Minik muhacir, 3 yaşında cennete uçtu

Meryem Betül ile Yusuf, cennet nehri Nil’in cennete götürdüğü iki yavruydu… Meryem’le cennette buluşma hayâli kuran anne ve babası şimdilerde yeni çocuklarıyla bir başka hicret diyarında koşturuyor.

Minik muhacir, 3 yaşında cennete uçtu

Meryem Betül Şenoğlu ve Yusuf Özgür, üç yaşındaki şehitlerimiz!.. Sudan topraklarına, “dönersek yine bir başka hicrete dönelim” diyerek giden ilk atlıların çocukları. Nil’den Adn cennetine uçan “vildânün muhalledûn”dan... Birinin cesedi kara kıtanın kara toprağında; diğeri Nil’in rahmete mazhar ılık suyunda. Meryem Betül Şenoğlu’nun üç yıllık dünya gurbeti, babası İlyas Şenoğlu’nun yüksek tahsilini bitirip yurtdışına çıkmasıyla başladı. Binlerce hicret erinden biriydi İlyas Bey. Ve nasibine Doğu Afrika ülkelerinden Sudan düşmüştü. Başkent Hartum’da almadan verme aşkı ve heyecanı bardağın hep dolu taraflarını göstermekteydi kendisine. Bu koşuşturmaca içinde karar verdi evlenmeye. Aynı ülkede öğretmenlik yapan Sibel Hanım ile tanıştı. Düğün Türkiye’de yapıldı. Bir süre sonra aileye yeni bir üyenin katılacağı haberi Şenoğlu çiftinin coşkusunu katlar. Takvimler 14 Nisan 2002’yi gösterirken dünyaya gelir İlyas Hoca ve Sibel Hanım’ın gözbebeği ilk evlatları. Hicret diyarında açan gül goncasına ismini İlyas Bey verir. Annesi Meryem Hanım’ın adını yaşatacaktır. Hızla büyümektedir Meryem Betül. Görenlerin ‘maşallah’ demekten kendini alamadığı hicret goncası, yaşıtlarından olgun davranışlarıyla dikkat çeker. Hatta bir seferinde ailenin değer verdiği bir âlim, “Bu çocuk sima ilmine göre çok akıllı biri olacağa benzer” demiştir de anne Sibel Hanım ve baba İlyas Bey’i şükre ve iftihara sevk eylemiştir. MİNİK MUHACİRLERİN MUHABBETİ Babası ile camiye gitmekten çok hoşlanan Meryem Betül her ortamda olduğu gibi burada da güler yüzü ve tatlı diliyle cemaatin dikkatini çekmektedir. Fatiha Suresi’ni ve bazı kısa sureleri ezberleyen Meryem Betül bu yönüyle de büyüklerinin sevgisini kazanmıştır. Farklı bir memlekette büyümenin zorluklarını yaşasa da Türk Koleji’nin öğretmenlerinden Bünyamin Özgür’ün oğlu Yusuf’un varlığı Meryem Betül için ayrı bir kazançtır. Yaşıt iki çocuğun arkadaşlıklarına imrenmeyen, birbirlerine düşkünlüğünü bilmeyen yoktur. İki arkadaş bir araya gelince zaman durmakta, dünya adeta bu iki küçük muhacirin etrafında dönmektedir. Sudan’ın en önemli su kaynaklarından Nil Nehri’nin kıyısı özellikle başkent Hartum’da yaşayanlar için piknik ve dinlenme alanıdır. Türkiye’den hicret edenler de çeşitli dönemlerde nehir kıyısına inmektedir. 5 Kasım 2005’te de bir grup üniversite öğrencisi kız, yanlarında Türk arkadaşları ve tanıdıkları olduğu üzere Nil kıyısına gider. Ramazan Bayramı’nın üçüncü günü olması hasebiyle kalabalık bir kafile oluşmuştur. Meryem Betül ve Yusuf da gurbette bayram neşvesini yaşayan bu grubun neşe kaynağıdır. Su ile oynamayı çok seven iki çocuk, babalarının nezaretinde nehir kenarında oynamaya başlar. Bir müddet sonra yemek hazırlıkları için kafilenin yanına dönülür. Çocuklar su kenarından uzaklaşsalar da akılları hâlâ Nil’dedir. Yemek hazırlıkları sürerken İlyas Bey, Meryem Betül ve Yusuf’un gözden kaybolduğunu fark eder. Çocukların tekrar nehir kenarına gitmiş olabileceğini düşünen İlyas Hoca yanına Yusuf’un babası Bünyamin Bey’i de alarak Nil kenarına koşar. Ancak suyun kenarında çocuklarını bulamazlar. Onları bekleyen, iki masuma ait terliklerdir sadece. NİL’İN KUCAĞINA DÜŞEN NERGİS ÇİÇEKLERİ Nergis çiçeği suya âşıktır derler. Bu aşktır onu su kenarlarına çeken; bu aşktır boynunu suya doğru büküp tevazuyla iki büklüm eden onu. Meryem Betül ve Yusuf, gurbetin iki nergis çiçeği, Nil’in sularında kaybolmuştur. Hemen Nil’deki kurtarma ekiplerine haber verilir. O gün akşama kadar süren aramalardan bir netice çıkmaz. Ertesi gün de çalışmalar sürer; ancak çocukların izine rastlanmaz. 7 Kasım günü Nil’deki balıkçıların Meryem Betül’ün cansız bedenini bulduğu haberi gelir. Ancak Yusuf’a dair herhangi bir gelişme yoktur. Kuyuya atılan Yusuf Aleyhisselam’ı ticaret kervanı bulmuş, Nil’e bırakılan Musa Aleyhisselam’ı Firavun’un eşi sahil-i selamete çıkarmış; her ikisi de şefkatli efendilerin ellerinde büyümüşlerdi. Ancak Nil’in yuttuğu Yusuf Özgür geri dönmedi. Evladının acısını yüreğine gömen İlyas Bey 8 Kasım’dan itibaren Yusuf’u arama çalışmalarına katıldı. Neredeyse şehir harekete geçmiş, sekiz gün boyunca aramalar sürdürülmüştü. Ancak ne Yusuf’un cansız bedeni bulundu, ne de uzaklardan gömleği geldi Bünyamin Bey’e… Artık ümitleri sönen Özgür ailesi oğullarını Nil’e teslim ettiklerini kabullendiler. Meryem Betül’ün anne babası da örnek bir tevekkülle sarıldılar sabrın erdemine… Minik muhacirin defnedilmesi meselesi ortaya çıkınca anne Sibel Hanım ve baba İlyas Bey, “gözü yaşlı münadi”nin sözlerini hatırladılar. “Yavrumuz artık bizlerin burada kalan bir parçası olmalı diye düşündük. Bu sebeple aklımıza küçük bedenini Türkiye götürmek gelmedi bile” diyor İlyas Hoca. Ailenin bu yaklaşımına tüm tanıdıkları ve arkadaşları destek verir. Sudanlıları da duygulandırır bu karar. Sudan’a üniversite öğrenimi için giden ve Meryem Betül’ü tanıma fırsatı yakalayan Ali Akdoğan tercüman oluyor insanların duygularına: “Buraya, ya da dünyanın değişik yerlerine hicret eden herkes muhakkak ki dönmemek üzere yola çıktı. Dönmemek üzere gittiğiniz topraklara, canınızdan bir parçayı bırakmak bambaşka bir şey. İşte hem kızını buralara defneden İlyas Bey hem de oğlunu Nil’e emanet eden Bünyamin Bey bizlerin yüzünü ağarttı.” BİR BAŞKA NİMETLE, BAŞKA HİCRETE İlyas ve Sibel Şenoğlu bir müddettir Fas’ta ikamet ediyorlar. Hicretten dönmektense bir başka hicrete yelken açmayı şiar edinmiş bu iki genç, ‘Gel!’ çağrısını duyduklarında arkalarına bile bakmadan yola düşerler. Hartum’a ektikleri gurbet goncası kızlarının orada daha nice güzel işlere vesile olacağını düşünüp teselli buluyorlar bugün. Çok sevdikleri kızlarını yanına alan Cenab-ı Hak şimdi yeni bir nimet vermiş Şenoğlu çiftine: Yeni bir kız çocuğu! Yeni çocuklarıyla acılarını unutmaya çalışan İlyas Hoca ve eşi, “Bazıları doğacak kızımıza Meryem Betül’ün ismini vermemizi tavsiye etti. Ama biz düşünmedik bunu. Bizim bir tane Meryem Betül’ümüz oldu. Onun cennette gülüp oynadığını düşünüp rahatlıyoruz. İnşallah yeni yavrumuz da ablasına uygun olur.” Meryem Betül ise minik kabrinden izliyor Hartum’u ve eğitim hizmetlerini. Kim bilir, belki de çizgi filmini çok izlediği Hazret-i Yusuf ve Nil’de izini kaybettiği arkadaşı Yusuf ile hasbihal ediyordur cennet panayırlarında... AKSİYON
<< Önceki Haber Minik muhacir, 3 yaşında cennete uçtu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER