İyi ki Aydın Doğan'ın danışmanı değil!
Dünyanın en büyük yatırım bankalarından Lehman Brothers'ın iflası ile başlayan türbülans ve düşündürdükleri diye bir yazı
kaleme alacaktım. Ancak bunu yarına erteliyorum.
Çünkü M. Yakup Yılmaz nezaket çizgilerini aşmamaya özen gösterdiğim yazıdan sonra duymazdan geliyor. 'Büyümeyi
kapatma davası frenledi' başlığımızdan fena halde rahatsız olmuştu ya. Üstelik bunu kendince
Başbakan'a hoş görünme çabası olarak yorumlamıştı. Cevabi yazıda dünyadan, ekonomiden ve de kendi
gazetesinden ne kadar bihaber olduğunu belirtmiştim. Herhalde bu konuda çok fazla söyleyecek söz bulamadı. Yazarımız Mehmet Yılmaz'ın
Deniz Feneri davasının siyasi boyutuna dikkat çektiği makalesini alaylı bir dille komploculuk eksenine yerleştiriverdi. Artık şu kesin, Yılmaz
maaş aldığı gazeteyi okumuyor. Almanya'nın
Türkiye büyükelçisi ile Başbakan Erdoğan arasındaki görüşmenin
kriptosu Deniz Feneri davasında
belge olarak yer alıyor. Bu haber aynı gün
Hürriyet'te çıktı. Davanın içeriği bir yana büyükelçinin bakanlığa geçtiği kripto nasıl mahkemeye ulaşıyor. İddianamede önce Başbakan'ın ismi de var deniliyor. Sonra 'tercüme hatası' açıklaması geliyor. Yargının suçlu bulduğu
dernek yöneticileri kadar davanın bu yönü de gazetecilik tecessüsü açısından manidar değil mi? Y. Yılmaz'ın vereceği cevabı beklemeden kendisine bazı hususları tekrar hatırlatmakta fayda var.
Hurriyet Oil Company
Evvela, Rockefeller benzetmesi IQ'su ile ilgili ipuçları veriyor.
Petrol zengini, 4 kızı, bir oğlu olan bu adama Türkiye'de en çok kim benzetilebilir diye sorulsa kahir ekseriyet 'en yakın isim Aydın Doğan' diyecektir. Aydın Bey'in de
Petrol Ofisi tabelası altında akaryakıt istasyonları var. Avusturyalı OMV ile Ceyhan'a
rafineri kurmak için EPDK'nın kapısını aşındırıyor. Büyüme stratejisinin odağında petrol ve enerji var. Aydın Bey ticarete
Beko bayiliği ile başlamıştı. John Davison Rockefeller da
küçük bir ticarethanede komisyonculuk yapıyordu. Azmi ve hırsıyla rakiplerini altetmesi onu petrol karteli haline getirdi. Çelik ve maden işlerine de el atmıştı.
Exxon-Mobil,
Chevron, Citi Group en çok bilinen Rockefeller şirketleridir. POAŞ, Çelik Halat ve Tel
Sanayi AŞ, Ditaş, Hürriyet kadar bilinmese de
Adil Bey Holding de Doğan'ın şirketleri. Benzerlikler çok ya hepsinin önüne Rockefeller ismini getirebiliriz. Hürriyet için Turkish
Bild nasıl gider? Ya da Hurriyet Oil Company. Böyle bir tavır, söz konusu şirketlere sermayesini, ömrünü, ailesini adamış Aydın Bey'i rencide eder, yaralar. Kalem oynatırken kişilerin akrabalıklarını hakarete vesile kılan Y. Yılmaz ile aynı seviyesizliğe ortak olmayacağız tabii.
Aydın Bey'in Başbakan'la yaşadığı söz düellosundan sonra gazetelerinde yazan isimlerle yaptığı istişari toplantıda Yakup Yılmaz'ın şahin kanatta yer aldığını
Fatih Altaylı yazdı. Üslubu, birikimi
kavga etmek, sataşmak ve de yakıştırmada bulunmaktan ibaret bir isimden başka ne beklenebilir ki! İyi ki Aydın Bey'in danışmanları arasında ismi geçmiyor. Köşesinde yaptığı gibi yine diş bileyen bir portre çiziyor. Gerçi ona da hak vermek lazım. Her gün o köşeyi bir şekilde dolduracak. Bilgiye dayalı yazmaya kalksa
Ertuğrul Özkök'ün vay haline. Yılmaz, bu tarzda zorlanır. En iyi ihtimalle yazıyı geç teslim eder veya Yazıişleri'ne şu tür projeler sunar: "Köşenin sütun santimini daraltsak, olmadı sponsorlar buldum onların ilanlarını koysak. Yok, yok. Milliyet'te iken çok ses getirmişti. Yine kupon karşılığı Emanuelle CD'leri versek. Kuponu da benim köşeye yerleştirseniz." Gazete baskıya geç girdiği için hat kaçar ve ay sonunda kabarık
faturayı yine Aydın Bey öder. Para cebinden çıkmadığı için
akıl hocalığı, sataşmak hoşuna gittiğinden Y. Yılmaz oralı bile olmaz. Tıpkı bu ülkenin Başbakanı, medya grupları, işadamları, meslektaşları ve muhafazakâr insanlarıyla kavga edip ödettiği fatura gibi dağıtımdaki gecikmeyi de yalnızlaştırdığı patronuna
havale eder.
İnternete düşen bir fotoğraf sonrasında avukatının yaptığı açıklamayı da unutmayalım.
Hani şu 'Tamamen
yardım amaçlı elinden tutmuş' olayı. Bab-ı Ali'ye çaydan geçirmek,
çiçekleri sulamak gibi bu tür olaylarla ilgili pek çok deyimi kazandıran
Doğan Grubu için potansiyel
manşet adayı bir olaydan bahsediyoruz. Manşetin başlığını da yardımsever Y. Yılmaz atacaktır. Eminim çiçek sulamadan daha orijinal bir deyimi literatüre katacaktır.
Netice-i kelam... Yılmaz'ı köşesi, başkalarına komplocu derken içine düştüğü trajikomik halleri ile
iletişim profesörlerine havale ediyoruz. Zira münazaranın en önemli şartı seviyeli bir muhataptır. Anlayana.