Alınan bilgiye göre, işine son verilen bir
işçi, iş sözleşmesinin haksız ve geçersiz şekilde feshedildiğini savunarak, işe iadesine, boşta geçen sürelerinin ücretinin ödenmesine ve işe başlatmama tazminatı ödenmesine karar verilmesi talebiyle
dava açtı.
İşveren vekili ise davacının iş sözleşmesinin başka bir işçiye sataşması nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini öne sürerek, davanın reddini istedi.
Yerel
mahkeme, işçinin söylediği sözün iş yerindeki bir başka işçiye sataşma olarak ve tek taraflı değerlendirilip araştırmaya gidilmeden, savunması alınmadan feshedilmesinin eylemle orantısız, ağır bir
yaptırım olduğuna karar verdi.
İşverene bağımlılığı bulunan davalı
tanıklarının savunmayı teyit eden beyanlarının objektif kabul edilemeyeceği ifade edilen kararda, tanık beyanlarında geçen zarara ilişkin dosyada herhangi bir
belge ya da somut
delil bulunmadığı belirtildi. Mahkeme, bu gerekçelerle davanın kabulüne karar verdi.
İşveren vekilinin kararı temyiz etmesi üzerine dava
Yargıtay 9.
Hukuk Dairesine geldi. Dairenin kararında, beyanına başvurulan ve davacı ile aralarında önceye dayalı husumet bulunmayan tanık anlatımı neticesinde, işçinin, amirine hitaben, ''size ben de bir iyilik planlıyorum'' demek suretiyle tehditte bulunduğu belirtildi.
Eylemin niteliği göz önüne alındığında, işveren açısından geçerli nedenle fesih gerekçesinin oluştuğu ifade edilen kararda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmesinin hatalı olduğu kaydedildi. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, belirtilen gerekçelerle yerel mahkeme kararını bozdu.
KARARIN GEREKÇESİ
Dairenin kararının gerekçesinde, İş Kanunu'nda işçinin, işveren veya
ailesine karşı şeref ve namusuna dokunacak sözler söylemesi veya davranışlarda bulunmasının ya da işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunmasının veya işçinin işverene veya aile üyelerinden birine sataşmasının haklı fesih nedeni olarak sayıldığı belirtildi.
Böyle durumlarda işçinin, Anayasa'nın 25 ve 26. maddesi ile güvence altına alınmış düşünceyi açıklama özgürlüğüne dayanamayacağı ifade edilen gerekçede, işçinin bu ağırlıkta olmayan işveren aleyhine sarf ettiği sözlerin çalışma düzenini bozacak nitelikte ise geçerli fesih nedeni sayılması gerektiğine yer verildi. Kararda, şunlar kaydedildi:
''Sadece işverene karşı değil, işveren temsilcisine karşı yöneltilen ve haklı feshi gerektirecek ağırlıkta olmayan aleyhe sözler geçerli fesih nedeni sayılmalıdır. Bunun gibi, işçinin, işveren veya aile üyelerinden olmamakla birlikte, işveren yakını olan veya işverenin yakın ilişkide bulunduğu veya başka bir işte ortağı olan kişilere
hakaret ve sövgüde bulunması, bu kişilere asılsız bildirim ve isnatlar yapması özellikle işverenin şahsının önemli olduğu
küçük işletmeler bakımından bu durum iş sözleşmesinin fesihi için geçerli neden oluşturacaktır. İşçinin, işverenin başka bir işçisine sataşması haklı fesih nedeni sayılmıştır. Sataşma niteliğinde olmadığı sürece, diğer işçilerle devamlı ve gereksiz tartışmaya girişmek, iş arkadaşları ile ciddi geçimsizlik göstermek geçerli fesih nedenidir.
Ağır sözleri, işçinin, işverenin veya vekilinin tahrikleri sonucu söylemesi, geçerli fesih nedeni sayılmalıdır. Yapıcı ve objektif ölçüler içerisinde belirli bir uzmanlık alanı ile ilgili
eleştiri ya da işletmedeki bozukluk ya da uygunsuzluklara ilişkin eleştiri söz konusu olduğunda geçerli fesihten bahsedilemez.''
AA