CİHANER YENİDEN TUTUKLANABİLİR
Türkiye bir yargı
darbesi sürecine girdi.
Yaşanan çok önemli olaylar bunun açık işareti.
Bunlar daha önce yapılmış planların peş peşe uygulamaya konulması.
Neydi bu planlar ?
Birincisi;
Erzincan Başsavcısı
İlhan Cihaner'i
Ergenekon davasından
kurtarmak ve yargılanmasının
Yargıtay'da devam etmesini sağlamak.
İkincisi; davaları
Yargıtay'a aldıktan sonra hızlı bir şekilde bazı isimlerin
tahliyesini sağlamak.
Üçüncüsü; bunu bir yol yapıp emsal olarak
Ergenekon soruşturmasını Yargıtay'a almak.
Dördüncüsü; Ergenekon soruşturmasına
bakan hakimleri kendi iradeleriyle karar veremeyecek hale getirmek için
tazminat davası kıskacına almak.
Beşincisi; hakimleri tazminat davası tehdidiyle
sanık avukatlarının tahliye taleplerine karşı çıkmamaya sevk etmek.
Özellikle
HSYK üzerinden Ergenekon savcı ve hakimlerine
operasyon yapılması artık bilindik bir şey.
Şimdi başka bir süreç devrede.
Bir yandan davayla ilgili hakim ve savcılar verecekleri kararlar konusunda Yargıtay tarafından açıkça tehdit ediliyor.
Diğer yandan Yargıtay davayı Özel Yetkili Mahkemelerin elinden almak için düğmeye basıyor.
Ve Yargıtay, Ergenekon soruşturması kapsamında sanıklara
tutuklama kararı veren Özel Yetkili Mahkemelerin heyetleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Bunun adı
yüksek yargı darbesi.
Erzincan'daki
Ergenekon davasının, sanık
İlhan Cihaner'in görevi kötüye kullanmaktan yargılandığı ve Yargıtay'da görülen davasıyla birleştirilmesi, bu sürecin alenileştiğinin göstergesi.
Davanın Yargıtay'a alınmasıyla Cihaner'in tahliye edilmesi, Ergenekon sanıklarına tahliye sürecinin önünün açılması demek.
Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ı tahliye etmedikleri için hakimlerin tazminat ödemeye mahkum edilmesi de bu sürecin alenileştiğinin göstergesi.
Artık Ergenekon davasının hiçbir garantisi yok.
Yüksek yargı gözünü karartıp hukuku ayaklar altına almak pahasına bütün çılgınlıkları yapabilir.
Yargıtay; artık Cihaner'in iki numaralı sanık olduğu Erzincan'daki Ergenekon yapılanması davası Yargıtay'da görüleceğinden,
İstanbul'daki Ergenekon davasının da bununla bağlantılı olduğu gerekçesiyle birleştirilmesine hükmedebilir.
Ve İstanbul'daki Ergenekon davası kapsamında bazı isimlerle ilgili dosyalar bu bağlantı kurularak Yargıtay'a alınabilir.
Ve daha da ötesi Yargıtay artık dosyaların gelmesini bile beklemeden CD üzerinden davaya bakıp istediği Ergenekon sanıklarına jet tahliye verebilir.
Bütün bunların yolu açıldı.
Bunların başında da muhtemelen
Albay Dursun Çiçek'in
tutuklu bulunduğu “millete
ihanet eylem planı dosyası” gelebilir.
Bunların başında Mehmet Haberal'ın dosyasının Yargıtay'a alınarak tahliye edilmesi gelebilir
Hukuken birleştirilemez olmasına rağmen görevi kötüye kullanma davasıyla
örgüt davası Yargıtay'da birleştirildi, Ergenekon sanığı İlhan Cihaner ve diğer 9 sanık tahliye edildi .
Yargıtay, tahliyeleri İlhan Cihaner ile sınırlı tutmayıp davanın bütün sanıklarını tahliye etti.
Fakat Yargıtay 11.
Ceza'nın atladığı çok önemli bir ayrıntı oldu.
Aslında bu ayrıntıyı Ergenekon sanıklarını kurtarma planı yapanların hepsi atladı.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi “görevi kötüye kullanma” gibi suçlara bakmakla
yetkili bir
mahkeme olmasına rağmen “örgüt” dosyasını bünyesine alarak karar verdi.
11. Ceza'nın verdiği kararı aslında örgüt suçlarına bakan 9. Ceza Dairesi verseydi bu belki anlaşılabilirdi.
Üstelik kendi görev alanı olmadığı halde bu kararı veren 11. Ceza Dairesi, bir de Cihaner ile sınırlı kalmayıp diğer 9 sanığı da tahliye etti.
Yani iki görevsizliği birden yaptı.
Hadi Cihaner'i anladık diyelim. Yargıtay 11. Ceza Dairesi tamamen “örgüt” suçundan yargılanan diğer 9 sanığı tahliye edemez.
Bırakın tahliyeyi onların davasına bile bakamaz.
Çünkü bu; örgüt suçlarına bakan 9. Ceza Dairesi'nin alanına giriyor.
Mahkeme yetkisini iki kere aştı, “ben yaptım oldu” dedi.
Yargıtay; Türkiye'de iktidarı devirmek üzere faaliyette bulunmaktan yargılanan çok geniş tabanlı bir örgütü bağımsız mahkemelerin elinden aldı.
Üstelik Yargıtay'ın kendi iç işleyişini bile çiğneyerek.
Bu kararla artık Ergenekon davasına Yargıtay bakacak.
Yargıtay Türkiye'deki mahkemelerin davayı tamamlamalarına fırsat vermeden bir darbe yaptı.
Böyle bir yüksek yargının bağımsızlığına kim nasıl güvenebilir ?
Bundan sonra Türkiye'de hangi hakim ve savcı korkmadan cesaretle kendi iradesiyle karar verebilir ?
Bunun adı “yüksek yargı darbesi” değil de ne ?
Peki şimdi ne olur ?
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, dava dosyası İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin elinde olmasına rağmen bir karar verdi.
Yani Cihaner dosyası şu anda hala İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin elinde.
Oysa Cihaner hakkında tutuklama kararını veren Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesiydi.
Dolayısıyla Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erzurum'un kararını bozmuş oldu.
Ve yine dolayısıyla; İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Yargıtay 11. Ceza'nın dosyaları birleştirme kararını tanımayıp şimdi bu tahliyeden sonra İlhan Cihaner'i ve diğer sanıkları yenibaştan tutuklayabilir.
Hukuki olarak bu mümkün.
Çünkü dosyayı elinde bulunduran İstanbul 13. Ağır Ceza, henüz Cihaner ile ilgili bir karar vermiş değil.
İşte Türkiye böyle bir dönemde yargı reformunun kaçınılmazlığını tartışıyor.
Anayasa Mahkemesi anayasa değişikliği hakkında vereceği kararla Türkiye'deki yüksek yargının bu
darbeci tavrına “devam” ya da “dur” diyecek.
Anayasa Mahkemesi anayasa değişikliğinin özellikle çok kritik olan yüksek yargının yapısıyla ilgili maddelerini iptal ederse, bu ülkede bir yüksek yargı darbesi sürecinin sürmesine izin vermiş olacak.
Üstelik yetkisini aşarak şekil incelemesi yapacağını ifade ettiği davaya esas yönünden bakmış olacak ki; bu da yüksek yargı darbesinin pekiştirilmesi demek.
Yok eğer buna halkın karar vermesine hükmeder ve önündeki değişiklik paketini referanduma götürürse bu ülkede yargı bağımsızlığının önemine inandığını gösterecek.
Ve artık yargı, bağımsızca işleyebilmek için köşe kapmaca oynamak zorunda kalkmayacak.
Yapmazsa ne olacak ?
Türkiye'nin
demokrasi mücadelesi hiç bitmeyecek.
Birileri korkularının esiri olarak “yargı kararlarına saygılıyız” demeye devam ederken, herkes bilsin ki; birileri cesurca demokrasi kavgası vermeyi sürdürecek.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]