İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamenin giriş bölümünde, Özkök'ün ''
tanık'' sıfatıyla alınan ifadesinde,
Genelkurmay Başkanlığı yaptığı dönemde
kuvvet komutanlarının bir araya geldikleri ve toplantı yaptıkları yönünde kendisine bilgiler geldiğini belirttiği, ancak doğrudan
soruşturma yapılmasını gerektirecek mahiyette bilgilerin elinde bulunmaması nedeniyle bu konuda herhangi bir yasal işlem başlatmadığını kaydettiği belirtildi.
Özkök'ün ifadesinde, kuvvet komutanlarının her zaman toplanabileceğini, bunda bir sıkıntının olmadığını, idareci olarak komutanları ve ordunun sürekli güçlü ve koordinasyon içinde bulunmaları konusunda elinden gelen gayreti göstermeye çalıştığını dile getirdiği kaydedilen iddianamede, Özkök'ün birçok kez ihbar,
mektup, CD ve benzeri bilgilerin kendisine ulaştığını belirttiği anlatıldı.
İddianamede, Özkök'ün, zaman zaman da toplantılarda açıkça gündeme getirmeksizin üstü kapalı mesajlarla bu hususları dile getirdiğini söylediği de belirtilerek, o günlerde, özellikle kamuoyunda
jandarma istihbaratın yasal olmayan
dinlemeler yaptığına ilişkin değerlendirmelerin olması ve bu yönde gelen duyumlar üzerine
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Mehmet Şener Eruygur'a
İstihbarat Daire Başkanı ile Teknik Daire Başkanını yanına göndermesini söylediğini, İstihbarat Daire Başkanı
Tuğgeneral Levent Ersöz ile Teknik Daire Başkanı
Albay Hasan Atilla Uğur'a makamında jandarma teşkilatının
teknik takip ve dinlemeler konusunda ciddi imkan ve kabiliyetlere sahip olduklarını, bu işlemlerin yasal çerçevede yapılması gerektiğini söyleyerek bu konuda uyarıda bulunduğunu kaydettiği vurgulandı.
İddianamede, Özkök'ün ayrıca bu işlemlerin nasıl yapıldığı ile ilgili kendilerinden bilgi aldığını, buradaki temel amacının şayet yasal olmayan dinlemeler yapılmakta ise kendilerini bu konuda uyarmak olduğunu kaydettiği de belirtildi.
ÖZKÖK'E MUHTIRA SORUSU
Özkök'e ''
Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde görev yapan kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik
muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da
teklifte bulunan oldu mu? Oldu ise kimler tarafından, ne amaçla ve nasıl oldu?'' şeklinde bir soru sorulduğu ifade edilen iddianamede Özkök'ün bu soruya verdiği
yanıt şöyle aktarıldı:
''2002 yılının
Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildiğini, kısa bir süre sonra
iktidar partisinin değiştiğini,
Şura toplantıları öncesinde adet gereği orgenerallerin Ankara'ya geldiklerini ve orada çeşitli toplantılar yapıldığını, bu toplantılarda Şura'da görüşülecek konular ile TSK ile ilgili çeşitli konularda görüş alışverişi yapıldığını ve aralarında müzakere ettiklerini, iktidara gelen parti ile ilgili olarak geçmişteki bazı söylemleri sebebiyle çekincesi olanların açık açık fikirlerini beyan ettiklerini,
usul olarak en kıdemsizden başladığı için herkesin görüşlerini aldıktan sonra kendisinin de görüşlerini belirttiğini, herkesin şahsi görüşünün yanında kimsenin, kendi yanında muhtıra verme şeklinde bir teklifte bulunamayacağını, kendisinin de böyle bir şeye fırsat vermeyeceğini, görevde bulunduğu dönem ve daha sonraki dönemlerde de bu şekilde bir teklif gelmediğini, Kıbrıs konusunda çalışma yapmaları hususunda tüm kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanı'na birlikte bir çalışma yapmaları talimatı verdiğini, normal usulde bu tür çalışmalarda herkesin görüşünü beyan ettiğini ve bu görevi kıdemli olana verdiğini, kıdemli olanın da bu tür çalışmaları elden arz ettiğini veya bir
kapak yazısı ile gönderdiğini, daha sonra da Genelkurmay Karargahı'nda değerlendirildiğini ve
Genelkurmay Başkanı'nın görüşünü alarak ilgili makama verildiğini, kendisinin böyle bir çalışma beklerken birden 4 imzalı alışılmış usullerinin dışında yazılı bir
belge önüne gelince usul olarak rahatsız olduğunu, ayrıca daha sonraki dönemde Kıbrıs Büyükelçisi'nin kendisinden habersiz bazı bilgileri Jandarma Genel Komutanı'na ilettiğini duyması üzerine bu konuyu ilgilisine usulüne uygun bir şekilde söyleyerek, bu yapılanın uygun bir davranış olmadığını, bundan sonra tüm bilgileri kendisine getirmesini ilettiğini anlattı.''
ÖZKÖK'E YÖNELTİLEN DARBE PLANLARI SORUSU
İddianamede, Özkök'e ''
Sarıkız'', ''
Ayışığı'', ''Yakamoz'' ve ''Eldiven'' isimli
darbe planlarından bilgisinin olup olmadığı, oldu ise bu
darbe planlarını kim ya da kimlerin hangi maksatla hazırladığını öğrenip öğrenmediğinin sorulduğu da belirtilerek, Özkök'ün darbe planlarından sadece ''Ayışığı'' ve ''Yakamoz'' kod isimli darbe planlarından 2004 yılı bahar ayları içerisinde haberinin olduğunu ifade ettiği yer aldı.
Özkök'ün bu bilgilerin kendisine bir slayt sunumu şeklinde geldiğini, geldiği zamanın da söylentilerin azaldığı zamanlar olduğunu, ''Eldiven'' kod isimli darbe planını ve ''Cumhuriyet Çalışma Grubunu'' duymadığını ifade ettiği kaydedilen iddianamede, Özkök'ün bu slaytlar kendisine geldiğinde isimleri geçen kişilerden bazılarının
emekli olacaklarını, bu bilgilerin kendisine ilk geldiğinde karargahtaki arkadaşlarıyla dahi paylaşmadığını, çünkü bazı şeylerin şüyu vukuundan beter olduğunu söylediği belirtildi.
Özkök'ün ifadesinde, 19
Ekim 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı'nda rektörlere yönelik bir brifing verildiğinden haberdar olmadığını, ancak Jandarma Dinlenme Tesisleri'nde sivillerle zaman zaman yemek yendiğini duyduğunu, bunların da olağan şeyler olduğunu söylediği yer alan iddianamede, Özkök'ün kendisine ''Genç Subaylar'' başlığı altında herhangi bir mektup gelmediğini, ancak o dönemde basın ve yayın organlarında bu tür mektupların gönderildiği yönünde duyumlar aldığını, emekli generallere Jandarma Genel Komutanlığı'ndan gönderilen mektuplardan haberi olmadığını belirttiği kaydedildi.
-ERUYGUR'A UYARI
İddianamede, Özkök'ün kuvvet komutanlarının harp okullarının açılış ve diploma törenlerinde yapacakları konuşmalara ilişkin hazırladıkları yazılı metinleri Genelkurmay Başkanının görmediğini ve bu metinleri bu amaçla da istemediğini, ancak o dönemde Kara
Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Aytaç Yalman'ın konuşma yaptıktan sonra veya önce bu metni görmüş olabileceğini, ancak hatırlamadığını ifade ettiği belirtilerek, Özkök'ün ''Özellikle 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' olarak isimlendirilen darbe planları yapıldığı yönünde 2004 yılının bahar aylarında gelen duyum üzerine Şener Eruygur'a Genelkurmay makamında olduğu bir sırada böyle bir plan ve çalışma olup olmadığını sorduğunu, Eruygur'un da böyle bir çalışma olmadığını söylediğini, ancak bunlara rağmen özellikle sık sık gazetecilerin, rektörlerin Jandarma Genel Komutanlığı'na çağrılarak görüşülmesinin yanlış anlaşılmalara neden olacağını söylediğini ve kendisini uyardığını, görevli olduğu dönemde MİT Müsteşarı'nın zaman zaman tarafına bazı bilgiler ve kayıtsız belgeler verdiğini, ancak hatırladığı kadarıyla kendisine '
Ergenekon' olarak sözü edilen örgütle ilgili arşivlere geçecek mahiyette kayıtlı bir evrak verilmediğini'' söylediği yer aldı.