Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, bugünkü köşesinde AKP iktidarının haksız ve demokratik olmayan bir çok uygulamasında ona fikir cephanesi taşıyan entelektüel çevreyi eleştirdi.
"Evin danası büyümez!" başlıklı yazıda, dün muhalefeti keskinleştirmek için kullanılan argümanların bugün iktidarı savunmak için kullanıldığına dikkati çeken Türköne, "Allah kimseyi parti teorisyeni etmesin. İktidar teorisyeni olmak ise bir entelektüele edilecek en kalpsiz beddua olmalı." ifadelerini kullandı.
İşte o köşe yazısı:
‘Evin danalarından biri’, seçim sürecinde yazdıklarımı eleştiriyordu. Eski bir dost; bu yüzden sabırla dinledim. Nezaketen beni farklı bir yere yerleştirip hükümet partisine muhalefet edenlerin günahlarını ayetler ve hadisler ışığında tek tek terazide tarttı ve “hepsi cehennemlik” diyerek hükmü bağladı.
Uzun ve yorucu bu telefon konuşmasını tartışmaya girmeden kısa yoldan bitirmek için “Allahu a’lem bi’ssavab” demiştim. Geri kalanını sadece ‘savab’ın sonundaki harfin ‘p’ değil, ‘b’ olduğunu, Arapçada ‘p’ harfi olmadığını bilen birine uzun uzun açıklayarak tamamladı. Bu ayrıntı ile sadece iktidarını sergilemesini, yine sessizce dinledim. Şehvet-i kelâm, özellikle yaşlılar için baştan çıkartıcı. Bende bıraktığı izlenim ise 1990’ların ilkel Millî Görüş jargonunun yeniden diriltilmesinden ibaret. Hani şu, “Refah Partisi’ne oy vermeyenler patates dinindendir” sözü ile simgeleşen, din ve inanç alanının siyasetin en sıradan enstrümanına dönüştürülmesi hali. Son seçimlerde bu propaganda tarzı yeniden zirve yaptı. Peki kime ne faydası oldu? İnanç alanı tükenmeyeceğine göre, bu enstrümanı kullananların tükenmesinden bahsetmeliyiz. Dün muhalefeti keskinleştirmek için kullanılan argümanlar bu sefer iktidarı savunmak için seferber ediliyor. Yoldan çıkmış, herkesi kendine ram etmeye çalışan cilveli bir iktidarın iffetine sahip çıkmak daha zor bir iş olmalı.
‘Evin danası’ tabirini, alaylı veya mektepli parti teorisyenlerini aşağılamak için değil, vaziyeti halkın imbikten süzdüğü irfanıyla açıklamak için kullanıyorum. Seçimlerde harcanıp-tüketilenler arasında AK Parti’nin iktidar yıllarında kemale eren entelektüel sermayenin de yer aldığını, sanırım yaralar soğuduktan sonra anlayacaklar çıkacaktır.
Her şeye piyasadaki karşılığına göre bir anlam ve değer yüklemek, kapitalist topluma özgü bir alışkanlık. Bizim ‘ruh’ deyimi ile ifade ettiğimiz güce, piyasa toplumunda ‘sosyal sermaye’ deniyor. Yetişmiş insan gücü, sağlıklı ve dengeli bir toplumsal bünye; bu arada güven duygusu, birbirimizi anlama ve birlikte yaşama konusunda paylaştığımız ortak değerler bir toplumun sosyal sermayesini oluşturuyor. Bizim ‘millî birlik ve beraberlik ruhu’ dediğimiz resmi söylem gibi.
Yetişmiş insan gücümüzle, özellikle güzel ülkemizin içinde yer aldığı dünya hakkında evrensel ölçekte bilgi birikimine sahip, üstelik bu bilgiyi kendi toplumu için seferber eden ve şifa niyetine kullanabilen insanlarla, son 20 yılda Türkiye’nin entelektüel seviyesi katlanarak büyüdü. AK Parti’nin iktidar bloku etrafında yeni fırsatlar ve imkânlarla bu ‘yerli’ sermaye kayda değer bir vüs’at kazandı. Gençlik yıllarının heyecanları arasında İslâmcı tasalar, arayışlar olan eli kalem tutan, ağzı laf yapan bir kesim bugün fikir hayatımızın temel sütunlarından birini oluşturuyor. Bu özgün entelektüel sermaye son 12 yılda çok hızlı bir şekilde kalıp değiştirmeye zorlandı. Bugünlerde unutulan ‘muhafazakâr demokrasi’ kimliği, bu dönüşümün ilk parti teorisyenliği evresini hatırlamak için yeterli. Sonrası doğrudan iktidar teorisyenliği oldu; nihayetinde işin Nirvana’sı kemiksiz ‘devlet teorisyenliği’ ile tamamlandı. AK Parti iktidarı rakiplerini tek tek ortadan kaldırırken, devlet teorisyenliğine doğru daralan bu yolda, evin danalarından çoğu, dikleşen yokuşu tırmanamadı. 17 Aralık’tan önce Başbakan’ın yakınında en değerli teorisyenleri kimlerdi? Kimler bu yorucu uzun yolda oyundan düştü?
Allah kimseyi parti teorisyeni etmesin. İktidar teorisyeni olmak ise bir entelektüele edilecek en kalpsiz beddua olmalı. Fikir iktidar kavgasına meze olunca, namusu ile birlikte her şeyini kaybediyor. Ne insicam, ne yöntem, ne doğruluk ve haklılık endişesi. Her söz, güç rekabetinde işe yaradığı nisbette değerli. Twitter yasağı öncesinde ve sonrasında bu teorisyenlerin yazdıklarını alt alta getirmeniz vahameti görmek için yeterli.
AK Parti, seçimleri kazanmış görünüyor. Kaybedenlerin başında ise bu iktidar savaşına fikir cephanesi taşıyanlar geliyor. Yazık, yine de evin danaları evin sahiplerinin gözünde bir türlü büyümüyor.