçti, ancak fikirleri aynı ilgiyle takip ediliyor. Ona en büyük özlem duyanlar şüphesiz şu an hayatta olan talebeleri. Mehmet Kırkıncı, Said Özdemir, Mustafa Sungur, Mehmet Fırıncı (Güleç) ve Abdullah Yeğin bu isimlerden birkaçı. Fırıncı, Üstad'ı "İnsanların ebedi saadetleri için çalışmış ve bu uğurda çırpınmış, hep halkla beraber olmuş şefkat abidesi" olarak tanımlıyor. Bediüzzaman'ı İstanbul'da tanıma fırsatı bulduğunu anlatan Fırıncı, onu ilk gördüğü anı unutamıyor: "Üstad'ı gördüğümde müthiş bir şefkat denizine girmiş gibi hissettim. O bende büyük bir tesir bıraktı. Elini öptüm, o benim başımı öptü o anı unutamıyorum. O engin şefkati bizi kendisine bağlıyordu." Fırıncı, Said Nursi'yle son görüşmesini ise şöyle dile getiriyor: "Üstad'ı son kez Piyer Loti Oteli'nde gördüm. 1959 sonunda İstanbul'a geldi. Onun gelişini haber alan halk otelin etrafını doldurdu. Alkışlamalar falan olunca Üstad bize kızdı. 'Bu hareket menfi harekettir, benim tarzım ise müspet harekettir. Katiyen menfi harekete izin yoktur. Bizim hizmetimiz cihad-ı manevidir. Bu zamanda cihad, irşad iledir. İnsanların ebedi saadetine ve asayişe yardım etmek iledir. Başka türlü katiyen olmaz.' dedi. Son görüşmemizde çok güzel bir ders vermiş oldu. Üstad'ın vefatından sonra yaşadığımız sıkıntılı dönemde, onca baskıya rağmen onun emrine uyduk." Said Nursi'nin vefat haberini aldığı zamanı aktarırken hüzünlenen Fırıncı, "Çok şaşırdık. Çünkü onun hizmet aşkı, koşuşturması, o dinç hali bizi böyle bir düşünceye sevk etmiyordu." diyor. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes'le görüşmeye gittikleri sırada vefatı radyodan öğrendiğini ifade ediyor: "Üstad Urfa'ya vardıktan sonra Isparta'ya geri çevirin diye ısrar edilince ağabeyler bize telefon ettiler. Başbakan Menderes o sırada İstanbul'da bulunuyordu. 'Rica edin Üstad hasta halde bir yere gidemez, müsaade etsinler kalalım' diye. Bekir Berk abi ile Park Otel'e Menderes'in yanına gittik. Radyo haberlerinde 'Said Nursi öldü' diye duyunca biz birdenbire sarsıldık. Birbirimize bakakaldık." Bediüzzaman'sız geçen yarım asrın hüznünü yaşayan Fırıncı, günümüzde alkol ve uyuşturucunun pençesinde çırpınan gençlerin onun fikirlerine duyulan ihtiyacı gözler önüne serdiğini kaydediyor. ZAMAN
<< Önceki Haber Ömrünü insanların ebedî saadetine adadı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER