Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan ve parasını veren herkes, Amerika'daki bir internet şirketinden web yayınlama
hizmeti alabiliyor. Bunun için Amerika'ya gitmek ya da Utah'ta yaşıyor olmak gerekmiyor. Uzmanlara göre Utah'tan yayınlanan bir sitenin sahibinin Amerika'da oturduğunu iddia etmek, kişinin internet hakkındaki cehaletini gösteriyor. Öte yandan Türkiye'de yan yana bulunan iki bilgisayar bile birbirine e-
posta gönderdiğinde, e-posta önce ABD'nin eyaletlerinde bulunan bir bilgisayara, ardından
hedef bilgisayara ulaşıyor.
İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı Mustafa
Akgül,
Genelkurmay Başkanlığı'nın 'medya
andıcı'nın basına sızdırılmasında Utah'ın hiçbir öneminin olmadığını söylüyor. Akgül, "İnternetin dünya genelinde 13 büyük
sunucu bilgisayarı var. ABD'de internet
servis sağlayıcıların kendi aralarında bilgi alışverişi için oluşturdukları NAP adı verilen 10 kadar eyalet var. Utah bunlardan birisi olabilir; ama bu çok önemli değil. Utah'tan bir sitenin yayın yapması, bir kişinin oraya gittiğini, oradan yayın yaptığını göstermez. Utah'taki bir ISP'den hizmet aldığını gösterir o kadar." dedi.
Hacker saldırılarına karşı internetin güvenliği için ana makineler başta ABD olmak üzere dünyanın 13 farklı noktasında saklanıyor. Utah da Amerika'daki merkezler arasında yer alıyor. Diğer eyaletlere nazaran daha geniş alanda
ucuz barındırma hizmeti verdiği için çoğu kez Utah'taki internet şirketleri
tercih edilmekte. Türkiye'deki herhangi bir kişi, istediği internet adresini (
domain) ve barındırma hizmetini alıp buradan sitesini yayımlayabilir. Türkiye'de kapsamlı bir sitenin yayını aylık 80 dolara mal olurken ABD'de bu ücretle bir yıllık hizmet alınabiliyor.
Bilişim uzmanları, bu tarz eylemlerde internet hizmeti alınırken kullanılan IP adresinin rahatlıkla tespit edilebildiğini hatırlattı.
Çocuk istismarı sitelerinin sahipleri ile buraya girenler bu yöntemle tespit edilmişti.
Hasan Cemal: Konuyu kapatacak mıyız, sanmıyorum!
Gazeteci Hasan Cemal de,
emekli Oramiral Özden Örnek'in günlüklerinin basına yansımasına ilişkin yazısında 4 yıl önce başından geçen andıç olayını anlattı. "Sanal ortamda yayımlanmış olan bu günlükler gerçekten eski Deniz
Kuvvetleri Komutanı Örnek'e mi ait? Emekli komutanın bu soruya yanıtı hayır. Hayatında hiç günlük tutmadığını söylüyor. O zaman?.. Konuyu kapatacak mıyız? Sanmıyorum." diyen Cemal, 2003-2004 yıllarında gazetecilerin duyduğu, haberleştirdiği, yorumladığı, bir kısmını da kendine sakladığı birçok olayın ayrıntılarıyla Nokta'nın haberinde yer aldığını kaydetti. "Nedir o bildiklerimiz?" diye sorduğu sorulardan birinin cevabı da şu: "
Askerî müdahale konusunun yeniden kızışması, Kıbrıs'la ilgili
Annan Planı'yla başlar. Kamuoyunda bu planı destekleyenler, bazı kuvvet komutanlarının karargâhlarında vatan haini olarak görülür. Aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu 20 kişilik bir liste 2004 baharında,
psikolojik savaş anlayışına uygun olarak sindirme uygulamak için basına sızdırılır." '
Aydınlık için bir dakika karanlık' eyleminin sözcüsü Avukat
Ergin Cinmen, andıçlanan gazetecilerin hukuki mücadelesinden çekindiğini dile getirdi. Cinmen "Askerî birimler andıç düzenleyip suç işliyor. Muhatapları ses çıkarmıyor. Devletin hiçbir biriminin insanları böyle sınıflandırmaya hakkı yoktur."dedi.
Gazeteciler andıcın içeriğinin unutturulmak istenmesine tepkili
Genelkurmay'ın medya kuruluşları için hazırladığı "andıç"ın içeriği unutturularak kaynak
tartışmasına dönüştürülmesine gazeteciler tepki gösteriyor.
Star Gazetesi Başyazarı
Mehmet Altan, Türkiye'de artık andıç gibi çalışmaların normal karşılanır hale geldiğini ifade etti. Altan, bir hukuk devletinde ise 'Kim?, Niye yapmış?' gibi sorularla ilgilenilmeyeceğini söyledi. Hukuki açıdan değerlendirilmesi gereken bir olaya siyasi hesaplar karıştırıldığını belirten Altan, hukukun herkesin yararına olduğunu vurgulayarak, "Ben
vergi veriyorum; ama vergi verdiğim kurum beni andıçlıyor. Böyle bir yetkisi yok." şeklinde konuştu. Altan, bu konuları konuşmakla kalmayıp hukuki başvuru yapmanın gerekli olduğunu sözlerine ekledi. Tercüman Gazetesi yazarı Ömer Lütfü
Mete, "Usulü tartışmanın zamanı değil içeriği tartışmak lazım." şeklinde konuşurken, andıcı hazırlayan gibi andıcı ortaya çıkaran yapılanmanın da sorgulanması gerektiğini anlatıyor. Gazeteci-yazar
Nazlı Ilıcak, andıcın içeriği yerine nasıl ortaya çıktığını tartışmanın sakıncalı olduğunu kaydederek, "Nasıl ortaya çıktığı bizi değil kurumu ilgilendirir." şeklinde konuşuyor.
Derya Sazak ise andıcın içeriğinin ne şekilde sızdırıldığının tartışma konusu olduğuna dikkat çekerek, "Böylece, içeriği kabullenilmiş oluyor. Ben onunla çok fazla meşgul değilim. Bu tür çalışmaya gerek var mı yok mu, o tartışılmalı.
Andıç, çalışmaya konu olan insanları bir tür ayrımcılıkla hedef haline getiriyor." diye konuştu.
Erkan Acar, Emre Soncan, Çağrı Çobanoğlu; İstanbul, Zaman