Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) uzun yıllar tercümanlık yapan
Yıldırım Beğler'in,
Gaffar Okkan suikastına karıştıklarını ve sonra
Malatya'da düşen
uçakta can verdiklerini iddia ettiği
Özel Kuvvetler timinin, 1997 yılında
KKTC'deki tatbikatta dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı Or
general Hüseyin Kıvrıkoğlu'na düzenlenen suikast girişiminde de başrol oynadıkları ortaya çıktı.
KIVRIKOĞLU'NA KURŞUN ATAN DA CASADAYDI
Gazeteci Muhammet Kutlu'nun, yeni çıkan kitabı “Derin Güçlerin Gizli Ordusu, Gladio” adlı kitabında,
Albay Vural Berkay'ın şehit olduğu
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki suikastın asıl hedefinin daha sonra
Genelkurmay Başkanı olacak olan dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu olduğu belirtiliyor. 2001 yılında Malatya'da düşen CASA uçağı ve içinde bulunan Özel Kuvvetler timiyle ilgili çarpıcı bilgilerin yer aldığı kitapta, eski
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'na yönelik başarısız suikast girişimine ışık tutacak tanıklıklara da yer veriliyor.
ÇEVİK BİR'E GENELKURMAY BAŞKANLIĞI YOLU
“Kıvrıkoğlu'nu Sıyıran
Kurşun ve Düşen CASA uçağında Ortadan Kaldırılan
Özel Tim” b
ölümünde, KKTC'de gerçekleştirilen Toros-2/97
Tatbikatı sırasında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı'nı sıyırıp geçen bir kurşunun, hemen arkasındaki Albay Vural Berkay'a isabet edip şehit ettiği hatırlatılarak, bu olayın 1998
Ağustos ayında Genelkurmay Başkanı olacağına kesin gözüyle bakılan Kıvrıkoğlu'nun bertaraf edilmesi amacıyla yapıldığının düşünüldüğü kaydediliyor. Kitapta, Kıvrıkoğlu'nun suikaste
kurban gitmesi halinde
Genelkurmay Başkanlığı'na Orgeneral
Çevik Bir'in geleceği ifade ediliyor.
KIVRIKOĞLU ÖLDÜRÜLSEYDİ NE OLURDU?
Kitapta bu konuyla ilgili şöyle deniliyor: “İşin doğrusu, o dönemde Kıvrıkoğlu'nun, herhangi bir tatbikat alanında ya da başka bir yerde, herkesin gözünün önünde başına yıldırım dahi düşse, ya Orgeneral Çevik Bir'in, ya da onun yolunu açmak isteyen “dost ve müttefik” karanlık güçlerin parmağı olduğu düşünülürdü. İşte bu kritik dönemde meydana gelen böyle bir ölümlü tatbikat
kazası, geniş yankı uyandırdı. 28
Şubat cuntası dönemi şartlarının elverdiği ölçüde, haberlere konu oldu. Ancak olay TSK tarafından da “kaza” olarak değerlendirildiğinden, fazla üzerine gidilmeden konu kapatıldı.”
S-300 FÜZELERİNİ İMHA TATBİKATI
Suikast girişiminin yaşandığı günkü tatbikatın konusunun Rusya'dan Rum Kesimi'ne gönderilecek S-300
füzelerinin nasıl ele geçirileceği olduğu ifade edilen kitapta tatbikat detayları şu şekilde anlatılıyor: “Mizansen gereği, askerlerin bidonları birbirine kaynakla ekleyerek oluşturdukları temsili S-300 rampaları, Özel Kuvvetler'e mensup bordo berelilerden oluşan bir tim tarafından
imha edilecekti. Bordo bereliler, arazide görünmeden S-300 rampalarına etkili atış mesafesine kadar yaklaşacaklar, 200 metre mesafeye geldiklerinde, füze rampalarını koruyan Rum askerlerine ateş ederek etkisiz hale getirecekler. Sonra da rampalara patlayıcılar bağlayıp havaya uçuracaklardı. Tatbikat alanında
silah kullanarak harekat icra eden başka herhangi bir unsur bulunmuyordu. Tatbikat alanının yerleşimi ise şu şekildeydi. Protokol çadırının kurulduğu tepe, Seyirtepe'ydi. Seyirtepe'nin doğusunda, aşağı yukarı bin 500 metre ileride sızma yapılarak imha edilecek temsili S-300 füze rampaları bulunuyordu.”
KIVRIKOĞLU'NUN OMUZUNU SIYIRDI
“Rampayı ateşle
baskı altına alıp imha edecek olan bordo bereliler de, arkaları tamamen Seyirtepe'deki
protokol çadırına, yüzleri de füze rampalarına dönük olarak, bin metre mesafede konuşlanmıştı. Bordo bereliler, ateşe başladıklarında, bir kurşun gelerek Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun sağ kolunu sıyırıp, arkasında oturan Vural Berkay'ın kalbine isabet etti. Protokol oturma düzeninde, koltuklar, arka sırada oturanların, önlerinde oturan iki kişinin arasından önlerini görebilmesi esasına göre dizilmişti. Tatbikat esnasında Vural Albay'ı şehit eden kurşun, Orgeneral Kıvrıkoğlu ile sağında oturan KKTC
Tarım Bakanı'nın arasından geçmişti. Orada bulunanların ifadelerine göre, kurşun, Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun çok yakınından, adeta omzunu yalayarak geçmişti.”
KONU HEMEN KAPATILDI
Suikastle ilgili yapılan
soruşturmada ulaşılan kritik bilgiye göre
astsubaylardan biri ters tarafa dönerek Kıvrıkoğlu'nu nişan aldığı kaydedilen kitapta, “Buna göre, sırtları yaklaşık bin metre gerideki protokol çadırına dönük olarak ilerideki füze rampalarına ateş eden bordo berelilerden biri, arkadaşlarının aksine, geriye dönerek protokol çadırına nişan almıştı. Soruşturma sonucunda, tüm oklar, bir kilometreden bir yumurtayı vurabilecek kadar
keskin nişancı olan bordo bereli bir astsubayı gösteriyordu. Aynı timde bulunan, yine keskin nişancı olan ve
şüpheli astsubay ile eşi nedeniyle akrabalık bağı bulunan başka bir astsubay da şüpheli durumdaydı. Fakat, nedense işin çok yukarılara, belki de çok batıya gideceği düşünülerek resmi bir
suçlama yapılmadı. Konu kapatıldı” ifadeleri yer alıyor.
ÖZEL TİM GENERALLERİ BİLE SALLAMADI
Tatbikat öncesi Özel Hareket Timi'nde bulunanların alanı inceleyen general ve albayları ayak ayak üstüne attıkları belirtilen kitapta görgü tanıklarının şu ifadeleri de yer alıyor. “Tatbikat alanında bulunmuş olan bazı tanıklar, tatbikat öncesinde son kez alanı inceleyen general ve albaylardan oluşan heyetin, bordo berelilerin yanından geçerken, astsubaylar dahil tim elemanlarının sere serpe uzandıkları yerlerden doğrulmadıklarını, hatta ayak ayak üstüne atmış olan tim elemanlarının, önlerinden geçen rütbelileri kayıtsızca izlediklerini hatırladıklarını belirtiyorlar.”
ŞÜPHELİ ASTSUBAY DA DÜŞEN UÇAKTAYDI
Kıbrıs'taki tatbikata katılan Özel Tim'in tamamının 2001 yılında Malatya yakınlarında düşen CASA
tipi uçakta yer aldığının belirtildiği kitapta, “Kıbrıs'taki kazalı tatbikata katılan Özel Tim'in tümü, 16
Mayıs 2001'de Malatya yakınlarında düşen Casa tipi nakliye uçağında can verecekti. Özel Kuvvetler'den 1 binbaşı, 3 yüzbaşı, 3
üsteğmen, 16 astsubay, 1 uzman
çavuş ve 10 erin bulunduğu uçak, Diyarbakır'dan kalkmış, Malatya'ya gidiyordu. İlk kez bu kitapta yer alan bu bilgiyi, söz konusu tatbikatta bulunan birden fazla askeri
personel doğruladı. Aynı tanıklar, söz konusu timin düşen uçakta can verdiğinin, pek çok TSK personeli tarafından da bilindiğine dikkat çekiyorlar. Bilindiği kadarıyla, söz konusu iki şüpheli astsubay da ölenler arasında bulunuyordu.”
ÜST ÜSTE DÜŞEN CASALAR
Kitapta, “Malatya'da düşen CASA CN-235 uçak kazasında şehit olan 34 Mehmetçik'in acısı dinmeden, iki gün sonra da Ankara'da aynı tip bir uçak daha düştü. 1 TAI personeli şehit oldu, 3
İspanyol öldü. Üç gün içinde düşen iki CASA uçağı, basında ve kamuoyunda geniş yankı uyandırdı” denilerek basındaki CASA karşıtı kampanyaya dikkat çekiliyor: “Uzaklardaki dost ve müttefiklerimiz, bir taşla birkaç kuş vurmayı çok sevdiklerinden, İspanyol yapımı bu uçakların karalanması için oluşan fırsat değerlendirildi. “Bir kısım basın”, derhal CASA uçaklarının güvensiz olduğu ve İspanyolların teknolojilerinin yetersiz olduğu yönünde yorumlara yer vermeye başladı. Ankara'da meydana gelen ikinci kazada, TAI tarafından İspanyol CASA firması ile Türk Silahlı Kuvvetleri için ortaklaşa üretilmekte olan 9 CN–235 uçağının ikincisi, ilk
test uçuşunu yapmak üzere pistten kesildikten hemen sonra henüz tespit edilemeyen bir nedenle düşmüştü. “
ŞEMDİN SAKIK CEZAEVİNDE DERİN BİLGİLERİ NASIL ALABİLİYOR?
Kitapta Malatya'da düşen uçakla ilgili olarak
terör örgütü elebaşlarından Şemdin
Sakık'ın da bilgisinin olduğu ifade edilerek, “Söz konusu timin, Malatya'da düşen Casa uçağında can verdiği kazayı, biraz değişik şekilde de olsa,
terör örgütü elebaşılarından
Şemdin Sakık'ın bildiği de anlaşılıyor. Cezaevinde yatan bir mahkûmun, nasıl bu kadar derin bilgilere “hala” ulaşabildiği ise ayrı bir inceleme konusu olsa gerek. Şemdin Sakık'ın tıpkı terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın,
hediye paketi içinde Türkiye'ye teslim edildiğine benzer şekilde, ölüm saçtığı bu topraklara “sağ salim” getirilmesi bile, kodeste bu bilgilere nasıl ulaştığını açıklayabilir aslında.
Nuriye Akman'ın 14
Kasım 2006 tarihinde Zaman Gazetesi'nde yayınlanan Şemdin Sakık'ın
avukatlığını yürüten Vedat Erten ile görüşmesinde, Malatya'da düşen Casa uçağından bahsedilir. Nuriye Akman, burada Şemdin Sakık'tan avukatı Vedat Erten aracılığıyla bilgi almaya çalışmış. Avukat Vedat Erten'in Akman'a aktardıkları şöyle: “Ama şundan çok emin olarak konuşuyor. Casa uçağının Malatya'da düşmesinden sonraki ilk görüşmemizde, ‘Beni getirenleri götürdüler. Beni Irak'tan Türkiye'ye getirenler bu uçaktaydı. Ve içlerinde
Yeşil de vardı.' dedi bana.”
VAKİT