Osmanlı ve
Türkiye’de ‘
iletişim tarihinin hafızası’ niteliğindeki eserlerin sergilendiği
İstanbul PTT
Müzesi’nin kapıları, bugünlerde ziyaretçilerine sımsıkı kapalı. 2000
Mayıs’ında halka açılan müze
komik bir
uygulama sebebiyle ziyaretçilere kısıtlı
hizmet verebiliyor. Bu durumun bir tek sebebi var; tasarruf
tedbirleri kapsamında güvenlik görevlilerinin işine son verilmiş olması.
Sirkeci’deki müzeyi ziyarete niyetlenenlerin işi zor. Evvela, müze kapısına geldiğinizde kapının kilitli olduğunu görüp geri dönme ihtimaliniz yüksek. Zili fark ederseniz ne âlâ, şanslı sayılırsınız. Lakin zili çaldıktan sonra ‘biraz’ beklemeniz şart. Müzede ziyaretçi varsa üst katlardaki görevlilerin sizi duyması imkânsız; eliniz mahkûm bekleyeceksiniz. İçeridekiler hasbelkader aşağıya indiklerinde sizi duyabilecekler çünkü!..
Yıllardır burada görev yapan müze müdiresi Nevin Özgen’in de en büyük endişesi can ve mal güvenliği. Kapıyı daima kilitli tutmak zorunda kaldıklarını ve içeride ziyaretçi varken üst katlarda oldukları için zili duyamadıklarını, bu sebepten gelenlerin geri döndüğünü ifade ediyor.
MÜZENİN GÜVENLİĞİ ‘CAM’A EMANET!
PTT’de farklı kademelerde yer alan Özgen, böylesi bir müzede sorumluluk almaktan oldukça memnun; ancak güvenliği olmayan müzede, eserlerin kendi üzerine zimmetli olmasından dolayı endişeleniyor: “Üzerimde o kadar büyük bir yük var ki… Kendimi ve arkadaşlarımı riske atamam. Kimi zaman arkadaşlar izinli oluyor. Burada tek kalıyorum. Böylesi zamanlarda duyduğum endişeyi anlatamam.”
Mevcut durumu
yetkililere bildirip bildirmediğini sorduğumuz Müdire Özgen, defalarca dilekçe yazdığını; fakat her seferinde olumsuz
cevap aldığını söylüyor; “Yarın bir sorun çıktığında ‘nasıl ağır bir ceza verelim’ diye düşünmeye başlarlar.
Uşak’ta yaşananları gördük. Defalarca başmüdürlüğe yazılar yazdım; ama ilgilenen olmadı.”
Büyük Postane bitişiğindeki müze binası 103 yıllık.
TBMM binasının da mimarı olan Vedat Tek’in de üzerinde çalıştığı yapının en bariz özelliği ön cephesindeki korunaksız büyük pencereleri. Binada
alarm ve
kamera sistemi de bulunmadığından özellikle
yönetim odasının pencereleri büyük risk taşıyor; yani hırsız ile müze arasında sadece birkaç milimetrelik cam var. Müdire Özgen, bu duruma kendince palyatif bir önlem almış. Akşamları çıkarken odasının kapısını kilitleyerek hırsızın buradan müzeye geçmesini engellemeyi amaçlamış.
İlginç yöntemlerle korunmaya çalışılan müzedeki eserler tam anlamıyla birer tarihî vesika niteliğinde. Osmanlı’nın 1800’lü yıllarda yaptırdığı
posta güzergâh haritalarından tutun da
Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait
antika telefonlara kadar birçok eser, camekânların içinde veya açıkta sergileniyor. İlgisizlikten dolayı çoğu kimsenin varlığından bile habersiz olduğu PTT Müzesi’nin ziyaretçi sayısında da sürekli bir azalma var. 2003 yılında 2 bin 897 kişiyi ağırlayan müze, geçtiğimiz yıl sadece bin 500 kişi tarafından ziyaret edilmiş. Özgen, bu düşüşün ‘oldukça
doğal’ olduğunu belirtiyor: “Bu yaz doğru dürüst ziyaretçi ağırlayamadık; çünkü kapıda kalıyorlar. Yapacak bir şeyimiz yok. Kaç kişiyi içeri alabiliriz ki!..” Müzeyi, ‘ısrarlı ziyaretçiler’ hafta içi 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edebiliyor.
‘EV ALARMI TAKIN’ TEKLİFİ
Özgen, müzeyi ziyarete gelen üst düzey yetkililere güvenlik sorunlarını defalarca anlatmasına rağmen “Evlerde kullanılan alarmlardan bir tane takın.” gibi komik cevaplar aldığını dile getiriyor. Müzenin koruma masrafları için ziyaretçilerden 50 kuruşluk sembolik bir
ücret alınması teklifiyle PTT başmüdürlüğüne dilekçe yazan müdirenin bu teklifi de geri çevrilmiş.
‘
Güvenlik fakiri’ müzenin
depo kısmı da bir o kadar emniyetsiz. Müzede bin kadar eser teşhir edilirken, en az bir o kadarı da depoda tutuluyor. Örneğin Osmanlı’da atlı postacı olarak görev yapan, geniş yetki sahibi posta tatarlarının çantaları da beşerli olarak tozlu
naylon ambalajlarda muhafaza ediliyor. Özgen, bu durumun kendisini de rahatsız ettiğini; ancak imkânlarının sınırlı olduğunu yineliyor. Müze müdiresi, bu malzemelerin özel muhafaza kutularında saklanması gerektiğine de değiniyor.
Sirkeci’deki PTT Müzesi, tedbir alınmazsa hırsızlara davetiye çıkaran içler acısı halinden kurtulamayacak. Eğer böyle bir
hırsızlık olayı vaki olursa, en büyük suçlu hırsızlar mı, yoksa bu yaşayan tarihin gözlerden ırak ve muhafazasız kalması için ‘çalışan’ yetkililer mi olacak?..
PTT MÜZESİ’NDEKİ BAZI ÖNEMLİ ESERLER
GRAHAM BELL’İN İLK TELEFONU:
Alcatel-Bell firmasının PTT’nin 150. kuruluş yılı dolayısıyla
hediye ettiği Graham Bell’in 1882 yapımı orijinal telefonunun birebir kopyası. Müzede ayrıca manyetolu, kadranlı, kadransız, bataryalı telefonlar ve
duvar telefonları da görülebilir.
İŞGALİ HABER VEREN TELGRAF:
Manastırlı
Hamdi Bey, 16
Mart 1920 sabahı İstanbul’un İngilizlerce işgal edildiği haberini alarak bunu
Ankara’ya telgraf yoluyla ilk bildiren kişidir. Hamdi Bey’in acı haberi ilettiği telgraf ve odası aynen muhafaza ediliyor.
SİVASTOPOL TABLOSU:
Osmanlı döneminden kalma tablo, 1855’te Türklerin de aralarında bulunduğu müttefik askerlerin,
Kırım Savaşı’nda kazandıkları
zafer sonrası
Sivastopol’a girişini canlandırıyor. Burada sergilenme sebebi ise Osmanlı’daki ilk telgrafla olan ilgisi: İstanbul-
Edirne, İstanbul-Şumnu hattının devreye girmesiyle ilk telgraf Şumnu’dan İstanbul’a gönderilmişti. Kırım Savaşı’yla ilgili bilgi veren telgrafta da, “Müttefik askerleri Sivastopol’a girmişlerdir” yazılıydı.
İLK TÜRK PULU:
Posta Nâzırı Agâh Efendi tarafından 13 Ocak 1863’te ince sigara kağıdı üzerine basılmış ilk Türk pulu müzede sergileniyor. Pulların basıldığı yıllarda kullanılan ilk posta kutuları da müzede mevcut.
Aksiyon / Sertaç Dalgalıdere