Meğer İstanbul nüfusu 40 milyonmuş

2000 yılı nüfus sayımına göre İstanbul’un resmî nüfusu 11 milyon 332 bin. Ancak İstanbul’da bulunan hemşehri derneklerine bakacak olursanız İstanbul’un nüfusu 40 milyon!

Meğer İstanbul nüfusu 40 milyonmuş

Tek tek 56 il derneğini arayarak yaptığımız araştırma sonucuna göre Rize, Sivas, Trabzon, Giresun, Kars, Sinop, Tokat ve Siirtliler dışında İstanbul’da hiç kimse yaşamıyor. 12,5 milyon çıkan sadece bu sekiz şehrin gayri resmi nüfusu, İstanbul’un resmî nüfusunu bile solluyor. İstanbul’daki hemşehri sayılarını hem çekişmeli oldukları ilden geri kalmamak hem de bunu seçim dönemlerinde politik bir argüman olarak kullandıkları için sürekli yükselten hemşehri dernekleri aynı zamanda ‘çok nüfus’la İstanbul’da kaybolmadıkları mesajını veriyorlar. Bu abartılmış rakamların doğru olmadığı ortada; ama derneklerin cevabı Nasreddin Hoca fıkrası gibi: “İnanmazsanız sayın!” Biz hemşehrimizin zeki, çevik ve ‘çok’ olanını severiz! İstanbul’da yeni tanıştığınız birisine ‘Nasılsınız?’ sorusunun akabinde ‘Nerelisiniz?’ sorusunu yöneltmek çaya şeker atıp karıştırmak kadar doğal ve sıradan bir şey. Ancak hemşehri dernekleri ağı ile kaplı İstanbul’da bu sorunun, yerini ‘Hemşerim hangi dernektensin?” sorusuna bıraktığını söylemeliyiz. Zira Türkiye’de bulunan 72 bin 298 dernekten 14 bin 392’si İstanbul’da. Bu derneklerin % 72,42’sini ise İstanbul’a yerleşen hemşehri dernekleri oluşturuyor. Haliyle il, ilçe dernekleri yanında kasaba, köy ve sülale derneklerinin çoğu kere kahvehane köşelerinde yaşatıldığı bu şehirde muhatabınıza “Hemşerim hangi dernektensin?” sorusunu yöneltmek tuhaf kaçmasa gerek. Buraya kadar her şey normal. Büyük şehirde kaybolmama, birbirine tutunarak var olma ve kendi geleneklerini unutmadan İstanbul’a eklenme çabası insan olmanın doğal bir sonucu. Hatta hemşehri derneklerinin yılda bir kez düzenlediği geniş çaplı piknik organizasyonları, kendi yöresinin öğrencilerine sağladıkları burs imkanları gibi sosyal ve kültürel işlevlerine bakarak “Türkiye’nin sivil toplumdan anladığı ‘hemşehri dernekleri’ tezi”ni bile ileri sürmek mümkün. Olmadı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı ankette çıkan “İstanbul’da yaşayanların yüzde 51’i şivesini, yüzde 30’u ise hayat tarzını hiç değiştirmediği, bunların sadece yüzde 34’ünün kendisini ‘İstanbullu gibi hissettiği’ sonucuna bakarak bu tezinizi destekleyebilirsiniz. Biz de bütün bunlardan bağımsız başka bir araştırma yaptık. İstanbul’un nüfusunu hemşehri derneklerinin verdiği rakamlar üzerinden araştırdık. Çünkü hangi hemşehri derneğine “İstanbul’da ne kadarsınız?” sorusunu yönelttiğinizde alacağınız cevap üye sayılarının en az 100-10.000 katı arasındaki bir oranda değişecektir. Öyle ki bu rakam, kendi şehir nüfuslarının bile kat be katı olabiliyor. Hatta aynı ilin iki derneği arada uçurumlar olan sayılar telaffuz edebiliyor. Çoğu kez de rakip ve çekişmeli oldukları ilin altında kalmamak için rakamları bol sıfırlı söylüyorlar. Bunun doğruluğunu zaten telefonda ‘Ama şu il, bu kadar olduklarını söylüyor. Siz onlardan daha mı azsınız?’ sorusunu yönelttiğimizde test ettik. Resmî kayıtlara göre 11 milyon 332 bin olan İstanbul’un nüfusu hemşehri derneklerinin verdiği hemşehri nüfusuna bakacak olursanız ‘oldukça abartılı indirilmiş’ rakam gibi duruyor. Zira hemşehri dernek yöneticilerinden aldığımız rakamlara göre İstanbul’un nüfusu 40 milyona dayanıyor. Hatta saadece Rize, Sivas, Trabzon, Giresun, Kars, Sinop, Tokat ve Siirtli dışında İstanbul’da hiç kimse yaşamıyor. 12,5 milyon eden bu sekiz şehrin gayri resmî nüfusu, İstanbul’un resmî nüfusunu bile solluyor. 81 il derneğinden 56’sına ulaşarak birinci ağızdan aldığımız hemşehri nüfusu rakamlarıyla İstanbul’un nüfusu 31 milyona çıkıyor. Dernek telefonlarından ulaşamadığımız diğer 25 ili de bu listeye ortalama rakamlarla dahil ettiğinizde ‘İstanbul Cumhuriyeti’nin gayri resmî nüfusu 40 milyona demir atıyor. Peki hemşehri dernekleri nüfuslarını neden şişiriyorlar? Bu bir övünme ve bu şehirde yalnız olmadıklarını söyleme çabası mı yoksa bu abartılı rakamlar seçim dönemlerinde politik bir argüman işlevine mi sahip? İstanbulluluk sarkaçta… Hemşehri derneklerinin mikro milliyetçilik özelliğine sahip oldukları iddiasını dillendiren İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürü Eyüp Ergür, bireylerin kendilerine benzeyenlerle birlikte olmayı arzulamalarının temel sebebinin yalnız kalma korkusuna dayandığını söylüyor. Ergür, ortaya çıkan 40 milyonluk nüfusu ise “İstanbul’da bulunan hemşehrilerinin sayısını yüksek göstererek birtakım amaçlar peşinde koştuklarını pek zannetmiyorum. İyi niyetli bir tahmin yanılması demek daha doğru olur. Toplumumuzun kolektif şuur oluşturacak bir bilgi birikimine sahip olduğunu zannetmiyorum.” diye yorumluyor. Ergür’e göre bu derneklerin İstanbulluluk bilincine katkısı şu şekilde: “Bence İstanbulluluk şu an taşra lümpenliği ile Batı hayranlığı arasında kalan bir sarkaçta sallanıp durmakta.” Kahramanmaraş ve İlçeleri Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MARAŞDER) Başkanı Av. Şaban Kurt ise derneklerin insanların yalnızlaşma hızını yavaşlattığı ve bu derneklerin bir nevi sıla-i rahim işlevi gördüğü inancında. Kurt “Her derneğin ayrı faydası olduğunu düşünüyorum. Hemşehricilik bağını sıkılaştıran derneklerin memleketten büyük şehirlere gelen insanların şehir yaşamına adaptasyonunda fayda sağladığına inanıyorum.” derken Kadirli Eğitim Kültür Vakfı Başkanı Sezai Şengönül, “Dernekler siyasetten ve politikadan uzak durmalıdır. Yöresinin tüm renklerini kucaklayan bir yapıya oturmalıdır.” görüşünü dillendiriyor. Şengönül, “Hemşehri derneklerinin nüfuslarını fazla göstermelerinin altında yatan temel neden de siyaset ve politikayla içli dışlı olmalarıdır.” diyor. Görünen o ki, ‘Biz hemşehrimizin zeki, çevik ve çok olanı ile övünürüz’ söylemini dillendiren hemşehri dernekleri klonlanmış nüfuslarıyla seçim dönemlerinde bir tür ‘klan sistemi’ne evriliyor. Nüfusu az olan hemşehri dernekleri ise dev piknik organizasyonlarında gövde gösterisi yapmak yerine merkez olarak kullandıkları küçük kahvehanelerde İstanbul’un 40 milyona ulaşan nüfusunun yorumunu yapıyorlar, yudumladıkları bir bardak çay ve çözdükleri çengel bulmacaları eşliğinde... Sayı abartma, büyükşehirde kaybolmamışlığın ifadesidir Doğan Sofracıoğlu (Amasya Vakfı Genel Baş. Yard, Çorum Vakfı Kurucusu, Karadeniz Sivil Toplum Örgütleri Birliği Başkanı): İstanbul’daki hemşehri dernek ve vakıflarının İstanbulluluk bilincini kaybettirdiği düşüncesi yanlış. Asıl İstanbul mozaiği bu. Eğer bulunduğumuz yerin gelenek ve göreneklerini unutur ve yozlaşırsak, İstanbullu değil, karmakarışık birisi oluruz. Burada Amasyalıya yakışır biçimde, herkes onu tanıyormuş gibi davranırsa ortaya o zaman ‘efendi İstanbullu’ çıkar. Yoksa ‘beni burada kim tanıyacak?’ derse yozlaşma ve karmaşa olur. Avrupa Birliği’ne girsek bile kendimizi de unutmamalıyız. Derneklerin kendi sayılarını yüksek gösterme nedeni çok basit: Siyasi amaçlı kişiler, ‘arkamda 500 bin kişi var’ diyerek gövde gösterisi yapıyorlar. Bu işi meslek edinenler var. Ancak mesela Sivaslı olanlar Sivaslı oldukları için değil, partilerinin konjonktürel olarak prim yapmasından dolayı işe yararlar. Konjonktürel bir parti primidir bu, kişisel prim yoktur. Kimse hemşehrim diye kişinin peşine takılmaz. Yüksek gösterme aynı zamanda büyük şehirlerde kaybolmamışlığın bir ifadesidir. İnsanlar ‘burada yalnız ve kayıp değilim, benden başka 50 bin kişi daha var’ diyerek şehre tutunuyor. Ne kadar abartırlarsa o kadar kendilerini iyi hissediyorlar. Hemşehri dernekleri asalak organizasyonlara yol açıyor Prof. Dr. Ünsal Oskay (İletişim Sosyoloğu): İstanbul çok hızlı büyüyen bir metropol. İş, eğitim ve adaletin tam olarak sunulamadığı bir ortam var. 30 sene öncesine kadar bu ortamda yetişen insanlar İstanbul’a gelirken yanlarında bulgur, tarhana gibi şeylerle geliyordu. Şimdi bu da azaldı sanırım. Bunlar hastanelerde filan akrabalarına kol kanat açıyorlardı. Bütün bunlar da tarumar oluyor. Şimdi herkes kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor. Bunu en iyi, sevgili hocamın Mübeccel Kıray ilk kez Türkçeye kazandırdığı ‘tampon kurum’ kavramı açıklıyor. Bu geçiş süreci adaletli ortamda gelişmediği için fiilî durumlar ortaya çıktı. Bu şehrin modern hayatının gerektirdiği iş olanaklarını sağlayamaması nedeniyle yasal ya da yasal olmayan dernekler kurulmaya başlandı. Çoğunun yönetiminde bulunan açıkgözlüler, partilerden çıkar sağlamaya yönelik tavırlar sergiledi. Açıkgöz yöneticiler vasıtasıyla hemşehri dernekleri yoğunluk teşkil ettikleri bölgelere daha iyi sosyal imkanlar sağlandığını gördükçe azar azar da olsa böyle bir bağlılık oluştu bunlara. Siyasal partilerin bunlara dayanma mecburiyeti de alt kültüre ait iç ilişkileri doğurdu. Böylece bu dernekler laik, dindar, sağcı, solcu ne olursa olsun, hiçbir ahlakın cevaz vermeyeceği ‘ahlak dışı ahlak’ üretiyor olabilir. Yol kenarına kahve ve lokanta açanlar, kaldırımları işgal ediyorlar. Bunlara karşılık da kişiler bu derneklerle koruma amacı elde ediyorlar. Şehrin yeterince medeni, organize olmamış haliyle, alt kültür ve alt cemaatler olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu tür organizasyonlar, herkesin şehir ortamındaki iştahlarını karşılama nedeniyle de asalak organizasyonlara yol açabiliyor. Hemşehri dernekleri bir sıla ortamı oluşturma arayışıdır Yazar Ahmet Taşgetiren (Yazar): Hemen her şehrin farklı vilayetlerde bir iletişim merkezi var. Birçoğu üniversite için gelen gençlerin eğitimlerine katkı amaçlı ve şehre daha önceden gelerek imkan edinen insanların kendi şehirlerine bir vefa borcu ödeme amacıyla kurulmuş. Bir de Anadolu şehirleri büyük şehirlerde yeterince tanınmıyor. Bunlar şehirlerin kültürel ve ekonomik özelliklerinin tanıtılması gayesine hizmet ediyor. Derneklerin nüfuslarını yüksek göstermeleri her şehir için geçerli değildir sanırım. Bazı şehirler hariç yoğun dayanışma olduğunu da zannetmiyorum şehirler arasında. Bunun psikolojik bir tatmini var sanırım. Daha sağlam yere basıyor izlenimi, insana güven veriyor olabilir. Hemşehri dernekleri gurbette bir sıla ortamı oluşturma arayışıdır. Şehrin yönetiminde etkinlik boyutu İstanbul için önemsenecek bir durum elbette belli dönemler içinde. Belki ilçe belediyelerde daha etkili olabilir. Çünkü bazı ilçelerde hemşehri yoğunluğu ortaya çıkıyor. Hemşehri etkinlikleri için şehri bütün olarak değil de ilçe ilçe değerlendirmek mümkün. Temsil bakımından belediye meclislerinde ve siyasi partilerden birtakım imkanlar devşirmek bakımından nüfus çoğaltmanın etkisi var. İnisiyatif sahibi hemşehriler tarafından kurulan dernekler kazandıkları imtiyazla ve bu kadar üye ile bu söylem sayesinde birtakım imkanlar sağlıyorlar kendilerine. Hemşehricilik yüzünden İstanbulluluk gecikiyor Doç. Dr. Sefa Saygılı (Psikiyatrist): İstanbul’a gelen kendini şaşırıyor ve yalnızlık hissine kapılıyor. Bu da kendine güveni azaltan bir faktör. Bu yüzden insanlar adacıklar halinde kendi hemşehrilerine sığınma gereği duyuyorlar. Üzüntülü ve mutlu günlerinde yanlarında birbirlerini görmek istiyorlar. Birbirlerine destek oluyor, şehir sıkıntısını atlatıyorlar. Ayrıca çocuklarını kendi yörelerinden insanlarla evlendirmek istedikleri için bunu dernekler vasıtasıyla yapıyorlar. Dikkat edin, bu kadar kozmopolit bir yer olmasına rağmen İstanbul’da evlilikler genelde hemşehri evlilikleridir. Ancak bu durum İstanbullu olmayı geciktiren ve zorlaştıran bir faktör. Sayılarını yüksek tutma nedeni ise “Biz bu kadar kişiyiz’ diyerek diğer hemşehrilere karşı üstünlük ve avantaj sağlamalarıdır. Siyasilerden birtakım yaptırımlar elde etmeye çalışıyorlar. Milletvekilliklerine adam veriyorlar, semt ve şehirlerine hizmet ulaştırılmasında etkili oluyorlar. Şu an İstanbul’da bunu en çok kullanan Karadenizliler. İstanbul’da belediye başkanlıklarında en çok Karadenizliler var. TURKUAZ / ZAMAN
<< Önceki Haber Meğer İstanbul nüfusu 40 milyonmuş Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER