Yargıtay Onursal Başsavcısı
Sabih Kanadoğlu, '367 hezimeti'nin ardından dün tekrar ortaya çıktı. '367 hezimeti' diyoruz, çünkü Sayın Başsavcı
Meclis'in
cumhurbaşkanı seçiminde bugüne kadar akla gelmemiş bir yorum ortaya koymuş, bu yorum
CHP eliyle
Anayasa Mahkemesi�ne götürülmüş ve bilinen siyasi
kriz çıkmıştı.
Krizin ardından '367 hezimeti' yaşandı, CHP oy kaybetti, AKP ise aklına bile gelmedik oranda oy artırdı.
Sayın Kanadoğlu'nun bir demeci dünkü
Cumhuriyet Gazetesi'nin manşetinde yer aldı. Kanadoğlu diyor ki: Yeni anayasayı Meclis yapamaz, ancak kurucu meclisler yapabilir.
'Kurucu meclis' kavramı, 1961 Anayasası'nın hazırlanışı dolayısıyla ortaya çıkmış bir kavramdır. Bu kavram daha sonra yine bir askeri
darbe ertesinde, 1981'de bu kez 'danışma meclisi' adıyla ortaya çıkmış ve bugün kurtulmaya çalıştığımız 1982 Anayasası'nı hazırlamıştı.
***
1961'deki kurucu meclisi 27
Mayıs darbesini yapan askeri
yönetim '
tayin' etmişti. 1982 Anayasası'nı hazırlayan 'danışma meclisi' de yine 12
Eylül askeri darbesini yapanlar tarafından 'tayin' edilmişti.
Burada durduğumuzda, Sayın Başsavcı'nın '
demokrasi' kavramıyla ilişkisinin zayıflığını görüyoruz. Başsavcı, adeta anayasanın askeri yönetimler tarafından tayin edilmiş kişilerden oluşan meclislerce yapılması gerektiğini, halkın oylarıyla seçilmiş meclislerin anayasa yapamayacağını söylüyor.
Bu kadar talihsiz bir beyanatın Yargıtay Onursal Başsavcısı tarafından yapılmış olması, Türk demokrasisi için büyük bir yaradır. Özgürlükleri ve demokrasiyi savunması beklenen bir makamda bulunmuş bir kişi böyle bir görüşü savunabiliyorsa sokaktaki sade vatandaşın en kaba ve budalaca otoriter görüşlerin peşinden gitmesine hiçbir şey söylenemez.
***
Askeri yönetimlerin tayin ettiği kişiler tarafından yapılan anayasaları, -1961 Anayasası'nın son derece ilerici bir yapısı olmasına rağmen- içine sindirebilmek, askeri dönemleri, demokrasinin şu ya da bu nedenle rafa kalktığı dönemleri özleyişin bir ifadesinden başka ne olabilir.
Sayın Başsavcı, başlattığı
367 krizinin ardından, AKP'nin oy patlaması yapmasının nedenlerini de düşünmemiş olmalı. Çünkü aynı tarzdaki bir mücadele mantığıyla hareket etmeye devam ediyor. O mantık AKP oylarını yüzde 47'nin üzerine taşıyan mantıktır. Ve hâlâ aynı mantıkla siyasi mücadele verdiklerini zannedenler sadece AKP'nin değirmenine su taşımaya devam ediyor.
***
Prof.
Mümtaz Soysal 1971 yılında 'Her Şafakta Uyananlar' diye bir yazı yazarak
askeri müdahale ve kendi istedikleri yönde askeri müdahale rüyası görenleri alaya almıştı. Ama bu rüyalara en uzak olması gereken kişilerin bile hâlâ aynı rüyanın etkisinde olduklarını görmek çok hüzün verici bir durum.
OKAY GÖNENSİN/VATAN