Mustafa Üstündağ nam-ı diğer Muro, en az dizinin esas oğlanı
Polat Alemdar kadar ilgi gördü. Sokağa çıktığında onunla fotoğraf çektirmek isteyenler yüzünden yürüyemiyor. Üstündağ, her ne kadar bu ilgiden bunaldığını söylese de Muro karakterinin toplumu birleştireceğini düşünüyor.
Türkiye'nin en çok izlenen dizisi Kurtlar Vadisi'nin sinema macerasının ikincisi Polat ve adamlarıyla değil, düşmanı Muro ve adamlarıyla çekildi. Üstelik bu film, Kurtlar Vadisi'nden beklenildiği gibi vurdulu kırdılı bir macera filmi değil. Baştan sona Muro ve adamlarının başından geçen ve izleyiciye bol kahkaha
vaat eden olaylardan oluşuyor. Bunu fırsat bilip, seveni kadar nefret edeni de çok olan Muro karakterini oynayan Mustafa Üstündağ ile görüştük.
Vadi'de oynamaya nasıl başladınız?
Kurtlar Vadisi'nden önce "Yersiz Yurtsuz" dizisinde Ferdi Tayfur'un oğlunu oynuyordum. O bittikten sonra Pana
Film'den
telefon geldi. Sezonun ortasıydı; "Ne kadar sürecek?" dedim. "Biz oyuncularla şu kadar devam eder, diye garanti veremiyoruz. Çünkü stoksuz devam eden bir dizi. Ne olacağını biz de bilmiyoruz." dediler. Bismillah dedik girdik. İyi ki de girmişim.
Muro başlarda sert bir karakterdi, mizahî yönü ne zaman ve nasıl ön plana çıktı?
Muro'nun kişisel özellikleri zamanla ortaya çıktı. Bu süreç ise senaristler ve oyuncuyla doğru orantılı gitti. Onlar benim oyunculuk hamurumu gördüler, ben de onların yazdığını iyi anladım ve ortak bir dil oluştu. Biz Raci ağabeyle, Bahadır ağabeyle ve dayıyla çok sonradan tanıştık. 15-20 hafta birbirimizi görmedik.
Oynamadan önce izler miydiniz diziyi?
İzlerdim tabii ki. Hatta 'Bir gün oynasam ne güzel olur.' demiştim de.
Oynamak istediğiniz karakter var mıydı?
Vardı. Bir kere bütün karakterler çok kendine has. Kurtlar Vadisi'nin en büyük başarısı da bu. Hiçbir karakter aynı dili konuşmuyor. Her karakterin kendi özel dili, özel dünya görüşü, kendi cümle yapısı var. Polat'ı al, Polat'a bir hikâye yaz. Memati'yi al, Memati'ye bir hikâye yaz. Abdulhey'i al, ona bir hikâye yaz. Güllü'ye, Bulut'a, İskender'e, Muro'ya, Yıldız'a... Her karakter başlı başına bir hikâye.
Neden önce Muro'ya ayrı bir film çekildi?
Şirketin Muro filminde anlatmak istedikleri var. Filmimizin bir derdi var. Sadece öyle gittik, güldük meselesi değil. Film Muro, Çeto ve
Yıldırım tipinin komedisi değil. Ağabeylerin ne zamandır bu derdi dile getirme istekleri varmış. Denk geldi şimdi yapıldı. Bu format üzerinde mi yazacaklardı bilmiyorum. Belki daha sert yazabilirlerdi. Şimdiki hali oyuncuyla senaristlerin kurduğu ilişkinin sonucu.
Yani Muro'ya mizahî yönü siz mi kattınız?
Ağabeyler beni seyrettiğinde, rolü ele alış biçimime uygun yazmaya başladılar. Ben de herhalde mizah üzerinde ele almaya başladılar deyip o sert tavrımı yumuşatmaya başladım. Çünkü o sert oyunculuk şekliyle o sözler uymuyordu. Muro sert bir karakterdi.
Böbrek ticareti yapan. Çat çut adam öldüren. Bir yerden sona bana da
komik gelmeye başladı. Durmadan "Sıhın lan... dan dan"
Muro'nun o meşhur replikleri arasında size ait olanlar var mı?
Çoğunu ağabeyler yazdı, ama benim de arada eklediğim oluyor. Mesela Çetin'e söylediğim "gundi". Çocukken
Adana'da, Mersin'de 'lan gundi' derdik. Yıldırım'a dediğim 'burjuva donu' spontane gelişti. Üstümüz
takım elbiseli ama kimse iç çamaşırımızı görmüyor. Yıldırım o gün
mavi bir baksır giymiş. Eylem yaptırmak için
silahı beline koyacağım, gömleğini bir kaldırdım, mavi kuru kafalı bir iç çamaşırı. "Ne lan bu, burjuva donu giymişsin. Bundan sonra örgütte kimse burjuva donu giymeyecek." dedim. Yayınlandı. Ertesi günü baktım Kadıköy'de dükkânlarda 'Burjuva donu bulunur' yazısı var. Ama genel jargonlar ağabeylerin yazdığı.
Nasıl bir aile yapınız var?
Annem
ev hanımı, babam
Anadolu Cam Sanayileri'nde cam ustasıydı. Mersin'de büyüdüm. İstanbul'a da tiyatro okumak için geldim. Kirvem Adana'da
Sabancı Kültür Merkezi'nde tiyatro yapıyordu. Ben de sürekli onların provalarına giderdim. O zamandan tiyatroya ilgim var.
Adanalı mısınız?
Babam Safranbolulu. Ben orada doğdum. Çocukluğum Adana Pozantı'da, yazları yaylada geçti. 18 yaşıma kadar orada kaldım. Şimdi annemle beraber yaşıyorum. Ablamı ve babamı kaybettik. Annem
kanser hastası ve ona benden başka bakacak kimsesi olmadığı için askerlikten tecilliyim. Saolsunlar böyle bir kolaylık sağladılar.
İdeolojik düşünceniz nedir? Sağcı solcu, mesela devrimci düşünce yapısına sahip miydiniz?
Biz 80 sonrasının gençleriyiz. Bizim zamanımızda, bu bir devlet politikasıydı, insanlar apolitik hale getirildi. Ben liseye giderken bir önceki kuşak gibi memleket meseleleriyle ilgilenilmiyordu. 'Üniversiteyi kazanmalıyım' derdi vardı. Dershaneye gidiliyordu. Memleket için fikir üretme yoktu. Hepimiz üniversitelere gittikten sonra bir şeylere kaymaya başladık. Ben konservatuara başladıktan sonra bir önceki neslin lisede okuduğu kitapları okumaya başladım.
Sizin bir dayınız varmış, sevilen birisiymiş, ama bir kötü huyu varmış. Herkesi dolandırırmış. En son sizi dolandırmış hatta.
Evet, dayım kurnaz ve akıllı bir adamdır. Aklını kötüye kullanıyor ama. Şuraya gelsin oturup konuşalım ertesi gün dersiniz ki şu adamın telefon numarasını versene ne eğlenceli adammış. Muro'da da dayım gibi
şeytan tüyü var. Evet galiba Muro'da dayımdan da bir parça var.
İleride Muro'nun nasıl hatırlanmasını istersiniz?
Bir tarafından bakıldığında uzun zamandır yapılamayan bir şey yapıldı. Sağcısı da Muro'yu seviyor, solcusu da.
Kürtler de Muro'yu seviyor. Galiba doğru bir şey yapıldı. Bir Muro düzleminde birleşildi. Herkesin Muro'yu seviyor olması belki daha sonraki
demokratikleşme sürecinde bağlayıcı bir nokta olabilir.
Anahtar kelime insan sevgisi mi?
Ama bizim topraklarda vardır o. Yaratılanı severiz Yaratan'dan ötürü. Daha sonra bu kaldırıldı, bir zaman sağ-sol yaptılar, bir zaman Alevî-Sünnî yaptılar. Türk-Kürt yaptılar. Böl, parçala, yönet. Daha ne kadar bölecekler? Birbirimize sahip çıkacak değerlerimiz kalmadı. Ben çocukken babamın şöyle dediğini hatırlıyorum: "
Kürtler namuslu ve güvenilir insanlardır." Şimdi Kürt deyince
terör akla geliyor. Ne oldu da 20 yılda bu sürece geldik biz?
Muro, önyargıları kıracak mı?
Umarım. Bizim bizden başka kimsemiz yok. Biz 30 yıldır birbirimizi öldürüyoruz. Çok basit bir çözümleme. Bize silah satan yer aynı. Aslında o taşı alıp beraber oraya atmalıyız.
Bu tür çetrefilli konuların dizilerle çözüme kavuşturulması da bizim ülkemize has bir durum galiba...
Ama
Hollywood dediğin milyar dolarlık
endüstri bir
mesaj vermek için geliştirilmiş. Lenin de aynı şeyi söylüyor: 'İnsanları etkilemenin en büyük yolu büyülü perdeden geçiyor.' Kitleleri hareket ettirebiliyorsunuz. Sanatın böyle bir gücü var.
ZAMAN