Darbe konusunda cesur sorular
Sevgili okuyucular, hafta içinde olup bitenler hepinizi şaşkına çevirdi, biliyorum. ‘Peki, sen şaşırmadın mı?’ diyecek olursanız, kusura bakmayınız ama hiç şaşırmadım. Zira, köşe yazarlığına başladığım 2003 Şu
batı’ndan bu yana, tam 5,5 senedir bu olup bitenleri önceden görmeye ve anlatmaya çalışıyorum. Sizden farkım, belki daha
yaşlı ve tecrübeli olmam. Bir de bana bazı haberleri getiren ‘minik kuşlarım’ var...
Türkiye’de neler oluyor?
Efendim, önce
AK Parti’nin 6 yıla yaklaşan
iktidar döneminin perde arkasını görmeye çalışalım. Evvelâ şu gerçeği tespit etmek lâzımdır ki, AK Parti İktidarı’nda ileri gelen yöneticilerin,
Başbakan’ın,
Meclis Başkanı’nın, Başbakan Yardımcıları’nın ve
Dışişleri Bakanı’nın, dini bütün muhafazakâr bir dünyadan gelmeleri ve eşlerinin başörtüsü; Türkiye’yi bugüne kadar yöneten jakoben bürokrasinin hiç hoşuna gitmemiştir.
Başörtüsü görünce kırmızı görmüş boğaya dönen bu ‘çağdaş
yaşam zorbaları’, AK Parti iktidara geldiğinden beri, hangi yolla olursa olsun, bu ‘gericilerin’(!) gitmesi gerektiğine karar vermişlerdir.
A.N. Sezer ile
Baykal’ın müşterek yıkıcı muhalefeti, askerin kışkırtılarak açıklamalar ve muhtıralar yayınlaması, TSK içinde ve dışında birbiriyle bağlantılı
darbe örgütlerine gidilmesi, ‘irticanın hortladığı’nı göstermek için siyasî
cinayetler işlenmesi, ‘
Cumhuriyet Mitingleri’ düzenlenmesi ve nihayet siyasallaştırılmış yargı eliyle AK Parti’nin kapatılmasına çalışılması, hep bu ‘
komplo’nun değişik şekillerde uygulanmasından ibarettir. 22 Temmuz Seçimleri’nden sonra, bütün bu gayretlerin aksine, AK Parti, yüzde 47’lik mutlak bir
zafer elde edince; hele Baykal’ın deyişiyle jakobenlerin ‘son
kale’si
Cumhurbaşkanlığı’na bir AK Partili seçilince ve daha sonra da çağdışı başörtüsü yasağının kaldırılması için
Anayasa değişikliği yapılınca, oligarşik despotlar iki düğmeye birden basmışlardır: Birincisi, AK Parti’nin kapatılması; ikincisi ise,
Ergenekon Çetesi eliyle kanlı bir askerî darbenin hazırlanması.
Cesur sorular
Efendim, ben
deniz son üç aylık dönemde Türkiye’nin dört bir yanından 70’den fazla konferans verdim ve halkın binlerce sorusuyla karşılaştım. Son bir haftalık dönemde yoğunlaşan bu sorulardan en çok sorulan ve en cesur olanlardan birkaçını sıralamak istiyorum.
1.AK Parti İktidarı, Ergenekon Çetesi’nin üstüne gittiği için mi aleyhinde kapatılma davası açıldı?
Halkımızda bu meyanda çok yaygın bir kanaat var. Biz, her ne kadar, AK Parti’nin ve Hükûmet’in yargıyı etkileme imkânının olmadığını anlatsak da, daha önce başta ‘
Susurluk Çetesi’ olmak üzere buna benzer olayların gereğince üstüne gidilmediğini bilen halkımız, bu defa ‘Ergenekon Çetesi’nin üzerine gidilmesini AK Parti İktidarı’nın tutumuna bağlıyor ve şöyle söylüyor: ‘Baktılar ki foyaları ortaya çıkacak, AK Parti’yi kapatmak istediler...’
2. CHP’nin ve Deniz Baykal’ın, Ergenekon Çetesi ile bir ilişkisi mi var?
Halkımız, ‘CHP+
Ordu+
Yargı=İktidar’ formülünü son yarım asırdır yaşıyor ve çok iyi biliyor. 27
Mayıs’tan başlayarak CHP, her türlü askerî darbenin ve muhtıranın ya bizzat içinde olmuş ya da tahrikçisi olarak bulunmuştur.
27 Mayıs’ta, DP’liler
Yassıada’ya gönderilirken, idam edilirken CHP İktidara gelmiş ve Kurucu Meclis’i oluşturmuştur. 12
Mart, CHP’nin
darbeci kanadının faaliyetleri sonucunda ortaya çıkmış ve Hükûmet CHP’lilerden teşekkül etmiştir. 12
Eylül’ün fikir babaları Turhan Feyzioğlu ile
Emin Paksüt’tür (
Osman Paksüt’ün babası). 28
Şubat’ta
Batı Çalışma Grubu’nun en büyük yardımcısı,
Çevik Bir’in dostu Deniz Baykal’dır. 27
Nisan 2007 Muhtırası da, Baykal’ın provokasyonu neticesinde verilmiştir.
Şimdi de Baykal, darbecilerin ve Ergenekon Çetesi’nin âdeta avukatlığını yapmaktadır.
3. Acaba Sabih Kanadoğlu, Vural Savaş gibi hukukçuların Ergenekon Çetesiyle ve darbecilerle bağlantısı var mı?
Son dönemde, kendi ifadeleriyle ‘
militan demokratlığa’ soyunarak demokratik rejime karşı hukukî hileler
icat etmekle mâruf ve
Yargıtay ile
Anayasa Mahkemesi üzerinde etkinlikleri bilinen; taraf olduklarını ilân eden bazı hukukçuların bu örgütlenme içinde rolleri var mıdır? sorusuna da çok rastlıyoruz. Özellikle Kanadoğlu’nun Ergenekon Çetesi’ni soruşturan savcıyı
Şemdinli Olayı’nı hatırlatarak tehdit etmesi, halkta bu intibayı uyandırmıştır. Ayrıca, hâlen görevdeki bazı yargı mensupları için de bu sorular sorulmaktadır.
4. TSK ile Ergenekon Çetesi’nin bağlantısı nedir?
Halkımız, eski
Genelkurmay Başkanı Özkök Paşa ile mevcut
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa’nın,
demokrasi, hukuk ve meşruiyetten yana olan tavırlarını yakından takip etmiştir. Ancak, geçen dönemde TSK içinde darbe plânları yapan generallerin olduğu ve bunların bir kısmının da gözaltına alındığı biliniyor. Bu durumda, acaba Büyükanıt Paşa’dan sonra durum ne olacaktır; yerine gelecek olan Başbuğ Paşa da aynı hassasiyeti gösterecek midir? TSK’dan darbeci odaklar temizlenebilecek midir? şeklindeki sorular halkımızın en çok sorduğu sorular olarak karşımıza çıkıyor.
***
Türk Milleti ve Türkiye, bugün tarihinin en kritik dönemini yaşıyor. Türkiye’nin yönetiminde etkili olan kişiler çok ciddî bir sınavdan geçiyor.
Halkın bu sorularına
kulak vermek şarttır.
HASAN CELAL GÜZEL/RADİKAL