Ergenekon davasının en tanınmış simalarından
Muzaffer Tekin mahkemede söz alıp konuşuyor. Ve diyor ki: 'Aynı safta bulunduğumuz
Cumhuriyet Gazetesi'nin avukatları...' İşte burada durmak ve derin bir endişe ile düşünmek gerekiyor. Aynı safta? Bu nasıl karmaşık bir iştir ki Cumhuriyet Gazetesi'ni bombalatmakla suçlanan
emekli yüzbaşı, Cumhuriyet için 'aynı safta olduğumuz' diyebiliyor da Cumhuriyet'ten adam gibi bir
cevap gelmiyor, istediği zaman yeri göğü inletmekte çok mahir
gazete kıyameti koparacak hamlelerde bulunmuyor? Bombacısına karşı süt dökmüş kedi gibi durmak Cumhuriyet'e yakışıyor mu? Her meseleye bir Bektaşi fıkrası uydurup her fırsatta Ergenekon savcılarını tehdit eden
İlhan Selçuk'tan tık yok.
Hani Cumhuriyet tehlikedeydi? Bu nasıl karmakarışık bir tehditmiş ki adam bir yandan sizinle aynı safta bir yandan sizi bombalayan ekibin planlayıcıları arasında?
Türkiye'deki çeteleri çökertmek için '
derin devlet' ile medya arasındaki derin ilişkiyi çözmek gerekiyor. Geçen hafta 23 gazetecinin çift kimlikle dolaştığı; yani bazı gazetecilerin devletin bazı birimlerinde bizzat görevli olduğu yazıldı. İnanılır gibi değil. Bunun yalan olmasını can u gönülden isterim. Ancak 28
Şubat döneminde de bazı
muvazzaf gazetecilerden bahsedildi; ismi geçenler aslanlar gibi kükreyemedi. Bu karmaşık fotoğraf basın müzesinde asılı durdukça bu ülkede yapılan haberlerin büyük çoğunluğuna güvenilmez. Daha demokratik, daha şeffaf bir
toplum olma yolunda ilerlenirken basının eski yapısıyla yola devam etmesi mümkün değil...
EKREM DUMANLI - ZAMAN