Türkiye kritik bir süreçten geçiyor. Bir taraftan 'yüzyılın
davası' olarak nitelendirilen
Ergenekon soruşturması sürüyor. Soruşturmayla birlikte Ergenekon
terör örgütü ile
PKK arasındaki bağlantılar bir bir gün yüzüne çıkıyor.
Diğer yanda Türkiye'nin son 25 yılını adeta kâbusa çeviren PKK'nın kökünün kazınması için ciddi adımlar atılıyor. Sorunun şiddetle çözülemeyeceği noktasından hareket eden
AK Parti hükümeti
bölgeye yönelik sosyal, kültürel ve
ekonomik paketleri ardı ardına açıklıyor.
Bölücü örgütün bitirilmesi için Kuzey Irak yönetimiyle temasa geçiliyor. Terör örgütü, atılan her adıma eylemle karşılık vermeye çalışıyor. Terör yandaşlarını kışkırtmak, sokağa dökmek için kullanılan argüman ise İmralı'da cezasını çeken bölücübaşı Abdullah Öcalan ile ilgili iddialar. Ne zaman somut bir adım atılsa, Öcalan'la ilgili yeni bir yalan haber ortaya çıkıyor.
2007'nin ilk aylarında Türkiye'nin
Kuzey Irak politikası gündemin ilk sıralarında yer aldı. 23
Şubat 2007 tarihli Milli
Güvenlik Kurulu toplantısından PKK terörünü önlemek için Kuzey Irak'taki
Kürt liderlerle görüşme konusunda uzlaşma çıktı: "Kuzey Irak'tan yönelen terör tehdidinin aşılabilmesi amacıyla siyasi ve diplomatik çabaların yoğunlaştırılmasında yarar görülmüştür." Türkiye ile Kuzey Irak cephesinde gelişen olumlu hava İmralı'yı rahatsız etti.
Bir hafta sonra
Abdullah Öcalan'ın hapiste zehirlendiği iddiaları ortaya atıldı. Ülkenin özellikle Doğu ve Güney
doğu bölgeleri
gösterilerle karıştı. MGK kararı sonrası oluşan olumlu hava, yerini gerginliğe bıraktı. PKK eylemleri de tırmanışa geçti. Kuzey Irak'la
diyalog yönünde gelişen süreç kesintiye uğrayarak sonbaharla birlikte
sınır ötesi harekât noktasına kadar geldi.
Abdullah Öcalan, Kuzey Irak'a yönelik söylemini bu tarihten sonra sürekli sertleştirdi. Baş
bakan Tayyip Erdoğan, Irak ziyaretinde Kürt lider, Irak Cumhurbaşkanı Celal
Talabani ile görüşeceğini açıkladı. Öcalan, 19 Haziran 2008'de avukatları ile yaptığı görüşmede kendi tasfiyesini dahi Kuzey Irak'a bağladı.
Başbakan Erdoğan, 10 Temmuz'da Irak'a gitti. Erdoğan, Irak'a gitmeden 4 Temmuz'da Öcalan'ın avukatları 'kafa kazıtma' iddiasını
servis etti. Öcalan'ın saçlarının zorla kazıtıldığı ileri sürüldü. Ortam yeniden gerildi.
Çeşitli illerde gösteriler düzenlendi. PKK cephesinden sosyal barışı tehdit eden duyurular yapıldı.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in iddialar üzerine yaptığı açıklamadan, saç kazıtma hadisesinin Öcalan'ın isteğiyle gerçekleştirildiği ortaya çıktı.
Türkiye'nin Kuzey Irak ilişkileri bir süredir yeniden sıcak bir atmosferde. Yerel yönetimin başbakanı Neçirvan Barzani'nin Türkiye'ye daveti gündeme geldi. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, Kuzey Irak liderleri ile olan teması doğrulayan beyanatlar verdi. Daha önemlisi iddianamesinde Ergenekon ile PKK'nın bağlantılarının açık açık yazıldığı Ergenekon Davası görülmeye başladı. Gelişmeler üzerine yeniden İmralı devreye girdi.
Öcalan'ın fizikî şiddete maruz kaldığı iddia edildi. Ülke yeniden gerildi. Doğu ve
Güneydoğu'nun pek çok yerinde eylem düzenlendi. Çıkan olaylarda bir kişi hayatını kaybetti.
Olayların amacı askerî vesayete zemin hazırlamak
Abdullah Öcalan'ın 'kötü mualeme' gördüğü iddiaları üzerine başlayan olaylar sürüyor. Bölgeyi yakından tanıyan iki isim mitinglerin perde arkasında askerî vesayet rejimi hülyalarının yattığını söylüyor.
Gazeteci-yazar Altan Tan: Türkiye'deki mevcut durumun faturasını sadece DTP'ye çıkarmak doğru değil. 1999'dan 2004 yılına kadar ve oradan
Şemdinli olaylarına kadar gitmek lazım. Bugün yaşananları anlamak için 'Şemdinli neden başladı?' sorusuna
cevap aramak gerekiyor. Türkiye AB sürecine girdi, yeni anayasa hazırlıkları başladı. Ondan sonra Şemdinli oldu. Türkiye'de birileri, belli güçler askerî vesayet rejimi kurmak istiyor. Bütün eylemler buna
hizmet ediyor. Kimin eli kimin cebinde bunu Başbakan biliyor. Bu işin uyuşturucu,
dış politika ile ilgili birçok yönü var.
İstihbarat birimleri Başbakan'a bağlı.
Eski milletvekili Abdülmelik Fırat: PKK,
derin devletle birlikte çalışıyor. Öcalan'ın fizikî şiddet gördüğü yönündeki iddialara inanmıyorum. Daha önce de zehirlendi dediler, yalan çıktı. Onunla derin devlet temas halinde. 1999'da yakalandığında bir MİT yet
kilisi kendisinden faydalanacaklarını söylemişti. O temas ve faydalanma devam ediyor. Avukatları aracılığıyla ne yaptırmak istiyorlarsa duyuruyorlar. Tam da bu dönemde yeniden şiddet gördüğünü söylemesi tesadüf değil. Bir tarafta Ergenekon duruşması var. Ayrıca Öcalan, İmralı'da el üstünde tutuluyor. Çeşnicibaşı bile var.
PKK, Ergenekon'u gölgede bırakmak için çırpınıyor
Ergenekon
terör örgütü ile bağlantısı iddiası gün yüzüne çıkan PKK, Doğu ve Güneydoğu'da vatandaşı devletle karşı karşıya getirmek için eylemlerini artırdı. Bu ilişkiyi 'devletin içindeki
iktidar mücadelesi' diyerek sulandırmaya çalışan PKK, şehir merkezlerinde miting adı altında izinsiz gösteriler yaptırmaya başladı. DTP'-nin desteklediği gösterilerde dükkânlar taşlandı, taş,
sopa ve molotoflarla güvenlik güçlerine saldırıldı. Açıklamalarda ise
Ergenekon soruşturmasının ve hükümetin ağır dille eleştirilmesi dikkat çekti. Yaşananları değerlendiren bölge milletvekilleri, olayların temelinde
Ergenekon davasının yattığı görüşünde. Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız bu konuya dikkat çekiyor: "PKK, Ergenekon'u gölgede bırakmak için çırpınıyor." AK Parti'nin Doğu ve Güneydoğulu milletvekillerinin gerginlikle ilgili görüşleri şöyle:
Muş Milletvekili Seracettin Karayağız: PKK yandaşlarının çıkardığı son olayları ve Diyarbakır'daki
kepenk indirmeleri Başbakan'ımızın bu ile yaptığı gezisinden ziyade, görüşülmesine başlanan Ergenekon davasıyla ilgili görüyorum. Türkiye'deki karanlık işleri ve ilişkileri ortaya çıkaracak olan bu dava, terör örgütünün de iç yüzünü
halka gösterecek.
Yalçın Küçük ve halen Ergenekon davasından
tutuklu Doğu Perinçek, Abdullah Öcalan ile defalarca görüşmüş. Bu ilişkilerden dolayı itibarlarının sarsılacağını bildikleri için feveran ediyorlar. Çünkü onlar en çok bundan korkuyorlar. Onun için bu davayı gölgede bırakmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar, yapacaklar.
Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel: Bu olayların hem devlete hem de PKK ve onunla aynı tabana hitap ettiğini söyleyen DTP'ye bakan yönleri var. Öncelikle ne olursa olsun devlet vatandaşın can ve mal güvenliğinin güvencede olduğu duygusunu vermeliydi. Yani meydanı PKK sempatizanlarına bırakmamalıydı. Ama özellikle can güvenliği açısından bakıldığında bunun kolay olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü yıllardır terör belasından ve şiddet ortamından canı yanan bölge halkının geçmişten gelen korkuları var. Halk hâlâ bunu üzerinden atamamış. PKK, 1990'lı yıllarda sık sık başvurduğu kepenk kapattırma girişimlerine yeniden başladı. Bu görüntüler bölgeye yakışmıyor. Bölge halkına zarar veriyor. Oysa Diyarbakır'daki bütün büyük
alışveriş merkezleri açıktı.
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran: Yerel seçimlerde alacakları başarısızlık onları telaşlandırmış. Can korkusuyla sağa sola saldırıyorlar. Ayrıca Ergenekon davasına denk gelmesi de çok anlamlı bana göre. Daha önce, 22 Temmuz seçimleri sürecinde Öcalan'ın İmralı'da zehirlendiğini ileri sürerek
propaganda yapmışlardı. Şimdi ise Öcalan'a işkence yapıldığı şayiasını bahane ederek ortamı germeye çalışıyorlar. Bölgede görüştüğümüz kanaat önderleri, insanların içlerinden gelerek değil, can ve mal güvenliği nedeniyle evlerinden çıkmadıklarını söyledi. Bunu da anlayışla karşılamak lazım.
Kilis Milletvekili Hasan Kara: PKK çizgisinde yayın yapan Roj TV, günler öncesinden Kandil'le canlı bağlantılar yaptı. Televizyona bağlananlar, vatandaşların evlerinden çıkmaması için sürekli uyarılarda bulundular. Halkı, adeta tehdit ettiler. Hatta 'evinde ölüsü olan bile varsa dışarı çıkmasın' diyerek halkı korkutmaya çalıştılar. Bazı mahallelerde broşürler dağıtıldı. Bazıları yapılan bu sindirme propagandasından olumsuz etkilense de insanların çoğu evlerinden çıktı, işine gitti. Esnafın önemli bir kısmı da işyerlerini açtı. Büyük alışveriş merkezleri açıldı.
ZAMAN