Yayıncılık dünyasının hızla yaygınlaşan '
nehir söyleşi' trendine uyan
Mehmet Altan, Yeni Aktüel dergisi yayın yönetmeni (ve
Taraf gazetesinin yayın yönetmeni Alev Er'in eşi) Defne Asal Er'le bir araya geldi; İkinci
Cumhuriyet'in Yol Hikâyesi başlıklı kitapta hayatını anlattı.
HALKA APTAL MUAMELESİ
Modernleşme travmalarla birlikte geliyor ve geçen hafta boyunca bir travma tartışması yaşandı. Travmaya yol açtığı söylenen Cumhuriyet devrimini siz nasıl görüyorsunuz bu anlamda?
O söylenen laf doğru. Atatürk'ü yoksa neden kanunla korusunlar, eğer devrim travma yaratmamış olsa... Var mı böyle bir lider?
Travmayı nasıl tarif ediyorsunuz?
Travma, içinde bulunduğun durumdan, hazır olmadığın, sert bir kopuştur. Burası askeri bir cumhuriyet.
Müslüman halka güvenmeyerek tedbirler alınmış. Burada her şey orduya emanet edilmiş, halk iradesi önemli değil. Kömürlüğe kitleyip gerizekâlı çocuk muamelesi yaptıkları halk ortaya çıkınca sinirleniyorlar. Kemalizm, halka rağmen modernleşme anlamına geliyordu. Bunun yerini demokratik modernleşme alıyor. Halk tarafından halkın dönüşümüyle yaşanacak bir modernleşme bu.
Hükümete ve Türkiye'deki yeni akımlara bakınca fikirlerinizin iktidarda olduğunu düşünüyor musunuz?
Gençliğimde 141. ve 142. maddelerin değişeceğini hiç düşünmezdim. Türkiye özgürleşsin kavgası verirken buranın hep aksak
ritim dans eden bir dansçı gibi olduğunu gördüm. Türkiye'nin doğru bir ritimle dans etmesini isterken yaptığım pek çok eleştirinin hayata geçtiğine
tanık oldum. Mesela bölücülük... Bölücülük dünyanın bütün
demokrasilerinde serbesttir. Demokrasi toplumun kendi içindeki akımları görür ve bunları çözer. Oysa yasaklarsan patlar. Ben bunu Türkiye'nin hiçbir zaman kabul etmeyeceğini düşünüyordum. Ama kitapta da söyledim, tekrar edeyim, şu da var: Türkiye'nin gözlerini açmaya çalışırken, bu işi yapmaya çalışan kişinin gözleri kör oluyor. Böyle bir durum da vardır!
ERDOĞAN DA GÜLEN DE TÜRKİYE'Yİ MODERNLEŞTİRİYOR
Devlet artık sevmediği herkese Fethullahçı deyip işin içinden sıyrılıyor diyorsunuz...
Askerler anti-militer olan herkese halk nezdinde sistematik bir
propagandayla "Bunlar müthiş para sahibi, Soros'un paralarını alıyor," falan diyor. Sonra Soros'u halk belki tanımaz diye "Bunlar Fethullahçı," diyorlar. Bizim askeriyenin üslubu,
psikolojik harp anlayışı hep budur. Elimde bir
belge var, 1971 yılında da "Komünistler Allahsızdır, pezevenktir," diye yayın yapıyorlardı. Şimdi Allah'lılardan şikâyet ediyorlar. Bizde üslup, zarafet, demokratik anlayış yoktur. İttihat ve Terakki mantığıyla her türlü ahlak dışı propaganda yapılır. Basında
beyin fukarası tetikçiler var, onlar da bu işe alet oluyor.
- Peki cumhuriyetçiler kaygılarında hiç mi haklı değiller?
Fethullah
Gülen olayının hiçbir sosyolojik analizini yapmamıştır askerler. Para ve sosyoloji analizi yapmadan, kendi pozisyonlarını korudukları garip bir gelenek var. Ben Cizvit papazlarının okulu Saint Joseph'de okudum. Tayyip Erdoğan'ı da
Fethullah Gülen'i de kendi etkili oldukları toplumsal zeminlerde modernleştirici, dönüştürücü bir işlev sahibi görüyorum. Erdoğan "Yerlere tükürmeyin," dedi bir konuşmasında. Çıtası çok yüksek olmasa da Türkiye şartlarına göre modernleştirici unsurlar var sözlerinde! Gülen'in
İslam yorumu fanatik bir anlayışı dışlıyor, daha dünyalı bir din yorumu var.