Yüce Türk yargısının tüm iftiracıların oyununu açığa çıkaracağını belirten Tekin,
Cumhuriyet Savcısının,
intihar girişimini hafife aldığını öne sürerek,
"Kendisini masum göstermek için 7 santimlik bıçağı kalbine iki kez saplasın göreyim. Onur kavramına sahip olanlar bu intihar girişiminin sebebini anlarlar" diye konuştu.
Bu
davanın Ali Yiğit ve Osman Yıldırım'ın itirafları üzerine kurulduğunu öne süren Tekin, 3 bölüm halinde hazırladığı
savunmasının son bölümünde iddianamede adının geçtiği her sayfaya ilişkin tek tek savunma yaptı. Saat 16.15 sıralarında Tekin ifadesini şu cümlelerle bitirdi:
"Bizler laik, sosyal, hukuk devletine, Atatürk ilkelerine bağlı kalmaya ant içtik. Bu düşüncede olan insanın Danıştay saldırısı ya da Cumhuriyete yönelik saldırının arkasında olamaz. Orada olsam bedenimi feda eder, o yargıçların önüne atardım"
.........
İŞTE İNTİHAR ANINDA YAŞANANLAR
Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer alan
telefon dinleme kayıtlarına göre, Tekin kendisini kalbinden bıçakladıktan hemen sonra
emekli Binbaşı Mehmet
Zekeriya Öztürk aranıyor.
Öztürk, basını hastaneye çağırıp olayı “yükselteceğini” söyleyince de Avukat Kemal (
soyadı belirtilmemiş), “Böyle yaparsan olayın
komplo olmadığı anlaşılır” diyor. Öztürk, daha sonra da başka birini arayarak Tekin’in intihar girişiminde kullandığı bıçağın Hoca’nın arabasında olduğunu, polislerin şüphelenmeye başladığını, bu yüzden bıçağın polislere verilmesi gerektiğini söylüyor.
20 Mayıs 2006, Saat: 11.26...
Kimliği belirlenemeyen bir kişi,
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Binbaşı
Mehmet Zekeriya Öztürk’ü arayarak, heyecanlı bir şekilde Tekin’in intihar girişiminde bulunduğunu anlatıyor:
X Şahıs: Abi, acil Kanarya’ya gelin!
Zekeriya Öztürk: Ne oldu?
X Şahıs: Kendine zarar vermiş komutanım!
Z.Ö:
Allah cezanızı versin!
Saat :11.30
X şahıs Öztürk’ü tekrar arıyor.
X Şahıs: Abi durumu iyi, bıçakla zarar vermiş kalbine, kanamayı durdurduk.
Z.Ö: Geliyorum şimdi.
NE AMBULANSI!
Saat: 12.35
Rafet isimli bir kişi Öztürk’ü arıyor. Öztürk, Rafet’e “komutanım” diye hitap ediyor.
Rafet: Yav bir
ambulans çağırdınız mı siz?
Z.Ö: Komutanım hareket halindeyiz, tamam.
R: Nasıl sakin olayım ya, kıpırdatamıyoruz diyor adam yerinden ya!
Z.Ö: Tamam sakin olun komutanım, sakin olun.
R: Ambulans var mı orada kardeşim, sakinim ben.
Z.Ö: Yok, burası ambulanslık falan filanlık bir yer değil komutanım. Yani dağ başı gibi bir yer... ‘durdurduk kanamayı’ dedi. Şimdi ambulans çağıracak durumumuz yok, yol kazılı, şehir kazılı...
Saat: 15.32
Öztürk, Levent isimli bir kişiyi arıyor.
Z.Ö: Levent ne kadar
avukat varsa toparla hemen
Acıbadem Hastanesi’ne gelin, Kemal burada değil. Evet, intihar teşebbüsünde bulundu.
L: İmza mı?
Z.Ö:
Muzaffer abi, tahammül edemedi adam (...)
Basını çekiyorum buraya, olayı yükselticem.
Saat 15.37
Öztürk, avukat Kemal’i arıyor ve “Desteğinize ihtiyacımız var, basını çağırıp olayı yükselteceğim” diyor. Kemal ise bunun hata olacağını, eğer olayı büyütürse bunun bir (Tekin’e yönelik) bir komplo olmadığının anlaşılacağını söylüyor:
OLAYI YÜKSELTİCEM
K: Ya ne oldu?
Z.Ö: İntihar teşebbüsünde bulundu abi bu sabah.
K:
Emin misin intihar olduğundan?
Z.Ö: Eminim abi eminim, kendisi bıçaklamış ben konuştum kendisiyle.
K: Birileri bir b..k yapmasın?
Z.Ö: Değil, değil eminiz ondan.
(...)
Z.Ö: Tam denk getiremiyor,
evet tam denk getiremiyor ama, tamam mı? Abi desteğinize ihtiyacımız var. Basını çekiyorum buraya, olayı yükselticem...
K: Yükseltme işte, hata yapıyorsun Mehmet.
Z.Ö: Niye abi?
K: Hata yapıyorsun, bir şey yok ortada.
Z.Ö: Nasıl yok?
K: Olmayan bir şeyi büyütme.
Z.Ö:
Hayır olmayan şey şu, komplo yani, bu şekilde yani olayı...
K: Ama şimdi sen olayı büyütürsen bunun komplo olmadığı anlaşılacak. Onların işine yarar, burada sağduyulu ve itidalli ol. Çünkü neden? Çünkü Muzaffer yüzbaşının bu meseleye karışmadığı herkesçe malum ve biliniyor. Devlet de çok iyi biliyor.
(...)
K: Şimdi bu Muzaffer yüzbaşının üzerinde şüphe buldukları daha da yoğunlaşacak.
Z.Ö: Onun farkındayım abi.
K: Keşke böyle bir şey yapmamış olsaydı.
BİZE DE UZANIYOR
Saat: 15.45
Öztürk, avukat Kemal’i arıyor.
Z.Ö: Ne yapayım, şimdi olay dönüyor, bize uzanıyor. Yurtsever kardeşler varmış bir tane.
K: Hee?
Z.Ö: Bu
örgüt üyesi miyiz, değil miyiz... Bunun altı var ya çok iğrenç, bu işin altı çok iğrenç Kemalciğim, bu işin altı b.., şimdi avukatlar gerekiyor bana, ifade veriyorum.
K: Peki sana ne
suçlama getiriyorlar? Yurtsever Hareketi falan mı diyorlar?
Z.Ö: He bunu sordular, güldüm tabii.
K: Anladım, peki Muzaffer’le alakalı bir bağlantı soruyorlar mı?
Z.Ö: Var tabii abi, ilişkimiz olduğunu biliyorlar, zaten bütün görüntüler, şeyler. Bizim büronun orada
MOBESE var, oradaki kayıtlarımız var, telefon görüşmelerimiz var...
Saat: 20.41
Öztürk, Ertaç isimli kişiyi arıyor.
Z.Ö: Ertaç abi.
E: Efendim Zekeriya?
Z.Ö: Hocaya ulaşamıyorum, ev telefonunu biliyorsanız bir arayın da onun aracında Muzaffer abinin bıçağı var, onu almamız lazım. Burada olaylar geriliyor.
E: Gerildiği belli zaten.
Z.Ö: Geriliyor, hoca şimdi kayboldu ortadan, onu biz şey yapmadık etmedik, yalnız orada suç aleti var, suç aletini ver, adamlar (polisler) şüphelenmeye başladılar.
E: Tamam, yüzükleri takıp hemen geliyorum.
Z.Ö: Tamam abi, tamam.
Tekin, Arslan için ‘kahpe’ dedi
Tekin, adının
Danıştay saldırısında geçmesi üzerine hayatına son verme girişiminde bulundu. Gözaltına alınan Tekin hakkında
mahkeme takipsizlik kararı verdi. Tekin, dava dosyasındaki notlarında Danıştay’a saldıran
Alparslan Arslan’dan ‘kahpe’ diye söz ediyor.
Kim kimdir?
Ertaç: Zekeriya Öztürk’ün avukatı eski savcı Ertaç Giray
Levent: Eski
İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı
Levent Temiz
Kemal: Avukat Kemal Kerinçsiz (Ergenekon davasında
tutuklu)
Rafet: Emekli
Yüzbaşı Rafet Arslan, Tekin’in devre arkadaşı(Ergenekon Örgütü üyesi olmaktan dava açıldı)