Öcalan'ın ağzındaki bakla ve kim nerede hata yapıyor?
Silvan'daki 13 şehitten sonra
terörle mücadelede konsept ve yöntem tartışmaları zirve yaptı.
Ankara'nın havasına bakıp son saldırıların bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz.
Fakat bir gerçeği de not etmek lazım.
Yaklaşık 30 yıldır
terörle mücadele eden
Türkiye, sanki ilk kez böyle bir saldırıyla karşılaşmış gibi refleksler veriyor. Siyasiler 'kanı yerde kalmayacak',
şehit yakınları 'vatan sağ olsun' diyor.
Medya konuyu tartışıp bir sonraki saldırıya kadar rafa kaldırıyor.
TSK'nın ise
yol haritası yok.
Oysa
PKK'nın kafasında adım adım uyguladığı bir planı var. Hatta bu konuda çok istikrarlılar.
Mesela son örnek. DTK demokratik özerkliği ilan etti. BDP milletvekillerini kampa çekip bundan sonraki süreci belirliyor.
Maalesef siyasetçiler, terör uzmanları ve birtakım liberal aydınlar 'nereden çıktı bu özerklik' deyip 'ne olduğunu' anlamaya çalışıyorlar. Hele bir de 'bir şey olmazcılar' var ki evlere
şenlik...
İyi de PKK'nın özerklik ilan edip sonra da bunu 'fiili Kürdistan'a dönüştürmeyi hedeflediğini sağır
sultan bile duydu.
Bu köşede; 19
Ağustos 2009'da 'Öcalan'ın ağzındaki bakla' başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Oradan kısa bir hatırlatma: "Yol haritasında söylediği '
demokratik özerklik' ifadesi aslında çok sayıda görüşme notunda var. İşte onlardan bazıları; 20.12.2006, 04.01.2007, 26.09.2007, 07.11.2007, 12.03.2008, 13.05.2009 görüşmeleri."
Yani Öcalan tam 5 yıldır demokratik özerklik ilan edeceklerini anlatıyor. Hatta o görüşme notlarında önümüzdeki günlerde yaşanacakların ipuçları da var.
Yine aynı yazıya dönelim. 2 yıl önceki yazıda 'öz
savunma güçleri'ne de yer vermiştim. Öcalan'ın nihai hedefi tabii kendini hapisten kurtardıktan sonra Kandil'deki militanlarını
peşmerge tarzı bir askeri yapılanmayla Güneydoğu'da konuşlandırmak.
"Son olarak kardeşi
Fatma Öcalan ve avukatlarıyla 18
Mart 2009'da yaptığı görüşmede ilerleyen dönemlerde
bölge genelinde köy korucuları, asker ve polis çekilerek onların yerine '
halk milisleri' tarzı yeni bir 'iç güvenlik örgütü' kurulabileceğini, eski PKK'lıların da bu kadro altında maaşlı işe alınabileceğini' söylemişti."
Bu noktadan sonra aslında net kararlar almak gerekiyor.
Çünkü çatışmalar sokaklara inerse öngörülemeyen sonuçlar doğar. Şunu görmek zorundayız; Ayrılamamak da bir sorundur. PKK dahil herkes Türkler ile Kürtler'in isteseler de ayrılamayacak kadar iç içe olduğunu görmek zorunda.
O yüzden oturup adam gibi birlikte yaşamanın formüllerini üretmemiz lazım.
Teşhis olmadan
tedavi olmayacağı için de sağlıklı bir sorun tanımı gerekiyor. Kimin nerede hata yaptığını görmek şart.
PKK stratejide hata yaptı çünkü dünyanın hiçbir yerinde terör nihai amaç değildir. Normal şartlarda terör bir noktaya kadar tırmandırılarak taleplerin gündeme getirilmesini sağlar, çözüm makamları irade sergiledikten sonra da silahlar susar, devreye yeni aktörler girer.
Hükümetler cephesinde ise genel stratejilerdeki belirsizlik en büyük eksiklik. Üstelik her cari olumsuz olayda genel planlar kesintiye uğradı. Ayrıca olumsuz olaylara sebebiyet verenler hakkında gerekli işlemler yapılmadı.
En kötüsü ise terörle mücadele konusunda asıl sorumluluğun kendisinde olduğunu anlamayıp bunu değişik kurumlara
havale ediyor olması. Bu sorun sadece AK Parti'nin değil son çeyrek asırdaki tüm hükümetlerin temel yanlışı. Muhalefet ve BDP çizgisi de ayrı bir fecaat.
TSK cephesinde ise temel yanlış önceliklerin belli olmaması. Etkin bir istihbarat ağının olmayışı, teröriste silahlı
propaganda yapacak alan bırakması da bir başka önemli sorun.
Yani aktörü ve faktörü bol bir sorun olan PKK ve terör meselesinde yapılmayacak ne kadar çok hata ve
politika varsa hepsi yapıldı.
Son olarak; dün Mardin'den gelen şehit haberlerine yenileri eklenebilir. Özellikle
Tunceli,
Bingöl,
Şırnak ve
Hakkari kırsalına dikkat!..
ADEM YAVUZ ARSLAN - BUGÜN GAZETESİ