Yürüyüşe katılanların bir bölümü, samimi şekilde laik sisteme ve Atatürk'e sahip çıkmak isteyen kesimdendi. Niyetlerini içtenlikle seslendirdiler.
Diğer bir bölümü ise, ulusalcı ve aşırı milliyetçiydi. İşte beni bu kesim korkuttu. Yaptıkları konuşmalar tüylerimi diken diken etti.
Türkiye'yi kamplara ayıracak ve tahrik dolu cümleler... Avrupa Birliği'ni ve Amerika'yı gerçek birer düşman olarak gören ve hakarete varan açıklamalar. Askeri darbeyi çağıran çığlıklar...
Bazı duyduklarıma inanamadım.
Eğer Türkiye'yi bu kesimin görüşünü temsil edenler yönetecek ise, durumumuz AK Parti'nin -varsa eğer- gizli gündeminden daha kötü olacak demektir.
Herkesi düşman görüyorlar.
Yabancılardan nefret ediyorlar. Yabancının bina katı almasına dahi karşı çıkıyorlar.
Özelleştirmenin hemen durmasından yanalar.
Amerika ile ilişkilerin kesilmesi, AB'ye hemen kapıların kapanması çağrısı yapıyorlar.
Bu kesim, Türkiye'yi eski Enver Hoca'nın Arnavutluk'una dönüştürmek istiyorlar.
Ben ise tam tersini düşünüyorum.
Liberal-demokratik-laik bir Türkiye için mücadele ediyorum. İçine kapanık, faşizme yakın bir milliyetçilikle yönetilen bir Türkiye'nin geleceğini karanlık görüyorum.