Türkçedeki bozulma ve
yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan ve çalışmalarını tamamlayan
TBMM Araştırma Komisyonu raporu, TBMM Genel Kurulunda 7
Ekim Salı günü görüşülecek. 22. Dönem'de de aynı konuda kurulan komisyonun raporu,
seçim kararı alınması nedeniyle görüşülememişti.
Raporda; Türkçede yaşanan sorunlar, ''yabancı kelime kullanma özentisi, müstehcen ve kaba sözlerin kullanılması, söyleyiş bozuklukları, deyim ve birleşik fiil, vurgu ve duraklama yanlışları, kelimeleri yanlış anlamda ve biçimde kullanma, anlatım bozuklukları, Türkçe
öğretimindeki yetersizlikler, Türkçeyi özensiz kullanma, yabancı dille öğretim, bilim dili olarak Türkçenin
tercih edilmemesi, kelime ve terim türetmedeki yetersizlikler, dil bilinci ve milli bir dil
politikasının oluşturulamaması'' olarak sayılıyor.
Radyo ve televizyonlarda müstehcen sözlerle ''oha, be, lan, çüş oldum abi'' gibi kaba sözlerin yer almaması gerektiği belirtilen raporda, ''Bazı kaba sözlerle argoların film, dizi, skeç gibi programlarda yer alması tabiidir. Kanuni yaptırımlarla dilde ve kültürdeki bu yozlaşma ve kabalaşmanın önüne geçmenin mümkün olamayacağı da görülmüştür. Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunun ceza uygulamalarına rağmen özel
radyo ve televizyonların yayınlarında fark edilir bir değişme görülmemiştir'' denildi.
Argo, kaba ve müstehcen sözlerin çok kullanıldığı bir başka alanın
futbol, basketbol,
voleybol gibi kitle
sporlarının yapıldığı
stad ve sahalar olduğuna işaret edilen raporda, özellikle gençlerin büyük ilgi gösterdiği spor müsabakalarında kullanılan genel ahlak dışı sözler ve toplu tezahüratın televizyonlarda yer almasının tahribatı daha da arttırdığı ifade edildi.
Raporda; okul öncesi eğitim, ilk ve
ortaöğretim, yükseköğretimde etkin bir Türkçe öğretimi yapılması gereği ifade edilerek, yabancı dille öğretim yerine, yabancı dil öğretiminin özendirilmesi istendi.
Raporda, Türkçede yaşanan sorunların giderilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarına düşen görevlere ayrıntılı olarak yer verilirken, dikkat çeken çözüm önerileri şöyle:
-BASIN VE YAYIN KURULUŞLARI-
''Radyo ve televizyon kanalları,
gazete ve dergiler, adlarından başlayarak kendilerini Türkçeleştirmelidir. Spiker, haber ve program sunucuları, seslendirme yapacak
personel diksiyon konusunda TDK,
RTÜK, TRT ve
iletişim fakültelerinin işbirliğiyle açılacak kurslarda Türkçe yeterlilik belgesine sahip olmaları aranmalı. Yerli
sermaye ile kurulan televizyon isimleri Türkçe değilse yayın izni verilmemelidir.
Tüm basın yayın kuruluşlarında dil
denetleme kurulları kurulmalıdır.
Tirajı 10 bine kadar olan süreli yayınlarda bir, 10 bin-200 bin arasında olanlarda iki, 200 binden fazla olanlarda ise uzmanlık bürosu kurulması sağlanmalıdır.
Reklamlarda genel dil bilgisi kurullarına aykırı dil kullanılmamalı, yabancı kökenli kelime ve adlara yer verilmemeli, her türlü ilan ve
tanıtım Türkçe yapılmalıdır.
Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adları Türkçeleştirilmelidir.
Radyo ve televizyon çalışanları arasında Türkçeyi halka yönelik olarak kullananlar en az iki yılda bir mecburi
hizmet içi eğitime alınmalıdır.
İş yerlerine ve
ürünlerine ad vermede kurallar getirilmeli, Türkçe yazım kurularına aykırı yazılış biçimleriyle
iş yeri, ürün, kurum kuruluş adlarına izin verilmemelidir.
Caddelerde yabancı
ülkelerde olduğumuz izlenimi uyandıran
tabelaların kaldırılması için yabancı tabelalara yüksek
vergi getirilmeli, Türkçe tabelalara ise kolaylık sağlanmalıdır.
-''TÜRKÇE KISALTMALARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ''-
Bilgisayar,
İnternet ve cep telefonu dili, Türkçe olmalıdır. Her türlü bilgisayar
yazılım ve donanımında Türkçe karakter zorunluluğu getirilmeli, cep telefonu mesajlarında ve internette 'merhaba' yerine 'mrb', '
selam' yerine 'slm' gibi dilin bozulmasına yol açan Türkçe kısaltmaların önüne geçilmelidir.
İnsan sesini yazıya çeviren yeni nesil bilgisayarlar yaygınlaşmadan Türk Alfabesine uygun serilerinin üretimi için gerekli önlemler alınmalıdır.
Q klavye yerine, Türkçeye uygun olan F klavyenin yaygınlaşması için ilgili
düzenleme ve çalışmalar yapılmalıdır.
Müzik, tiyatro, sinema alanlarında Türkçenin kurallarına uygun metinler hazırlanmalı,
Eurovision Şarkı Yarışması gibi uluslararası yarışmalarda mutlaka Türkçe eserle katılmalı, eserler Türkçe seslendirilmelidir.
Televizyonlarda
şarkı ve türkülerimiz alt yazıyla sunulmalıdır.
-''ÜLKE GENELİNDE DİL İZLEME KURULLARI...''-
Kamu kurum ve kuruluşlarının telekomünikasyon ve
akreditasyon gibi adları,
viyadük ve
ambulans gibi yer ve
araç isimleri Türkçeleştirilmelidir.
Cumhurbaşkanlığından başlayarak bütün devlet kurumlarında dilin doğru kullanılması için bir Türk dili uzmanı bulunmalıdır. İhtiyaç durumunda ise Türk dili uzmanlarından oluşan bir denetleme kurulu oluşturulmalı ve yazışmalar bu kurulun denetiminden geçmelidir.
Başbakanlık ve TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesinde Türk dili uzmanı görev yapmalıdır.
Yazılı ve sözlü yayınlarda Türk dilinin imla, telaffuz ve gramer bakımından doğru kullanılıp kullanılmadığını; ilan, reklam ve tanıtımların Türkçe olup olmadığını
izlemek üzere özerk ve tarafsız kamu tüzel kişiliği niteliğinde ülke çapında 'Dil İzleme Kurulu', illerde ise 'Dil İzleme Alt Kurulları' kurulmalıdır.
Atatürk'ün Türk Dil Kumru ve Türk
Tarih Kurumunun birer akademi olarak şekillendirilmesi arzusunda olduğu bilinmektedir. Bu arzuya bağlı olarak,
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun birer akademi olarak teşkilatlandırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
-''YER İSİMLERİ TÜRKÇE OLMALI''-
Turizm yörelerinin Türkçe isimleri özenle korunmalı, her türlü tabela bir standarta bağlanmalı, öncelik Türkçeye verilmelidir. Türkçesi önce, yabancı dildeki karşılığı sonra yazılmalı, tarihi kalıntılar kendi adları ile anılmalıdır. Turizm adına Ürgüp,
Göreme, Nevşehir'e '
Kapadokya', Selçuk'a '
Efes' denilmemeli, Spil Dağı'nın adı değiştirilmelidir.
Mahalle,
sokak, cadde, park,
site ve binalara Türkçe ad verilmelidir.
Türk dilinin kullanıldığı bütün sanat dalları ve araştırmalarda üç yılda bir ''Cumhurbaşkanlığı Türk Diline Hizmet Büyük Ödülü'' verilmelidir.
TDK Kanunundaki eksiklikler giderilerek, 8 yıldan beri verilemeyen Türk Dil Kurumu Ödülleri yeniden verilmelidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı din görevlileri Türkçe hizmet içi eğitime alınmalı, hutbeler ''
temiz Türkçe'' ile hazırlanmalıdır.
-''MEMUR ALIMINDA TÜRKÇE SINAVI YAPILMALI''-
Memur alımlarında Türkçe dil bilgisi ve becerisi ön planda tutulmalı ve memurluğa girişte Türkçe yeterlilik sınavında başarılı olma şartı aranmalıdır. Kamu Personeli Dil Sınavı (
KPDS) gibi, kamu personeli Türkçe Sınavı yapılmalıdır.
Yurt dışında görevlendirilen
kamu görevlileri, yılda bir kez Türkçe mülakatına tabi tutulmalıdır.
Dil elbette yasalarla ve yasaklarla korunamaz, ancak bir
takım düzenlemeler olmadan sağlıklı şekilde gelişmesi de mümkün değildir. Bu nedenle acilen bazı yasal düzenlemelerin yapılması zorunluluktur. Ayrıca
kanun ve yönetmeliklerin Türkçe ile ilgili hükümleri de uygulanmalıdır.
Milli dil politikası geliştirilmeli, fakat dilde politika yapılmamalıdır. Bunun için dil konusunda sorumlu kurumları bir araya getirip koordine edecek yapılanmaya gidilmelidir.
-''TÜRKÇEYE SAYGISIZLIKTA BULUNANLAR NOTA İLE UYARILMALI''-
BM nezdinde Türkçenin
resmi dil olarak kabulünün sağlanması için girişimlerde bulunulmalıdır.
Türklerin yoğun olarak yaşadığı
Avrupa ülkelerinde her kademedeki okulda eğitimin Türkçe yapılmasını temin amacıyla girişimlerde bulunulmalı, bu konuda uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde ikili anlaşmalar yapılmalıdır.
Türkçeyi küçümseme, Türkçenin konuşulmasını yasaklama gibi, Türkçeye karşı saygısızlıkta bulunanlar
Dışişleri Bakanlığı tarafından hemen bir nota ile uyarılmalıdır.
Türkçenin en çok bozulduğu ve yabancı kelimelerin kullanıldığı alanlardan biri olan sporda, terimler Türkçeleştirilmelidir.
-''AZINLIK VE YABANCI OKULLAR HER YIL DENETLENMELİ''-
Milli Eğitim Bakanlığı, TDK ile sıkı bir işbirliğine gitmeli, kurumun önerilerine açık olmalı, bunların uygulanması için genelgeler yayınlamalıdır.
Ders kitaplarında kelime sayıları
sınıf seviyelerine göre yükseltilmelidir.
Okullarda çoktan seçmeli
sınavlar yerine, kompozisyon
tipi sınavlara ağırlık verilmelidir.
Azınlıkların ve yabancı okullar, Hıristiyan vakıfların veya kuruluşların desteklediği okullar, 3 yılda bir değil her yıl denetlenmeli, bu okullarda Türkçenin
ihmal edilmesine izin verilmemelidir.
İlk ve ortaöğretim için hazırlanan 100 temel eserin özel sözlüğü hazırlanmalı ve ortaöğretimi bitiren her öğrencinin bu sözlüğün ihtiva ettiği dil seviyesini kazanmış olduğu çeşitli şekillerde ölçülmelidir.''
AA